Ne kadar sıkıcı bir ortam diye düşündü Pınar. Kaan'ın yurt dışında yayınlanan son filmi büyük ilgi görünce yönetmenle yapım şirketi küçük bir kutlama partisi vermişlerdi. Yabancı bir yapım olmasına rağmen filmin bir kısmı İstanbul'da geçtiği için kutlamayı da burada yapmak istemişlerdi. Aman ne güzel! Filmdeki sevişme sahnelerini izlemesi yetmiyormuş gibi o kadını bir de canlı canlı görmek zorundaydı şimdi. İşleri buydu elbette bunu çok iyi biliyordu ama içinde kabaran kıskançlık duygusuna engel olamıyordu işte. Bunda Kaan'ın başrolü paylaştığı kadının da etkisi vardı. Bir araya geldiklerinde Kaan'a alenen kur yapıyor, her fırsatta ona dokunuyordu. Kaan'ın bedeninde sorgusuzca dolaşan ellerini her gördüğünde kan beynine sıçrıyordu sanki. Şimdi de yine Kaan'ı zaptetmiş, boş boş konuşuyordu. Pınar da ekipten kimseyi pek tanımadığı için arada birilerine selam veriyor kendini daha çok içkiyle oyalıyordu. Ve erkeğini başka bir kadınla sohbet ederken izliyordu.Kadın elini Kaan'ın elinin üzerine koyup kahkaha attı. Pınar beklemekten sıkılmıştı. Bar masasında Kaan'ın kendisini görebileceği bir yere geçip oturdu. Bacak bacak üstüne atıp barmene bir içki siparişi verdi. Dirseğini masaya yaslayıp bakışlarını üzerine çekene kadar Kaan'a bakmaya başladı. Bu sırada üstteki bacağını hafifçe sallıyor, oturunca elbisesinin yandan sarkan etekleri usulca uçuşuyordu. Biraz bekledikten sonra sonunda Kaan onu fark etmişti. "Nihayet!" diye düşündü. Göz göze gelir gelmez Pınar, üstteki bacağının diz hizasından başlayarak parmaklarını yavaş ve davetkâr bir şekilde üzerinde gezdirmeye başladı. Önce elbisesinden açıkta kalan bacağında sonra da kan kırmızısı elbisesinin üzerinden aşağıdan yukarıya doğru vücudunda gezdirdi. Eli yukarıya ulaşınca omzundaki saçları geriye attı. Kaan, ne yaptığını anlamaya çalışır gibi Pınar'a kaçamak bakışlar atıyor, bir yandan da konuştuğu kadın onu dinlemediğini anlamasın diye arada başını sallıyordu. İçkisi gelince Pınar bir yudum aldı. İçki boğazından aşağı inerken adeta geçtiği yerleri yakmış, Pınar'ın zaten içinde yanmakta olan ateşi körüklemişti. Aklından geçen muziplikle gülümsedi ve yandaki buz kovasından bir tane buz aldı. Gözleri hala Kaan'da, buzu dudağında gezdirdi ve yaladıktan sonra emdi. Daha sonra buzu boğazından aşağı doğru yavaşça tenine sürmeye başladı. Bunu yaparken gözlerini bir an olsun Kaan'dan ayırmıyor, hareketlerinin onda yarattığı etkiyi düşünüp bundan zevk alıyordu. Kaan'ın, zihninde daha şimdiden kendisini soyduğuna emindi. Buz teninin sıcaklığıyla eriyerek geçtiği yerlerde su damlacıkları bırakıyordu. En sonunda buzu elbisesinin dekoltesinden görünen kısımlarında dolaştırdı ve kalan parçayı göğüslerinin ortasında erimeye bıraktı. Bedeni buzun serinliğiyle ürpermişti. Kaan iyice kendinden geçmiş bir haldeydi. Artık kadına bakmıyordu bile ama hala oradaydı, onun yanında. Pınar ellerini boyun ve göğüs arasında gezdirmeye başladı ve işaret parmağıyla buzun bıraktığı suya dokunup parmağını dudaklarında gezdirdi. Bu son hareketiyle Kaan daha fazla dayanamadı ve kadınla vedalaşıp ayrıldı. Ayrılırken mahcupluğunu belli eden bir hareketle kadının koluna dokunmuştu. Pınar gözlerinde şimşekler çakarak içkisinden büyük bir yudum daha aldı.
Kaan gelip yanındaki sandalyeye oturdu. Pınar'a doğru eğilip
- Beni baştan çıkarmaya mı çalışıyorsun sen?" dedi fısıltıyla.Pınar masadaki koluna başını dayayarak Kaan'a baktı.
- Bilmem öyle mi?" dedi yaramaz bir kız edasıyla.Kaan, Pınar'ın önüne gelen saçlarını hafifçe okşayıp geriye attı. Bakışlarını hiç acele etmeden yüzünde, dudaklarında ve az önce eriyen buzun ıslattığı göğüslerinde gezdirdi. Kaan,
- Sessiz bir yere mi geçsek?" diyecekti ki daha cümlesini bitirmeden Pınar başını kaldırıp diğer elinin işaret parmağını Kaan'ın dudaklarına bastırdı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zamanın İzinde
Storie d'amoreZamanın izini silip geçmişte kaybolanlar için kısa hikayeler..