Ödetecekti. Asi’ye bu rezilliği ödetecekti. Kendi okulunda onu bütün herkese rezil edecek insan daha annesinin karnından doğmamıştı. Sızlayan kasıklarına aldırmadan oturduğu çardakta derin nefesler alıyordu. Çevresinde durmadan ona iyi olup olmadığını soran arkadaşları başını döndürmek üzereydi.
“Bir susun lan artık!”
Gür sesi herkesin suspus olmasını sağlarken yüzüklü elleri önündeki masada ritim tutmaya başlamıştı çoktan. Bir yandan da Asi’ye neler yapacağını planlıyordu. Ozan kozunu kullanabilirdi ancak şimdilik rafa kaldırdı bu düşüncesini. O en son hamleydi. Eğer Asi ve tayfası onu biraz daha zorlarsa o zaman yapacaklarından o sorumlu olmazdı.
“Alaz…”
“Yunus tek kelime dersen seni şu fakültenin çatısından sallandırırım.”
Dudaklarını birbirine bastırıp kafasını salladı Yunus. Durduk yere Asi’den dayak yemişti onun yüzünden. Hatırladıkça soluk alış verişleri hızlanıyordu. Kafasında dönen sayısız tilkinin tek amacı Asi’yi alt etmekti.
“Çağla, Güneş. Şu Asi denen kızın attığı adımı takip edeceksiniz. En ufak bir açığını gördüğünüz an bana haber verin. Bu iş burada bitmedi.”“Ama…”
“Güneş! Dediğimi yapın.”
Dostunu yakın, düşmanını daha yakın tut taktiğine başvurmuştu. Hiç şaşmazdı bu taktiği. Ancak atladığı bir nokta vardı. Asi, böyle ucuz numaraları yemeyecek kadar zekiydi.
Güneş ve Çağla başını sallayıp ders için yanlarından ayrıldığında Yunus da bir şey söylemeden onlara katılmıştı. Burak ve Alaz baş başa kaldıklarında beklemeden arkadaşının karşısına oturdu Burak.
“Ne yapacaksın?”
“Bilmiyorum. Asi elime bir koz versin, sonrasına bakacağız.”
“Alaz. Çok abartmıyor musun? Derdin ne senin bu kızla?”
Başını iki yana salladı Alaz. Burak elbette ki basit bir gıcık kapmanın olmadığını biliyordu. Ancak ne olduğunu Alaz hiçbir zaman anlatmamıştı. Ya da anlatmıştı ancak Burak o kişinin Asi olduğunu bilmiyordu.
“Ne derdim olacak? Kendisi kaşınıyor. Ben de kaşıyorum işte.”
“Alaz.”
“Derse gidiyorum ben.”
“Alaz!”
“Burak, uzatma.”
Arkadaşının arkasına bakmadan gitmesini öylece izledi Burak. Başını iki yana sallayıp gözden kaybolana kadar Alaz’a baktı. Ardından soğuduğuna adı kadar emin olduğu kahvesini başına dikip ayaklanacağı sırada bir bağırış sesiyle olduğu yere çivilendi. Ses tanıdık ancak pek de duymaktan hoşlanmadığı bir sesti. Asi’nin yakın arkadaşı Asya’nın sesi.
“Ya gelemem iki saate, Hilal! İdare et işte kızım.”
Kaşlarını çatıp sesin geldiği yöne doğru adımladı. Fakültenin arka bahçesine açılan yolun kenarında hararetli hararetli birisiyle konuşuyordu. Volta atmasından, sürekli olarak elini saçlarına daldırıp dudaklarını yalamasından ve kesik kesik nefesler almasından belliydi oldukça stresli olduğu. Duvarın arkasına saklanıp dikkatle dinlemeye başladı telefon konuşmasını.
“Dersim var, diyorum sana! İşe girmeden önce konuşmuştuk, okul başlayınca çok sık uğrayamayacağımı söylemiştim.”
Oflayıp birkaç saniye gözlerini kapattı ve sakinleşmeyi bekledi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ateșle barut.
Fanfictionsoysalan üniversitesi'nin düșman iki grubu. üniversite'nin ilk yılını birbirlerine zehir etmiș iki grubun, grubun gözdelerinin birbirine bir șeyler hissetmeye bașlamasıyla yolları nereye evrilecek? ateș ve barut'un hikayesine hoș geldiniz. bol zorba...