2

206 54 35
                                    

Keyifli okumalar.

Medya, yakışıklı kedyy.

Bayık bakışlarla yanıma oturup sesli sesli ağlayan çocuğa bakıyordum. Ben insanlardan kaçtıktan sonra bu insan da peşimden gelip duraksadığım yere kendini atıp ağlamaya başlamıştı. Ve bu ağlama uzun sürmüştü hesaplamam doğruysa.

Dizlerini kendine çekmiş ağlamaya devam eden insana bakarken patilerimi yaladım sessizce. Kızarmış suratını dizlerinden çekerek bana baktı. Burnunu seslice çekip "Teşekkür ederim." dedi titrek çıkan sesiyle. Dediğini anlamasam da minnet duyduğunu anlamıştım bakışlarından.

Tepki vermeden patimi yalamaya devam ettim. Burnunu koluna sürdükten sonra kollarını uzatıp gövdemden tutarak rahatça kucağına aldı beni. İnsanların beni almasından pek hoşlanmasam da üzgün olan insan için ses etmeden beni kucağına almasına tepki vermedim.

Yavaşça bugün temizlediğim kafamı okşadığında gözlerimi kapatarak mırıldandım. En büyük zayıflığım galiba bu hareketti. Zarar vermeden bir süre daha okşadı kafamı. Ben ise kucağına mayışmış şekilde kapalı gözlerimle uyukluyordum.

Bu insana neden bu kadar güveniyorum bilmiyorum ama hislerimin kuvvetine güvenerek yorgunlukla uyuyakaldım kucağında.
Yarı açık bilincim sayesinde taşındığını anladığımda kaçmak için tepki vermeden beni götürdüğü yere kadar uyudum.

Tıkırtılar kulağıma dolduğunda kulağımı dikleştirerek uyandım rahat uykumdan. Bayık gözlerle açılan kapıya baktım. Kendisiyle beraber beni de evin içine doğru götürüp kapıyı yavaşça kapattı. Adımlarını sessizce bir odaya doğru yönelttiğinde duyduğu sesle duraksadı. "Bu saate kadar ne boklar yiyiyordun Doruk? Ne arıyorsun, ne cevap veriyorsun. Nasıl endişelendim biliyor musun?" Gözlerimi sesin geldiği yöne çevirdiğimde olgun bir insan dişisi gördüm.

Çatık kaşlarıyla çocuğa bakıyorken gözleri insanın kucağında duran bana kaydı. Gözleri şaşkınlıkla açılırken kaşları daha da çatıldı. "Bu ne Doruk?"
Annesi olduğunu tahmin ettiğim kadın gözlerini oğluna çevirdiğinde adımlarını bize doğru yöneltti.

Anında endişeyle paralayan irislerini fark ettim. Endişe bulduğum gözleriyle elini oğlunun çenesine atarak "Bunu kim yaptı?" bastırdığı dudaklarıyla konuştu. İnsanın gözleri yavaşça dolmaya başladı. Dudağı ağlayacağının habercisi olarak büzüldü. "Anne lütfen izin ver, hiç arkadaşım yok ama o kurtardı beni zorbalardan."

"Doruk bunu sana kim yaptı diye sordum annecim?!"

"Anne boş ver lütfen. Sen üstüne gittikçe durmak yerine daha çok sinirleniyorlar."

"Bu ne demek? Artık durdular demiştin bana?" İnsanın dudaklarından bir hıçkırık koptu. Anne kadın saçlarını iki eliyle kaşıyarak geriye attı. "Şu kediyi indir yere, gel konuşalım hadi."

İnsan olan birbirine bastırmış dudaklarıyla ve dolu gözleriyle başını sallayıp beni yavaşça indirdi yere doğru. Yere bırakılmam ile şaşkınca ne yapacağım hakkında bir süre düşündüm. İnsan olan ve dişi olan yan yana koltuğa oturdular.

Ben de çok umursamadan kendimi sıcak zemine bırakarak birkaç defa yuvarlandım. Rahat bir pozisyona gelerek uyuklamaya başladım kulağıma gelen seslerin eşliğinde.

"Doruk bana dokunmuyorlar artık diyen sendin. Neden yalan söylüyorsun? Seni koruyamamdan mı korkuyorsun annecim?"

"Anne geçen sefer okula gelip uyardın diye bana 'korkak, annesinin eteğine sarılıyor' dediler. Utanıyorum.." Çocuğun kısık sesi doluştu kulağıma.

"Benden mi utanıyorsun?"

"Hayır, tabiki hayır anne! Kendimi koruyamadığım için utanıyorum sadece." Hızla sıraladı kelimeleri.

"Çoğu kişiden daha güçlüsün, onlar grupça gelmediği sürece sana sataşmaya bile çalışamıyorlar. Hepsi birer lise ergeni, istersen okulunu değiştirelim tekrar? Ne dersin yavrum?"

"Gerek yok anne, zaten evimiz merkeze yakın değil, bu okula giderken bile erkenden uyanıyorum hep. İdare ederim ben."

"Bugün kafe dolu olduğu için gelemdim seni almaya. Bilseydim kafeyi boş verir gelirdim yine."

"Anne boş versene. Şey isteyecektim senden..." İstekli ama çekingen sesiyle konuştuğunda burnunu çekti, muhtemelen ağladığı için akıyordu. "Bugün Ege ve Zahir, ben okul çıkışı kütüphaneye gittiğimde takip etmişler beni. Kulaklığım olduğu için fark etmedim ben. Kütüphanede ders çalıştım, matematikten düşük aldığım için. Ben tam derslerimi bitirip eve gelecekken onları gördüm. Bana ters ters baktıklarında benim için geldiklerini anladım. Onlara fırsat vermeden kaçtım ama peşimi bir türlü bırakmadılar. Düştüğümde beni yakalayıp dövmeye başladılar biraz daha döveceklerinde bu kedi Zahir'in bacağını ısırıp onu tırmaladı! Daha fazla dayaktan onun sayesinde kurtuldum inanıyor musun?"

Uzun uzun heyecanla konuşan insana baktım. Yüzüne dalmıştım, gözlerimi çekmek istesem bile çekemiyordum. Onun gözleri de beni bulduğunda gülümseyerek ayaklandı. Hızlı hızlı yürüyerek beni kucağına alarak kafamın tam ortasını öptü.

Annesinin yanına kadar götürüp eski yerine oturdu. Her iki kolumun altından tutarak beni annesine gösterdi. "Bak anne! Çok güzel değil mi? Anne lütfeen. Arkadaşımın olmadığını bliyorsun o benim arkadaşım olsun mu?!" Heyecanlı ve hoş bir tınıya sahip sesiyle konuştu yine.

Annesinin yüzüyle bakıştığımda, burnunu kırıştırdı. Beni sevmemişti.
"Anne lütfen, o benim kahramanım oldu resmen!"

"İyi peki, yarın aşılarını yapıp, eşyalarını alalım. Benden uzak olsun ama."

İnsan beni kendine çekerek sarıldı. Gözleri ışıldıyordu resmen. Mutlulukla yanaklarımı mıncırıp, öptü. Temas bağımlısı bir insanlaydım galiba.

"Her şeyden önce elini yüzünü yıka, ben yüzüne pansuman yaptıktan sonra ye yemeğini. Hadi git."

"Tamam!" Hevesle ayağa kalktı. Beni de alarak bir odaya götürdü. Tekrar kafamı okşayarak öptükten sonra "Akıllı olup beni bekle tamam mı? Annem izin vermese bile bugün beraber yatacağız!"
dedi bana sır vermek ister gibi kulağıma fısıldayarak.

Onu umursamadan beni bıraktığı yumuşak yerin üstüne kıvrılarak uyudum. Hızlı adım sesleri uzaklaştı odadan. Bu insan herşeye acele mi ediyordu böyle? "Annee! Ben mama alacağım marketten!" Ben tam uyumuşken insanın yüksek sesini duydum.

"Doruk önce yeseydin yemeğini!"

"Yedim ben."

"Düzgün ye!"

"Geleceğim hemen!"

Kapanan kapı sesiyle homurdanarak sessiz bir ortam dileyerek uyumaya çalıştım. Aç olmama rağmen alıştığım için midemi umursamadan uyudum.

Gördüğüm bol yemekli rüyadan kafamın hafifçe okşanması ve o nahif ses tonunu duymamla sıyrıldım. "Hadi uyan, bak yemek getirdim sana. Su da var. Hadii." Bu sefer bedenimi iki yana sallayarak uyandırmasıyla, ağzımın içinden bir nefes bırakıp ters ters insana baktım. Hiç rahat vermiyordu.

"Yaaa, yerim ben seni. Bakma öyle, hadi yemek ye." Beni alarak bir masanın üstüne bıraktı. Masaya bayık bakışlar atarken gördüğüm yemekle resmen göz bebeklerim büyüdü.

Rüyam gerçekleşmişti!

"Ye, bak hepsi senin. Yesenee." Gözlerimin içine bakan insana bir kez daha bakamdan hemen kabın içindeki yemeğe daldım. Hızlı hızlı yerken kıkırdayan insanla yemeği yerken göz ucuyla baktım. Sevgiyle parlayan gözlerle bana bakıyordu.

Parmağını uzatıp "Bak bu da su." dedi hâla su kabını gösterirken. Onun isteğini yapıp su içmeye başladım. Heyecanla kafamı okşayıp, öptü.

Bu insan neden bu kadar sevmişti ki beni?..

Bölüm sonu.

Bunlar çok tatlı ha






İnsan olmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin