0.0

1K 60 19
                                    

"napsak ki? çok yorulduk hepimiz, bence bir yere oturup bir şeyler içelim ya da yiyelim." şaşırtıcı şekilde kerem'in ortaya attığı fikirle yunus üstüne tişörtünü geçirirken başını salladı.

"yakınlarda yeni bir pastane açılmış, dışarıdan çok tatlı görünüyordu." berkan her zamanki gibi etrafı bilen kişi olarak fikri ortaya attı.

"güzel fikir. barış? barış!"

genç adam, adını duymasıyla kafasını telefonundan kaldırdı ve ona bakan üç arkadaşına baktı sırayla. sadece başını sallamak ile yetindi.

evde oturmayı sevmezdi zaten, dışarıda vakit geçirmek her zaman onun için öncelikti.

dört arkadaş, eşyalarını toparladıktan sonra hep birlikte berkan'ın bahsettiği pastaneye doğru yol aldı. pastane gerçekten de tatlı görünüyordu; toz pembe ve beyaza boyanmış duvarları, iki kenarına koyulmuş pembe güller, kapının üstünde yazan çiçekli "hoş geldiniz" yazısı ile estetik açıdan göze hoş gelen bir görüntüsü vardı.

kapıyı açıp içeri girdiklerinde de dış görünüşüne uyan ferahlık devam etmişti. kasanın önüne dizilmiş olan küçük sukulentler; beyaz kare, dikdörtgen ve daire masaların etrafına yerleştirilmiş renkli sandalyeler... gözü yormayan bir mekan.

"hayret, sen böyle yeri nasıl buldun?" yunus sordu. onun da hoşuna gitmişti. biraz... küçük kız çocukları için yapılmışa benzese de hepsi beğenmişti pastaneyi.

dördü de pencere kenarındaki bir masaya oturdu, içerisi boştu. yani... kasanın yanında oturan genç kız dışında kimse yoktu. o da önündeki çilekli magnoliayı yemekle uğraşıyordu. doğrusu, yemeye çalışıyordu, dudakları bisküvi ile kaplanmış, masanın üstüne de biraz dökmüş gibiydi.

böyle genç ve güzel bir kız, nasıl bu kadar pasaklı yiyordu?

"hoş geldiniz!" arka kapıdan içeriye giren adam ile dördü de adama döndü. hayat dolu bir enerjisi var gibi duruyordu, yüzündeki gülümseme kurduğu cümleyi ne kadar içten söylediğini belli ediyordu.

eline aldığı dört menü ile yanlarına yaklaştı, her birinin önüne birer tane koydu ve onları incelemeleri için yalnız bıraktı.

"bak bence magnolia yiyelim, kızın önündeki çok güzel duruyor!" berkan heyecanlı heyecanlı kızın önündeki magnoliayı gösterirken konuştu.

"bana bir çay söyleyin yeter." barış... her zamanki barış'tı işte. çay ve çay, hayatı boyunca sadece çay içse yeterdi.

"böyle bir yerde bile çay içmek... gerçekten hayrete düşürüyorsun bazen insanı. tatlı yesene oğlum." kerem sitemli bir şekilde konuştu, o bile bıkmıştı sürekli çay içmesinden.

barış omzunu silkti, tatlı yemek istemiyordu. tamam, buranın tatlıları belki de gerçekten güzeldi, eğer dış görünüşü kadar tatlıysa denemeye değebilirdi.

ama bunu başka bir zamana bıraktı. başka bir zamana, kenarda oturan kızı izlemek için bile gelebilirdi buraya. her geldiğinde onu burada görebilir miydi? onlara menü veren adam yanına oturduğuna göre ya çalışandı ya da bir tanıdığı. belki de kız arkadaşıydı...

gözlerini ondan çekemedi, kız öyle saf, öyle temiz görünüyordu ki... siyah güneş gözlükleri bile bu tatlılığına tatlılık katıyordu. acaba gözleri ne renkti? saçları gibi siyah mıydı yoksa yeşil mi? siyah saça yeşil göz yakışırdı, değil mi?

kız başını kaldırdığında bir an onu izlediğini fark ettiğini düşünüp korktu, rahatsız etmek istemiyordu hiçbir şekilde. buraya bakıyordu, yani sanırım? gözlüklerinin siyah camlarında nereye baktığını sadece tahmin edebiliyordu.

bakışlarını üzülerek çekti genç kızdan, konuşan arkadaşlarına döndü tekrardan. az önceki adam gelmiş, siparişlerini almıştı. geriye sadece beklemesi kalmıştı.

"barış, sen nereye daldın öyle?" berkan'ın ima yaparak kurduğu cümle karşısında iç çekmekle yetindi. sadece biraz izlemişti... o kadar belli olmuş muydu? kesin kız da fark etmişti!

"yok bir şey be oğlum." geçiştirmeye çalıştı.

"hadi be oradan, kızı yedin adeta gözlerinle." berkan aynı ses tonuyla konuştuğunda kafasına vurmaktan başka seçeneği kalmamıştı. aptal adam, nerede nasıl konuşacağını gerçekten bilmiyordu.

"sinirlendiğine göre haklıyım."

"sussana artık." demesiyle birlikte siparişleri geldi.

barış çayını yudumlarken bakışları tekrardan kıza kaydı, çalışan adama dönmüş gülümseyerek bir şeyler anlatıyordu. o an o adamın yerinde olmak istedi, ona da böyle gülümsemesini istedi.

kızın yüzündeki gülümseme hiç eksik olmuyordu, kafasını tekrardan onların olduğu yere çevirdiğinde de hala gülümsüyordu.

kalbinin teklediğini hissetti barış. iyi de, kızı daha tanımıyordu bile! ya dışarıdan göründüğü kadar güzel bir insan değilse içinde? bunu sadece zaman gösterebilirdi.

birkaç saat oturdular o pastanede, barış bakışlarını ikide bir kıza çeviriyordu ve onun da oraya baktığını görünce utanıyor, başka şeylerle ilgilenmeye başlıyordu.

kendine söz verdi, eğer sonraki gelişlerinde kız yine burada olup yine ona bu şekilde gülümserse kesinlikle tanışacaktı.

. ݁₊ ⊹ . ݁˖ . ݁

barış alper yılmaz23

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

barış alper yılmaz
23.05.2000
football player

2000football player

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

beril yağız
10.12.2000
jobless

NABER YENİ BİR ŞEYE BAŞLADIM KESİN DEVAMI GELMEYECEK 😭😭

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

NABER YENİ BİR ŞEYE BAŞLADIM KESİN DEVAMI GELMEYECEK 😭😭

yorumlarınızı ve oylarınızı esirgemezseniz sevinirim. seviliyorsunuz !!!!!

pastanedeki kız | barış alper yılmaz.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin