1.6

569 91 226
                                    

bölüm uzun
o yüzden 200 yorum sınırı😔

***

minho:

bankta otururken bir kere daha fark ediyorum bunu. sahillerden nefret ediyorum.denizi hiç sevmemem bir yana kokusuna dayanamıyorum.
özellikle şu anda otururken burnuma dolan o deniz kokusu midemi çok fena bulandırıyor.

yine de burda dururken, özellikle de midemi bulandıran kokuya rağmen,yalnız olduğumu bilmek az buz da olsa hoşuma gidiyor.

bunun belli bir nedeni yok.gerçekten de yok.yalnızlığı seven bir insandım hep.hayatımı hep böyle geçirdim.

aslında bugünü bu şekilde tamamlayabilirdim.deniz kenarında oturup sonra eve geçip bizimkilerle film izleyebilirdim. ama canım bunu istemedi. chan'ın mesajlarını gördükten sonra onla görüşme fikri hoşuma gitti.

ona bir şeyleri açıklayacağımdan veya muhteşem bir sohbetimiz olmasından ziyade yanımda beni tanımayan, biraz da bana karşı enayi olan bir tip olmasını istediğimden dolayıydı bu.

hislerim genel olarak başkasını nasıl kullanırım üzerine kurulu olduğundan böyle şeyler bende pek de vicdan yapmıyordu. ben böyle doğmuştum.yalan hayatlar yaşamak için.

"lino."

takma ismim, kulaklarıma dolduğu an düşüncelerim sesini keserken, bakışlarımı denizden çekip başımı sağa doğru döndürdüm.

chan da büyük ihtimalle beni gördüğü gibi büyülttüğü gözleriyle hızlı adımlarını sıklaştırarak birkaç saniye içinde yanıma doğru yaklaştı.

yakınıma geldiği gibi bana olan bakışlarının endişesini hissederken, beni önemsemeye çalışan bir insanı sırf eğlencesine yanıma getirtmenin bencilliğimden başka bir şey olmadığını biliyorum.yine de bu umrumda değil. kafamın dağılmasını istiyorum.

"iyi misin? nerdesin bir aydır?"

banka oturmadan, bana da yaklaşmadan sanki ona izin vermemi beklermiş gibi bir yüzüme bir de banka çevirirken bakışlarını saklamaya çalışması komiğime gidiyor.

aslında bu ikilemdeki halini fark etmememi istediğini gösterircesine hızlı hareket eden gözleri başarılı. ama benim gibi yetişen bir kişi böylesine küçük detayları bile fark eder.bu yüzden de başarısız bu gergin hali.

neyse ki onu fazla gormamak için daha fazla oturup oturmama konusunda düşünmesine imkan tanımadan gülerek "otursana." diyorum kenara çekilip."biraz oturalım ilk önce."

gözleri konuşmamla tüm yüzümde dolaşıyor ve hafifçe çattığı kaşlarıyla yanıma yerleştiriyor kendini.yine de bir şeyleri biliyormuş gibi bedenini bana değdirmiyor. başını çevirip de bana bakmadan mırıldanıyor.

"göz altlarına makyaj yapmışsın" diyor yavaş bir şekilde konuşurken."uyuyamıyor musun yoksa bir aydır?"

bir anda dediği şeyler daha doğrusu böyle bir şeyi fark etmesi geriyor beni.ama bunu belli etmeden alaycı bir tavırla omzumu silkiyorum."ben hep makyaj yapıyorum ki."

"göz altlarına yapmıyorsun ama... hafif koyuluk oluyor. bence seni daha da şirin gösteriyor bu.bugün tamamen kapatmışsın da acaba uykusuzluktan mı koyulaştılar diye merak ettim biraz."

açıklamasını yaparken beni yargılar gibi bir hâli yok.özellikle ağzından çıkan kelimelerini seçiyor. dediklerini uzatıyor. vurgularını yumuşatıyor. kısaca onu yanlış anlamamam için uğraşıyor.

yanımdaki bu adam hakkında fark ettiğim tek iyi şey bu olabilir.fazla iyi niyetli birisi olması.
bir şeyleri fark ediyor, merak ediyor ve soruyor. ama bunu beni kötü hissettirmek için yapmıyor.

girly, right? || minchanHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin