"İnanamıyorum sana!" Rosé beni ardında sürüyerek denebilecek kadar hızla çekiştirirken eve çoktan girmiştik. "Ne demek o çocukla hiçbir şey konuşmadınız?"
Havluma iyice sarılırken masanın üzerindeki yemişlerden birkaç tane attım ağzıma. "Aman Tanrım Jisoo!"
"Sessiz ol Seoji hala uyanacak" kollarını göğsünde bağlayarak bana yaklaştı. "Mükemmel bir yaz aşkı olabilirdi!" eliyle alnına vurdu. "Keşke telefon numarasını alsaydın!"
Mutfaktan çıkıp odama girerken seslendim. "Sana da iyi geceler Rosie" yanaklarını şişirip bana bakarken kapattım kapıyı yüzüne.
Bir insanın bu kadar enerjik ve konuşkan olabileceğini düşünmek bile mümkün değildi. Ama kardeşim her zaman şaşırtırdı.
Kirlileri sepete atmış ve küveti ılık suyla doldurmaya başlamıştım bu esnada. Ardından geceliklerimi ve iç çamaşırlarımı raftan yeni çıkardığım havlunun yanına yerleştirdim ve su dolana dek beklemek için küvetin kenarına oturdum.
Okyanusun bu tarafı bugün soğuk ve dalgalıydı fazla olmasa da üşümüştüm. Dikkat etmem gereken noktanın bu olmadığını biliyordum tabii.
Rosé kadar olmasa da ben de şaşırmıştım beni izleyen adamı fark ettiğimde. Daha da korkuncu bana doğru yürüyor olmasıydı. Sarhoş görünmüyordu ama sapık gibi de bir hâli yoktu. Belki de sahilde dolaşmak istiyordur diye düşünsem de saçma olduğunu biliyordum bu düşüncemin. Ayağındaki kunduralar, bacaklarına yapışan kumaş pantolonu ve o gömlek ile sahil kesinlikle mantıklı bir yer değildi.
Düşüncelere dalıp gitmişken küvet dolmuştu. Üzerimdekileri usulca çıkarttım ve soğuk bedenimi uyuşturan sıcak suya teslim oldum.
𓇼Seattle, Washington, Amerika.
Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.
