3

180 43 34
                                    

Keyifli okumalar.

Kollarıyla beni sarmalamış, sağa sola sallayan insan yüzünden homurdanıp sokakta gezmekten körelmiş tırnaklarımı beni tutan koluna batırdım. "Ahh! yapma." Canı acıdığı için sesini yükselten insana baktım. 'Sen de böyle sevme o zaman' diye söylendim kendi kendime.

Nasıl bakıyorsam iki koluyla üst gövdemden yukarı kaldırıp "Yiyecem ha!" dedi kendini zor tutuyormuş gibi. Miyavlayarak altta kalan iki bacağımı salladım sıkı ve rahatsız tutuşundan dolayı. Kollarıyla yine beni sarmalayıp kafamın üstünü öptü içli içli. Bu temas bağımlısı insanla işim vardı.

"Annee! Ne zaman geleceksin, kedimle ağaç olmak üzereyiz. Bari kilidi verseydin arabada oturururduk." Kafasını kapıya doğru çevirip, konuşmuştu. Dışarıda olduğumuz için yüzüme vuran güneş yüzünden insanın gövdesini gölge yapıyordum. Beni uykumdan zorla uyandırdığı için kafamı insanın gövdesine koyup etrafi izledim uyuşukça.

"Geldim geldim." Kadın hızlı hızlı yürüyerek "Geç otur sen, açtım kilidi." dedi. Bu insanlar çok mu konuşuyordu acaba? Mesela ben kendi türümle sadece kavga ederken ya da çiftleşme dönemim geldiğinde konuşurdum. Gerisi beden diliyle oluyordu yahut umursamazdım pek onları.

Sadece uzun süre önce evden çiftleşmek için kaçan ev kedisini tek düşünüyordum bu aralar. O da kızgınlığım yaklaştığı içindi. Acaba tekrar görür müyüm tatlı kediyi?..

Kafamın hoyratça okşanmasıyla gözlerimi kapattım sinirden. "Ne düşünüyorsun bakalım?" Kısık sesiyle kulağıma konuşan insana baktım. Keşke ne dediklerini anlasam diyordum hep. Cevap vermesem bile merak ediyordum  dediklerini işte.

Ağzımı kocaman açarak esnedim, daha sonra kafamı insanın yumuşak üst gövdesine koyarak uyukuladım. İnsanın kıkırtısı doldu kulağıma. Neye güldüğünü bilmesem de umursamayıp uyuklamaya devam ettim.

"Anne sence de çok tatlı değil mi? Şuna baksana, ısırmak istiyorum."

"Aman Doruk, böyle yaparsan iki güne kediyi kaçırırsın kendinden. Rahat bırak da uyusun."

Konuşulanları umursamadım.

Üstünde durduğum insan tuhaf şekilde sanki yürüyormuş gibi geldiğinde gözümü açıp baktım ona. Yerinde oturduğunu gördüğümde bu sefer çevreme baktım. İlerlediğim yolu gördüğümde gözlerim şaşkınlıkla açıldı. Ben kendiliğinden mi yürüyordum!?

Üstünde durduğum insanı umursamadan arka ayaklarım insanın üstünde dururken iki ön patimi içinde olduğum yürüyen kutunun önüne koydum. Gerçekten kendiliğinden gidiyordum. Bu tuhaf şeyin içinde hâla şaşkınca camın ötesinde duran yolu ve diğer arabalara bakınıyordum devam eden afallamam ile.

"Baksana anne nasıl da şaşkın duruyor arabada olduğu için."

"Hiç binmemiştir, normal bu tavırları."

Şaşkınlığım üstümdeyken merakla etrafı kolaçan ediyordum büyüttüğüm gözlerimle. Çok tuhaftı, insanlar oturarak istediği yere gidebiliyor muydu yani?" İçinde bulunduğum büyük kutu birden hareket ettiğinde ağzımdan çıkan korku nidasıyla, iki el hemen gövdemi tuttu.

"Benim hatam." Kadın konuştuğunda ona baktım. O mu yapmıştı acaba?

"Anne bari haber verseydin, az kalsın düşüyordu tutmasam. Resmen arabaya bindiği ilk sefer tramva yaşatacaktın ona." Diğer insan azarlar ve endişeli tonda konuşup beni kucağına alarak sarmaladı. Yine insanın esiri olduğumu anladığımda hayıflanarak nefes bıraktım. Yine de az önceki değişik sallantıdan sonra yine kalkacak kadar cesur hissetmiyordum kendimi.

Sessizce öndeki camdan yolu izlerken duran arabayla ne olacağını bekledim merakla. İki kapı da açılınca kucağında durduğum insanın yürümesiyle bakındım etrafa. Bir yerin içinden geçince bakınmaya devam ediyordum.

"Ha, hoş geldiniz. Ben de sizi bekliyordum Serap hanım."

"Hoş bulduk Ahmet bey. Tahlilleri yapmanızı da istiyorum, dün söylemeyi unuttum maalesef."

"Sıkıntı değil, kedimiz bu mu? Maşallah yine çok sevimli bir hayvan dostumuz."

Gözünde başka insanlarda da gördüğüm gibi tuhaf bir cisim olan insan konuşup "Gel bakalım." diyerek beni kucağında olduğum insandan aldı.

Kafamı biraz okşayıp birkaç işlem yaptı üzerimde. Ben ne yaptığına bakarken çıkardığı sivri uçlu bir şeyle bakıştım. Daha sonra bana uyandığında gözlerim irileşti. Bu adam ne yapacaktı bana!?

Olduğum yerden hareketlenmeye başladığımda hareket etmemi engelleyen kemer gibi şey yüzünden hareketlerim kısıtlanmıştı. Koluma uzatılan sivri şeyi yavaş yavaş bana soktuğunuz çığlık atar gibi ses çıkarıp gözlerimi insan çevirdim yardım eder belki diye. Bana üzgünce baktığında gözlerimi kapattım sızlayan kolum yüzünden.

"Afferinn! Aç ağzını şimdi." Ne yapacağına ters bakışlar atarak bekledim. Çenemden tutarak ağzıma bir şey koydu. Değişik değişik şeyleri üzerimde denediği o kabustan sonra sonunda o yerden çıkmıştım. Ama aşırı bir yorgunluk üstümdeydi. "3 yaşına kadar iyi dayanmış sokaklarda canım benim. Hastalığı da yok, ve aşısını da oldu. Yani artık özgürüz ikimiz de!"

Konuşan insanı umursamadan yine bindiğimiz kutudan sonra uyumaya başladım kurumuş ağzımla. Kolumun acısı yüzünden pek rahat etmesen de sonunda düzgün, uyku diyebileceğim bir şekilde uyudum.

Yavaş bir biçimde taşındığımda gözlerimi açma gereği duymadım.

"Ben yatağıma bırakıyorum anne. Gelirim hemen."

"Tamam, ama yatağına alışmasın. Yarın onun için eşya da alalım."

"Olurr." Sesizce konuşan insan beni yavaşça yumuşak yere bırakıp, üstüme ince bir şey örttü. Adım sesleri geldiğinde gittiğini anladım.

Ama sonra geri gelen adım sesiyle homurdanacakken iki defa kafamın üstüne öpücük bırakıp hızlı hızlı çıktı odadan.

Bu değişik tavırlarına alışmak üzereydim sanırım.


Bölüm sonu.

Kısa bir geçiş bölümü oldu.

En kısa zamanda uzun bir bölümle geri döneceğim umarım.

Bu arada bakamdan atıyorum hataları görmezden gelin varsa.

Hadi iyi akşamlar size.

İnsan olmakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin