11

13 4 0
                                    

Mert

İkinci dersin sonunda zar zor duyulan zili bile bekleyememişti sınıf. Saatin dolduğu dakikada herkes ayaklanmış, zaten lafını bitirmiş olan öğretmene baş selamı vererek sınıftan çıkmaya başlamışlardı. Kapı girişindeki kalabalık boşaldığında ben de hocaya kafa selamı verip sınıftan çıktım.

Asansöre koşar adımlarla yürüyüp tuşa bastım. Ee ne de olsa kantinde bekleyenler arasında Utku da vardı. Gelen asansörün dolu olduğunu görünce iç çekerek yandaki merdivenlere yürüdüm. Zaten bende şans olsa doruk gibi para sıçardım aq.

Merdivenleri de insanları geçebildiğim sürece hızlı hızlı inerek kantine girdim. Büyük alandaki masalara hızlıca göz atıp etrafta aradığım yüzleri göremeyince boş olan sayılı masalardan birine oturdum.

Buranın bu kadar gürültülü olmasından nefret ediyordum.

Telefondaki oyunu oynarken ara sıra gözüm kapıya dönüyordu. Utku görüş açıma girdiğinde istemsizce yerimde doğruldum. Onun önünde Erdem vardı ama ben ilk onu görmüştüm. Bu da başka seviye enayilik işte ne yapalım. Yüz vermiyordu bir de şerefsiz. Oysa ben onun için yeni bir kask bile almışdım. Neyse.

"Oo selam genç" Fatih'in uzanan elini sıkıp yanımdaki sandalyeyi çektim oturması için. Ateşkes imzalayıp arkadaş olma yolundaydık nasıl olsa.

"Hangi kampüsteydiniz oğlum geç geldiniz" dedim Utku'ya bakmamaya çalışarak. Gözleri çok güzel şerefsizin insan bakınca kayboluyor.

"Ya sunum yapıyorduk zaman yetmedi zil çalınca da devam ettik." Utku konuştuğunda gözlerim istemsiz onu bulmuştu. Kafamı sallayıp masadaki çaya çevirdim bakışlarımı.

"Ee ne yapıcaz biz şimdi bunlar gelene kadar?"
Erdem konuştuğunda omuz silktim hafifçe.

"Ben çayımı içip bekliyorum valla bilemem."

"Mert senin motorun markası neydi kardeşim?"
sabahtan beri herkese çay almak için sıra bekleyen Selin sonunda gelmişti. Biz dedik bunca erkek varken sen gitme otur diye ama dinlemedi. (Yalan kimse kıçını kaldırmadı.)

"R6. Niye sordun?" çayımı yudumlarken Seline bakıyordum.

"Niye mototaksicilik yapmıyorsun sen? Son zamanlar moda oldu çok para var hem."

Selinin teklifiyle gözler bana dönmüştü.

"Yok be yenge, ben sevmem öyle herkesi değerlime bindirmeyi. Bir arkadaşlarımı bindiririm bir de manitayı. O kadar." Son dediklerimle biraz şaşırmış gözüküyorlardı. Ama Utku da şaşkınlıkla beraber ifade edemediğim bir duygu daha vardı sanki yüzünde.

"Lan sen düne kadar bizim Utku'ya yazmıyor muydun eşek ne ara bitti aşkın da manitayı bindiriyorsun motoruna." Fatih'e göz devirirken dediğimin ne kadar yanlış anlaşıldığını şimdi farkediyordum.

"Öhömmm, ne diyon amına koduğum." Utku fısıldadığını sanıyordu ama Fatihle birlikte hepimiz duymuştuk.

"Yanlış anlaşılma oldu galiba. Manita derken gelecekteki manita anlamında." dedim gülümsemeye çalışarak.

"Her neyse, açıklama yapmak zorunda değilsin. Senin özel hayatın bu masadaki kimseyi ilgilendirmiyor." O maviş gözlerini gözlerime dikip söylediği şeyler canımı yakmadı değil. Keşke umrunda olsa be adam.

"Ee arkadaşlar diğerleri ne zaman geliyordu?" Erdem'in ortadaki bariz gerginliği dağıtmak için söylediği şeyle bakışlarımı Utkudan çekerek telefonuma yönelttim.

"Kaan birazdan geliyorum diyor. Mesaj yazmış." dedim.

"Heh iyi. Doruk bize beleşe verseydi keşke içkileri ya."

Selin bile beleşçi çıktı ya... Hoş bizim üç kağıtçı Melisa'nın yari ne bekliyorduk ki.

"Yuh kızım ya Fatih bile senin kadar beleşçi değil." Erdem hisslerime tercüman olduğunda gülmüştüm. Bu çocuk ilk defa komik bir şey söyledi galiba.

"Ben ne yaptım şimdi ya." Selin omuzlarını silkerlen Fatih lafın ona çarpıtıldığı için isyan ediyordu. Ben yine gözlerimi kkapıya dikmiş oturuyor, Utku da telefonunda oyun oynuyordu.

Hepimiz sıkılmaya başladığımızda bir oyun indirip birlikte oynamaya başlamıştık. Bir süre sonra zil çaldığında çoktan 80 dakikanın geçtiğini anlamıştık. Kaan, Melisa, Efe ve Deniz birlikte kantine giriş yaptığında elimi kaldırarak kalabalığın içinde bizi bulmalarını sağladım. Beni ilk gören Efe olmuş diğerlerini dürterek önden önden bizim masaya yürümüştü.

"Selam gençler beyaz bayrak yok masada kırıldım şu an." Yine salakça konuşuyordu puşt.

"Red flag tayfasıyız biz oğlum beyaz bayrak bilmeyiz." Selin konuştuğu sırada bir yandan da yanındaki sandalyeyi çekmiş Melisa kizçesinin oturmasını bekliyordu. Melisa oturduğunda heyecandan kıpkırmızı olmuştu salak. Ben bununla bir ay dalga geçerim artık.

"Sen istersen ben en white flag insan olurum ama bir düşün istersen."  Fatih yine Efe'ye sulanıyordu ama bizim odunda tık yok. Anlık bir bakış atmıştı ama öyle bir bakış ki anlatamam yani. Fatihin yüzüne yumruğunu çakacak diye gerildim bir anlık. Neyse ki sakin durdu yabani.

"Siktir git." dedi Efe umursamaz ifadesiyle.

"Diğerleri nerede ya sıkıldım ben?"  Daha yeni gelmiş olan Deniz konuştuğunda Utku göz devirmişti.

"Biz 80 dakikadır sizi bekliyoruz aq birazda siz bekleyin." Utku gözlerini kısmış ağzını oynatarak Denize küfretmişti cümlesinin ardından.

Deniz sadece orta parmak çekip surat asarak Erdem'in oynadığı oyunu izlemeye başlamıştı. Bu arada Erdem ve Fatih dışında kimse oynamıyordu şu an.

Selin ve Melisa allıkların neden hemen uçtuğu ve makyajların tazelenmeden daha fazla süre kalıcı olabilmesi gerektiği hakkında konuşuyorlardı. Anlamadım gitti ama neyse.

Son olarak da sunum tayfa Bartu, Sinan, Doruk, Ege ve Burak da kantine geldiğinde onların gelmesini beklemeden biz ayaklanmıştık. Kapının yanındaki tayfaya ilerleyip hep birlikte kantinden çıktık. Alt katta olan kantinin avantajı buradaki asansörün her zaman boş olmasıydı. Asansör gelince 14 koca adam sığamayacağımızı anlayıp yarı yarı çıktık yukarıya. Biten haftanın getirdiği rahatlık ve aramızdaki garip arkadaş olmaya çalışma durumuyla kampüsün çıkışına kadar sessizce ilerledik.

"O zaman ben birinizi alayım yarınız Dorukla gelirsiniz. Diğer yarınızda Sinanla." Dedim çocuklara dönerek.

"Benim arabam da var bu arada benimle de gelebilirsiniz rahat olalım." dedi Deniz.

"O zaman ben Efe'yi alıyorum. Mekanda görüşürüz ." Deyip diğerlerine kafa sallayarak motoruma ilerlerim. Kasklardan birini Efe'nin kafasına geçirip diğerini de kendim için aldım. Kaskı takmadan önce diğerlerine göz atmıştım.

Melisa fırsatı kaçırmamış, Selin ve Erdemle birlikte Denizin arabasına binmişti. Utku yine somurtkan bir ifade takınmıştı. Çok şirindi namussuz. O da Ege, Kaan ve Dorukla birlikte gidiyordu. Sinan arabasına da Burak, Fatih ve Bartu doluşmuştu. Kaskımı kafama geçirip motoru çalıştırdım ve her zaman gittiğim mekanın yolunu tuttum.

Doruk kaşardı falan ama esaslı bir barmendi şimdi yalan yok. Yaptığı kokteyllerin tadını bilen bilirdi. Tek korkum ateşkes niyetine çıktığımız bu yolculukta daha büyük savaşların açılmasıydı.

Basketbol maçı, bxb Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin