oyun? oyun!

617 41 19
                                    

“Alaz!”

Karanlıktı, her yer karanlıktı. Uzaktan gelen buğulu sesin gerçek olup olmadığını bile kestiremiyordu. Buz gibi olmuş suratına değen sıcak avuçlarla anlayabildi ancak yalnız olmadığını. İçi üşüyordu. Kalbindeki kor, buza çevrilmişti birden.

“Alaz, Alaz bana bak! Kendine gel, Alaz!”

Gözlerini aralamaya çalıştı. Hayal meyal gördüğü yüz Asi’ye aitti. Kaşları çatılır gibi oldu. Asi, kendisi için neden endişelenirdi ki? Kesinlikle hayal görüyor olmalıydı! Yine de kıvrıldı dudakları. Yine ölmek üzereyken Asi yanındaydı. Belki de Azrail’i Asi’ydi? Sonrası ise kocaman bir karanlıktı.

“Alaz!”

Güneş, hıçkırıklarla ağlarken Alaz’ın adını sayıklıyordu. Yalnızca arkadaşıyla dertleşmek için peşinden gelmek istemişti. Alaz ile birbirlerinin gizli limanları gibilerdi. Kimsenin bilmediklerini onlar biliyordu. Çoğu zaman Güneş, babasının yokluğuna alışamamışken Alaz’ı arayıp sabaha kadar onunla konuşuyordu. Alaz ve Güneş, birbirleri için birer sığınaktı. Yine Alaz’ın yanında olması gerektiğini hissetmişti Güneş. Keza kalbine oturan o ağırlıktan kurtulmak için Yunus’a Alaz’ın yerini sorup yanına gelmiş ve bu manzarayla karşılaşmıştı.

Alaz’ın bilincini yitirdiğini fark ettiği sırada var gücüyle sarsmaya başladı arkadaşını. Hıçkırıkları iyice artmıştı. İçeriye gidip diğerlerine haber vermek istiyordu ancak Alaz’ı burada böyle bırakamazdı. İçerinin yüksek gürültüsüne aldırmadan bağırmaya başladı. Yine o küçük kız çocuğuydu. Babasının başında sesini diğerlerine duyurmaya çalışan kız çocuğu. O zaman onu Alaz duymuştu ancak şimdi duyacak kimse yoktu.

“Alaz, ne olur! Ne olur sen de bırakma beni! Alaz!”

Ağlayarak yıllar önce yaptığını yaptı, babasının soğuk bedeninin yanına uzandığı gibi Alaz’ın yanına uzandı ve titreyen sesiyle Alaz’ın kendisine söylediği şarkıyı söylemeye başladı.

“Ben bu gece ölmezsem ölmem, ölmem hiçbir vakit…”

Yine başa dönmüştü. O geceki kız çocuğuydu yine. Babasının gözünün önünde şehit edildiği o gecede. Uykusundan uyanmış, babasını yerde yatarken görmüştü Güneş. O zamanlar evleri Alazların eviyle yan yanaydı. Var gücüyle bağırdığını hatırlıyordu. Sonra sesini duyuramadığını, babasının yanına kıvrılıp kirpiklerini saydığını. Sonra Alaz geliyordu, hıçkırıklarını duyup geliyordu. Güneş’in babasını görüyordu, Güneş’e sıkıca sarılıp oradan çıkıyordu. Sarı saçlarını okşarken şarkılar mırıldanıyordu.

“Dağ gibi bir yiğide kıydı geçti sanki vakit.”

Güneş, hassas bir kızdı. Alaz’ın ikizinden sonra kıyamadığı tek kişiydi. O yüzden ona karşı hep daha yumuşaktı Alaz.

“Ne demeli şu zalime, kal bu gece kal ya da git.”

Hıçkırdı. Gözünde yaş kalmamıştı. Yıllar sonra aynı şeyleri yaşıyor olmak Güneş’e müthiş bir korku armağan etmişti. Vücudu titriyordu, bağırmaya mecali kalmamıştı.

“Azrail’im şu canımı al bu gece al ya da git, of.”

Derken büyük bir gürültü duydu. Daha doğrusu bir haykırış. Burak’ın haykırışı. Onları bulmuştu, bulmuşlardı. Yalnız kalmamıştı yine. Bulmuşlardı onları. Gülümsemek istedi, yapamadı. Yunus’un ona doğru atılıp kucakladığını anımsadı. Yine güvendeydi. Gerçi kendisi önemli değildi, Alaz yalnız kalmamıştı. En azından vücudu hala soğuk değildi.

“Alaz!”

Çağla’nın haykırışıyla başını ne zaman yaslandığını hatırlamadığı göğsünden kaldırmaya çalıştı ancak gücü o kadar yoktu ki buna bile yetmemişti.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Oct 27 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

ateșle barut.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin