"baba, bir ay daha, lütfen. daha yeni yeni oturttuk her şeyi." berkcan adeta yalvarıyordu telefonun başında babasına. günde üç beş olan müşteri sayısı son günlerdi bir ikiye, hatta bazı günler sıfıra, düşmüştü. berkcan da kaybetmişti ümidini ama sırf beril üzülmesin diye devam ediyordu bu işe.
beril ise etrafında olan bitenden habersiz yerinde oturuyordu her gün, arada berkcan'ın o üzülmesin diye kapıyı açıp kapattığında çıkan zil sesi genç kızın gülümsemesi için yetiyordu.
"pekala, son bir ay. bu ay sonunda da aynı şekilde devam ederseniz kapattırırım pastaneyi. zarar yapıyoruz oğlum, biraz da beni anlamaya çalış." berkcan konuşma sonunda tekrardan istediği cevabı almanım sevincini bile yaşayamamıştı, yaşlı adamın sıkıldığı ses tonundan bile belliydi.
"çok teşekkür ederim baba, söz veriyorum, bu sefer olacak." yine aynı söz ama bu öncekilerin aksine umutsuz bir sözdü.
sanırım beril ile bu durumu konuşma vakti gelmişti.
kardeşinin yanına oturmadan önce sıkıntı ile nefes verdi, abisinin varlığını hisseden beril her zamanki gülümsemesini abisine sunarak ona döndü. "abi, sıkıntıda gibisin. bir şey mi oldu?" hiçbir şeyi bilmiyor oluşu berkcan'ı daha çok üzdü.
"beril, sana söylemem gereken birkaç şey var. ama öncelikle ne olursa olsun bana küsmeyeceğine dair bir söz ver."
"sana asla küsmem abi."
"batıyoruz beril, hatta battık bile son çırpınışlarımızı gerçekleştiriyoruz. babam son bir ay verdi ve eğer tablo değişmezse kapatmak zorunda kalacağız."
genç kız, abisinin beklediğinin aksine çok olgunca karşıladı bunu. çocukluk hayallerinden bir tanesi daha suya düşen o değilmiş gibi elini abisinin olduğunu düşündüğü yere uzattı. berkcan kardeşinin elini sımsıkı tuttu, avuç içine bir öpücük bıraktı ve yanağını eline yaslası.
"mutfağa girmeme izin verirsen kurtarırız abi." güldü berkcan. "sana bir şey olmasından korktuğum için sokmuyorum güzelim."
"iyi de benim tat ve koku alma duyularımda sıkıntı yok ki, sadece göremiyorum. üstelik senden daha iyi tat alma duyum!" küçük kardeşinin bu şirin sinirine tekrardan güldü berkcan.
o sırada zil sesi ile ikisi de kapıya döndü.
herkesin tahmin edebileceği gibi, barış alper ve arkadaşları! pastanenin tek müşterileri.
"abi-kardeş anınızı bozduğumuz için özür dileriz ama biz aşırı derecede tatlıya açız!" berkan'ın her zamanki enerjisi üstündeydi, beril'in yanına bir sandalye çekti ama barış'ın ona attığı bakışlar ile oraya oturmaktan vazgeçti.
biraz kıskançtı sanki ha?
beril'in kafası, sağ yanından yavaş yavaş burnuna dolan tanıdık erkek parfümü ile refleks olarak oraya döndü. barış alper'in sürekli olarak kullandığı bu parfümü artık beş kilometre öteden bile tanıyabilir dereceye gelmişti.
kerem ve yunus da masaya oturduktan sonra berkcan herkesin önüne sırayla menüleri yerleştirdi.
"sence ne seçmeliyim?" barış alper, berkcan'ın orada olduğunu hiç umursamadan kardeşine sırıtarak sordu.
beril'in düşünmesine neden oldu bu soru. ne seçmeliydi?
ardından bir ampul yandı!
"bugün hepinize şefin spesiyalini öneriyorum! önermekle kalmıyorum, kendi ellerimle yapıyorum!" herkesin kaşları çatıldı bir anda.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
pastanedeki kız | barış alper yılmaz.
Fanfictionbarış alper, antrenman çıkışı arkadaşları ile birlikte gittiği pastanedeki kıza gönlünü kaptırır. ー barış alper yılmaz. texting + düzyazı. ©lMNINGNING started : 040824 finished :