1

33 5 13
                                    

"YALAN, YALAN SÖYLÜYOR. ONUN BİR SUÇU YOK HER ŞEYİ BEN YAPTIM, ONU BIRAKIN BENİ ALIN. SİZE DİYORUM LAN, BENİ ALIN."

Arkamdaki Murat ve İlyas beni sıkı sıkı tutarken, elleri kelepçeli ve iki kolunu polis tutan kardeşime doğru bağırıyordum ama onlar beni duymamış ve karanlığa doğru gidip gözden kaybolmuşlardı.

Koca bir karanlık etrafımı sarıp soğuk terler dökerek uyandığımda uzun bir süre tavanla bakıştım. Her tarafım titrerken ter içinde kalktım, yatarak kendime gelemeyeceğimi anladığımda lavaboya gidip elimi yüzümü yıkadım ve ardından bir bardak su içtim.

Odanın dört bir yanı üzerime üzerime gelirken kendimi bir hışımla dışarıya attım. Yolda yavşa yürürken telefonumu çıkartıp Murat'ı aradım, bir süre telefon çaldıktan sonra en sonunda açılmıştı.

"Ne var lan gece gece?" Sesi uykulu, hafif de şikayetçi çıkıyordu. Tabii, ne gece yarısı olduğunu ne de havanın karanlık olmasını fark edememiştim. "Müsait misin kardeşim?"

"Uyuyorum, senin için yeterli değil mi?" Sesi ne kadar istemiyor gibi çıksada şuan rakıları hazırladığını biliyordum. "10 dakikaya ordayım." diyip telefonu kapattım.

En sonunda eve geldiğimde kapıyı çalmama gerek kalmadan kapı açıldı. Ben ses etmeden her zamanki yerime otururken Murat da karşıma geçip bardağımı doldurdu. Yarım saat kadar müziğin ve rakının keyfini sürmüştük ama Murat daha fazla dayanamamış olmalı ki en sonunda ağzını açmıştı.

"Yine mi aynı konu?" Sorusuna sadece kafa işaretiyle onayladıktan sonra bardağımdaki rakıyı tek dikişte bitirdim. "Peki aynı şekilde mi gördün?" Yine kafa sallayınca ağzını açıp geri kapattı, bir şey söylemek istiyor ama söyleyemiyormuş gibi.

Kendime yeni bir bardak doldururken göz ucuyla ona baktım "Çıkar ağzındaki baklayı." Elini ensesine götürüp çekindiğini belli ediyordu ama, söylemek istediğini söylemeden bu masadan kalkmak yoktu.

"Abi sen bu çocuğu neden bu kadar kafana takıyorsun ki? Çalışmaya başlayalı bir yıl bile olmamıştı zaten, kendi yanlışı yüzünden dosyaları karıştırdı, hapishaneye boyladı. Hem onu zorlayan biz değiliz kendisi girmek istedi ve girdi, biz ne yapabilirdik ki? Zaten çıkmasına dört ay kaldı, takma bu kadar." Konuşmasını bitirip elindeki rakısıyla arkasına yaslanmıştı, tepkimi ölçmek istermiş gibi dikkatle suratıma bakıyordu.

"Lan tamam onun suçu ama çalışanların verdiği dosyaları tekrar kontrol etmek de benim görevim, şimdi onun orada olması canımı çok sıkıyor." Dediğim şeylere sadece kafa sallayıp yine bir şeyler düşünmeye başladı. Saniyeler dakikaya dakikalar saatlere çevrilirken ilk konuşan o oldu. "Abi?"

"He gülüm?"

"Abi beni dövme ama sen Ferit'e karşı bir şey hissediyor olabilir misin?" Kaşlarımı çatıp yüzüne sorarcasına baktım ve masanın üstünden öne doğru eğildim. "Anlamadım?" Hemen ellerini önünde olumsuzca sallayıp telaşla cevap verdi, "Yok abi yanlış anladın sen beni. Kusura bakma ama biz seninle Feritden daha çok beraberiz, birbirimizi daha çok tanıyoruz ama ben hapishaneye düşsem don kilot getirmezsin, hadi onu da geçtim naptım nasıl ettim onu da merak etmezsin. Yani sadece merak ettim, acaba olabilir mi yani?"

Düşüncelerimin arasına yeşil gözlü kumral saçlı çocuk düşünce kalbim kanı fazla pompalamış ve gözüm kararmıştı. Acaba olabilir miydi? Yok canım, benim gibi daşşaklı o, testesteron kokuyor benim gibi?

"Abi eğer kafan karıştıysa benim yeğenim numarasını veriyim? O da bu işlerle uğraşıyor." Kafamdaki sesleri Muratla beraber susturup masadan kalktım. "Siktir git Murat." Kapıdan çıkarken söylediğim sözlere, "İyilik yaramıyor pezevenge." diye karşılık vermişti.

Sabaha kadar sokak da gezip iyice kafamda tartmıştım bazı şeyleri, ama ne tarttığım hakkında hiçbir fikrim yoktu. Sadece tek bir şeye karar vermiştim o da Murattan o numarayı almam gerektiğiydi. Bazı şeylere açık getirmem gerekiyorsa yardım almalıydım, çünkü bu benim bilgisiz beynimle çözebileceğim bir sorun asla değildi ve olamazdı da.

Saat yediye gelirken Murat'a mesaj attım.

Haluk Levent:
Lan.
Bana yeğenin'in numarası 🐎. (07:18)

Mur🐎:
LAN O AT SENİ SİKSİN GÖT TOPACI!.!!
(Yeğen Selim) 0538*******
Al tepe tepe kullan yavrum
Benim enişteye de selam söyle (10:45)

Haluk Levent:
Keşke biraz daha geç cevap verseydin, çok erken oldu bu.
Numara için de sağ ol gülüm. (10:46)

Hemen numarayı rehbere kaydedip masadaki zeytini ağzıma, mesajıda Selime yolladım.

0545*******:
Amcanın evinin aşağısındaki güllü çay bahçesinde buluşalım mı? Bu akşam saat altı, sana uygun mu?

Oğlancı Selim:
KİMSİN LAN SEN (11:00)

0545*******:
Amcan da sende aynı boksunuz lan, şu mesaja anında bakamıyorsunuz.

Oğlancı Selim:
Sorumu tekrar etmem gerekiyor mu?

0545*******:
Yav ben amcanın arkadaşıyım.
Duyduğuma göre oğlancıymışsın, akşam saat altıda çay bahçesinde ol tamam mı?
Seninle biraz konuşmam gerek.
Çok, çok acil hemde.

Oğlancı Selim:
Selim yok ama ben varım olur mu?
Umarım bu adamla bir alakan yoktur Selim-/ bu mesaj gönderilemedi.

0545*******:
Valla sen de oğlancıysan olur, halden anlaması gerek çünkü.

Oğlancı Selim:
Belli ki senin canın dayak çekmiş-/ bu mesaj gönderilemedi.
Meraklanma sen, anlarım o işlerden.

0545*******:
Tamam, anlaştık o zaman.

Oğlancı Selim:
Amına koduğumun gevşeği-/ bu mesaj gönderilemedi.

Yeni bir kurguyla karşınızdayım, umarım beğenirsiniz🤍🫀 sağlıkla kalın hoşçakalın.

Yorum ve volt atmayı unutmayın canlarım, öpüyorum hepinizi muaahh😽💖

GÖNÜL MÂHKUM'UHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin