Yoongi'nin ailesine ait salonun koltuklarında Taehyungla karşılıklı oturuyorken ikimizin de ağzını bıçak açmıyordu.
Taehyung geldiğinden beri -ki bu yaklaşık beş altı dakikaya tekabül ediyordu- öylece oturuyorduk. Sadece kapıyı ilk açtığımde ondan ufak bir şaşkınlık nidası duymuştum. Başka hiçbir şey dememişti. Konuşmak için beni beklediği belliydi ve beklemekte haklıydı da.
Zaten Taehyung yoldayken anlatacaklarımı zihnimde biraz olsun toparlamış, kendimi buna hazırlayarak karşısına çıkmıştım. Ama gel gelelim ki göz göze geldiğimiz an diyeceğim her şey zihnimden buhar olup gidivermişti. Ne anlatabileceğim hakkında en ufak bir fikrim bile yoktu.
Parmaklarım dakikalardır birbirlerine dolanıyor, dudaklarım dişlerim tarafından oldukça büyük bir hasara uğruyor ve gözlerim bir kere bile karşımdaki çocuğa değmeden halıda turlayıp duruyordu. Yüzündeki ifadeyi merak ediyordum ama bakmaya pek cesaretimin olmadığı da apaçık ortadaydı.
Kaçıncı kez olduğunu bilmeden seslice yutkunup diyebilecek bir şeyler aradım zihnimde. Fakat resmen içeriden biri kırmızı butonuma basmış da büyük bir kargaşaya neden olmuş gibi iki kelimeyi yan yana getirmekte bile güçlük çekiyordum.
Gözlerimi birkaç kez kırpıştırdıktan sonra yavaşça ona baktım. Yüzüme hala aynı şaşkınlıkla bakmaya devam ediyordu. Ve biraz da.. dalmış gibiydi? Bilemiyordum.
Sonunda sesimi bulup da dudaklarımı aralayabildiğimde sessizce "Taehyung.." dedim. Bir an duymayacağı konusunda endişelensem de ortam da oldukça sessiz olduğundan bir sıkıntı olmamıştı.
Gözleri kendine gelmek amacıyla birkaç kez açılıp kapandı, ardından yavaşça yüzümde gezindi. O sırada da ben dudaklarımı ısırmakla meşguldüm.
"Şey, nasıl başlamam gerekiyor bilmiyorum. Ben-" diye zar zor bir şeyler gevelerken Taehyungun aniden ayağa kalkmasıyla cümlem yarıda kesilmiş, biraz korku ve şaşkınlıkla harmanlanan gözlerim onunkilere değmişti.
"İlk önce temizleyelim Jeongguk, kötü görünüyor. Meseleyi daha sonra da anlatabilirsin." demiş ardından ilk yardım çantasının nerede olduğunu sormuştu. Onu duymamla koltuktan kalkmış, ufak çantayı almaya gidecekken omuzlarımdan tutulduğum gibi geri oturtulmamla kalakalmıştım.
"Yerini söyle." dedi elleri hala omuzlarımda duruyorken. Kafamı kaldırarak alttan bile yakışıklı görünen yüzüne biraz baktıktan sonra banyo dolabında bulabileceğini söylemiştim. Ardından ellerini çekti ve banyoya doğru ilerledi.
Birkaç dakikanın ardından elindeki kutuyla geldiğinde deminki yerine değil de hemen yan tarafıma oturmayı tercih etmişti. Kutuyu önüne açarak malzemelere biraz baktıktan sonra kullanacaklarını çıkartmış, kutuyu kenara bırakmıştı.
"Şimdi," gözleri biraz yüzümde gezindi. "İlk önce açık yaralarını halledelim." Kafamla hafifçe onayladım.
Aslında Yoongi de birkaç kez temizlememiz gerektiğini söylemişti ama arada kaynayıp gitmişti. Ben de çok umursamamıştım açıkçası, ufak yaralardı sonuçta.
"Saçlarını tutabilir misin? ya da toplayabileceğimiz bir tokan falan var mı?" diyerek kahküllerimi arkaya doğru taramış, nereyi toplamak istediğini belirtmişti. "Hayır yok. Kendim tutabilirim."
"Peki, şöyle kaldır. Evet evet, bu bizi idare eder. Başlıyorum."
Vücudum artık koltukta tamamen ona dönüktü. Saçlarımı tuttuğum elimin dirseğini koltuğun sırt tarafına dayayarak rahat bir pozisyon yakalamış, uslu uslu yaralarımla ilgilenmesini bekliyordum.
Pamuğu ilk olarak yavaşça kaşıma değdirmişti. Diğer eli ben saçlarımı tutuyor olmama rağmen yanağımda durup tenimi ısıtıyor, pamuğun tenime yaptığı yumuşak dokunuşlarıyla resmen uykumu getiriyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
over now
Fanfictionjeongguk yaptığı yanlış kulüp tercihinin ona bu denli ağır bir geri dönüşü olacağından habersizdi. text, düzyazı highschool au