15🤙

88 20 13
                                    

Liz'in gitmesinden 1 hafta geçmişti. Açıkcası yokluğunu hissediyordum her sabah okulda yanına gidiyordum şimdi gitmeyince boşluk az da olsa hissediliyordu. Bu bir hafta içinde Hyunjin peşimden ayrılmamış beni habire bir yerlere davet ediyordu. İstemeyerekte olsa kabul ediyordum(!). Hyunjin'e ister istemez sinirliydim. Geçen yıl neredeydi mesela? Yoktu.

Ama geçmiş geçmişte kalmıştır değil mi? Geçmişe bir çizgi çizerek geleceğe odaklanmaya başlmıştım bu haftalarda. Hyunjin'i seviyordum. İnkar etmem aptalca olurdu zaten. Ama hemen kollarına atlamakta istemiyordum. Güvenilir gelmiyor gözüme.

Test kitabımın kapağını kapatmıştım. Saatt 12'ye geliyordu uyumam gerekti. Evdeki herkes uyuyordu, ders çalışmak için oturduğum masada bir türlü kafamı derse verememiştim. Saçma bir şekilde Hyunjin'i düşünüp durmuştum. Masamı toplayıp dinlendirici gözlüklerimi masama koymuş ışığı kapatarak kendimi uykunun kollarına bırakmıştım.

Sabah alarmla kalkmış okul için hazırlanmıştım. Normalde gözlük takmıyordum okulda. Ama şu sıralar gözlerim ağırıyordu bu sebeple dün gece masama bıraktığım gözlüklerimi geri takmıştım. İşlerimi halledip evden çıkmıştım. Yolda yavaş ve savsak adımlarla ilerliyordum. Bu yıl yılmıştım cidden! Hayat çok boş ve saçmaydı. Yaşadığım her şey saçmaydı!

Saçma! Diyerek yolun ortasında bağırdığımı bile fark etmemiştim. Ama sağdan gelen Hyunjin fark etmiş olmalıki

"Nedir saçma olan?"

"Ne?"

"Saçma diyerek taşa tekme atıyordun."

"Onu sesli mi söylemişim?"

"Öyle olmuş."

"Hangi rüzgar attı seni buraya?"

"Sevdiğim adam için geldim, iyi yapmışım dimi?"

"Bok gibi yapmışsın."

"Yine mi naz." Diyerek gözlerini devirmişti Hyunjin. Ardından bende gözümü devirmiştim.

"Ne naz yapacağım be! Hele sana."

"Off Jeongin biliyorum bana aşıksın tamam."

"He he ondan kanzi."

"Kanzi ne aminakoyim"

"İstersen KARDEŞİM  diyeyim kardeş." Demiştim Hyunjin'i gıcık etmek için -ki işe yaramıştı ve drama queen gibi kendini bana yaklaştırıp bayılma nunarası yapıyordu- "İnanmıyorum Jeongin sana aşığım diyorum kardeşim diyorsun."

"Başka ne diyecektim pardon?"

"Hımm çok basit! Aşkım,bebeğim,yakışıklım,Hyunjinim, güzel yüzlüm, hayatımın anlam-"

"Tamam sus be midem kalktı."

"Ne sevgililer birbirlerine böyle söyler."

"Biz sevgili değiliz kardeş."

"Şimdilik değiliz CANIM."

Ona göz devirerek önden yürümeye devam etmiştim. Zaten okula varmam için yaklaşık 20 adım daha atmam gerekiyordu. Hemencecik varırdım. Daha fazla Hyunjin ile muhattap olmak istemiyordum. Sabah sabah çekilmiyordu. Salak.

Onu gerimde bırakarak okula girmiştim. Ne yaptığı zerre umrumda değildi. Sınıfıma gitmeden önce bizim çocuklarla bankta az sohbet etmiş ve sınıflara dağılmıştık. Seungmin ve Minho sevgili oldukları için hep beraber kantinde oturuyorduk. Hyunjin de dibimden ayrılmıyordu koala gibi yapışıyordu. Ben hiç sevmem öyle yapışık insanları.

Sınıfa varıp çantamı sırama atmıştım. İlk dersin ne olduğunu bile bilmiyordum.

"Lan Beomgyu ilk ders ne?" Diye ona seslenmiştim Kailerin sırasında onlarla sohbet ediyordu. Sonra benim yanıma gelmişti.

 I love it and I hate it at the same time -HyuninHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin