Ağlıyordu. İçi çıkana kadar ağlıyordu. Hayatı boyunca böyle ağlamamıştı, hiçbir zaman. Ece'nin ölümünde bile. Ancak dedesinden işittiği sözler, annesinin kırk yılda bir uğradığı eve yalnızca onu suçlamak için gelmesi yine Alaz'ı dört yaşındaki o çocuğa çevirmişti. Derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Kafasını yasladığı göğüsten çekip Çağla'nın yüzüne baktı. Onun da gözleri kızarmıştı.
"Alaz..."
Adını işitmesiyle yanan boğazından acı bir hıçkırık firar etmişti. Diğer tarafında oturan Güneş ise elini kavramış, baş parmağı ile arkadaşının elini okşuyordu. Hemen ilerideki koltukta bedenini öne atmış sıkıntılı gözlerle kendisine bakan Burak'a takıldı gözleri. Hemen ardından ayakta dikilen Yunus'a çevirdi boş bakışlarını. Ne zaman gelmişlerdi onlar? Neden gelmişlerdi?
"Siz..."
Çatallı sesiyle konuşmaya çalışmıştı ancak boğazı acımıştı. Yüzünü buruşturup yutkunmayı denedi. Yatağının dibine çökmüştü. Olanlar aklına dolduğunda tekrar gözleri yandı.
Islık çala çala girmişti okula. Herkes Asi'nin kendisini havuza ittiğini konuşuyordu. Ailesine haber verilmiş, Asi'nin sicilini çoktan kirletilmişti. Şok içinde kendisini izleyen arkadaşlarıyla göz göze geldiğinde ıslığı durdu ve keyifli bir gülümseme yerleşti dudaklarına.
"Gençler, günaydın!"
Güneş gözlerini devirirken lafı Burak devraldı.
"Abi, hiç de dün akşam boğulmuş gibi durmuyorsun bakıyorum? Maşallah turp gibisin."
Keyifli gülümsemesi kahkahaya dönerken birkaç gözün kendilerine çevrilmesini sağlamıştı. Keyfini ciddi manada kimse bozamazdı.
"Ne sandın oğlum? Alaz Soysalan'ı alt etmek o kadar kolay mı?"
Arkadaşının omzuna bir yumruk geçirirken kardeşini kollarına almış ve saçına da bir buse kondurmuştu. Gözleri Yunus'un kısılmış gözlerini bulduğunda sorgularcasına başını iki yana sallayıp göz kırpmıştı. Bir yandan da gevşek gevşek çiğnediği sakızı patlatmayı ihmal etmiyordu. Ağzından yayılan tatlı nane kokusu mümkünmüş gibi keyfini daha da yerine getirirken Yunus konuştu.
"Bilerek yaptın değil mi, intikam için?"
Alaz büyük resmi gören arkadaşına gözleri parlayarak baktı. Elbette kendi kazdığı kuyuya düştüğünü ve gerçekten ölmek üzere olduğunu söylemeyecekti. Tek elini kaldırıp Yunus'un da kaldırmasını bekledi. Ancak beklediği tepki gelmeyince havada duran elini Yunus'un omzuna vurup işaret parmağıyla onu gösterdi ve konuştu.
"Aferin lan, gördün büyük oyunu aferin sana!"
Çağla, kardeşinin kollarından çıkıp saçlarını düzeltti ve çatık kaşlarıyla ona bakmaya başladı. Alaz, kendisinden başka eğlenenin olmadığını fark edince kaşlarını çattı. Ne yani hepsi nefret etmiyor muydu Asi ve tayfasından? Asi giderse diğerleri de giderdi, onlar da derin bir nefes alırlardı.
"Ne? Ne oldu ya?"
"Sence de biraz abartmamış mısın?"
Güneş'in sitem dolu sesiyle sinirli bir nefes verdiğinde alayla güldü.
"Cidden bana şu an o kızı savunmayacaksınız değil mi?"
"Alaz!"
"Ne, Çağla? Hatırlatırım o kız benim dedemle aramı bozdu, sanki çok iyiymiş gibi!"
Çağla ellerini az önce düzelttiği saçlarına daldırdığında çoktan volta atmaya başlamıştı.
"Ya geri zekâlı bu yaptığın anlaşılırsa daha büyük olay, bilmiyor musun sen?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ateșle barut.
Fanfictionsoysalan üniversitesi'nin düșman iki grubu. üniversite'nin ilk yılını birbirlerine zehir etmiș iki grubun, grubun gözdelerinin birbirine bir șeyler hissetmeye bașlamasıyla yolları nereye evrilecek? ateș ve barut'un hikayesine hoș geldiniz. bol zorba...