yine kontrol etmedimm
bi de şey 😔 ben şu an şehir dışındayım, o yüzden internetim kısıtlı ve doğru düzgün yazamıyorum bir şey 😔 ankaraya gittiğimde açığımızı hallederiz 🫀
...
Minho, kapıyı açtığı anda yoğun bir şekilde etrafa yayılan omega kokusunu içine çekti. Derin derin nefesler alarak nefsine hakim olmaya çalıştı. Biraz zor olsa da başa çıkmaya çalıştı kendince.
Felix, kızgınlığının bittiğini söylemişti. Bu yüzden rahatlıkla gelmişti ancak evinin böyle güzel, ferah bir kokuyla donatıldığını bilmiyordu. Bu yüzden kendini serbest bıraktı. Rahatlıkla nefes almaya başladı.
Durmadan üst kata çıktığında, üst katın daha yoğun bir kokuyla kaplandığını fark etti. Hiç garipsemedi. Felix'e ne zaman yakın olsa bu kokuyu duyuyordu ancak ilk defa bu kadar ağır bir şekilde içine çekiyordu bu kokuyu. Gülümsedi bu yüzden.
Odasına girdiği anda gülüşü derinleşti. Omegası, onun yatağında uyuyordu. Odanın her yerinde kendi kıyafetini gördüğünde dudağının kenarı usulca kalktı. Minik sırıtışı büyürken adımlarını yavaşlatarak ona yaklaştı.
"Minho?"
Felix'in kurdu anında onu hissedip onu uyandırdığı için arkasını dönmüş, gözlerini alfaya dikmişti.
"Geldim, güzelim."
Bir hafta boyunca, Felix ile ara sıra konuşmuşlardı ve bu konuşmalardan çıkardığı tek şey; omeganın iltifatı çok sevdiğiydi.
"Günaydın."
"Günaydın uykucu."
Felix'in üzerine eğilip burnunu sıktı. Felix kendini toparlayıp oturduğunda Minho da yanına oturdu.
"Nasıl hissediyorsun kendini?"
"Aç ve yorgun."
Minho kıkırdayarak kafa salladı. Felix'in çenesini kavradı bir eli. Sıkmadı bile. Sadece kavradı. Felix'in kalp atışları hızlandı, nefesini kontrol edememeye başladı. Hiç bir şey söylemeden onu izlemeye devam etti.
Minho, Felix'in yüzünü kendi yüzüne yaklaştırıp çillerini yakından incelemeye başladı. Uzun sürmedi bu incelemesi. Kalp şeklinde, küçük bir çil gördüğünde dudaklarını oraya bastırdı. Felix'in gözleri anında kapandı.
"Sanırım kurdumu bastırarak kokusunu almanı engellemeliydim. Böylece çillerini daha çok inceleyebilirdim."
Felix'in küçük kıkırtısı çok tatlı geldiğinde geriye çekildi. Dudaklarını bu sefer Felix'in boynuna bastırdı.
"Ateşin yok gibi, sanırım tamamen bitmiş."
"İyi geldi burada kalmak."
"Bundan sonra burada kalmanı istesem, çok mu hızlı olur?"
Felix yine gülmüş, kafasını iki yana sallamıştı. "Zaten normal bir şekilde başlamadık, o yüzden hızlı gelmiyor. Ama." Deyip bir anda dikleşti. Ciddileşen yüzü gören Minho ise kıkırdamıştı.
"Dediğim gibi yapacağız. İkimizinde hayallerini birleştirip ona göre bir organizasyon yapacağız. Düğün olmak zorunda değil, aile arasında da olur."
Omuz silkerek gülümsedi hafifçe. Ona karşı rahat olmak istiyordu. Minho bu konuda asla sorun çıkarmazdı, ki özellikle istediği pek bir şey yoktu. Bu yüzden o da gülümsedi.
Felix'in üstünü inceledi istemsizce. Üzerinde kendisine ait bir tişört vardı. Tişörtün bir kolu omzundan düşmüş, açık bırakmıştı orayı. Derin bir nefes alarak üzerine eğildi. Kurduna engel olmadı. Felix'in kendisinin de, kurdunun da temasa bayıldığını biliyordu başından beri.
Dudakları çıplak tene değdirdiğinde Felix kıkırdayarak yine geri çekildi. İstemsizce yapmıştı bunu, huylanmıştı. Minho da geri çekildi gülümseyerek. Felix'in burnuna hafifçe dokunup geri çekildi.
"Özellikle bir şey istemiyorum Lix. Yani, evliliğe bu kadar yakın olmadım hiç bir zaman. Kurdumun ruh eşini bulacağını da düşünmemiştim. Bu yüzden evlilikle ilgili hiç bir şey düşünmedim. Eğer gerçekten aşık olup evlenirsem de her şeyi eşimin istediği yaparım diye düşünmüştüm."
Felix tatlı tatlı gülümseyip Minho'nun yüzüyle eşitledi yüzünü. Burnunu öptükten sonra çekildi hemen. Birbirlerinin burunlarına dokunmak, öpmek onların arasında küçük bir oyun gibiydi.
"Tüm düzeni bana mı bırakıyorsun?"
Minho usulca kafa salladığında Felix sırıttı. Kenardan tabletini aldı. Kızgınlık atağı geçirmediğinde dizi izleyerek rahatlamıştı, bu yüzden Hyunjin'den getirmesini istemişti.
"Şimdi, ikimizin de kızgınlığı gelmeden evlenmemiz gerekiyor."
"Bunu başından beri söylüyorum zaten, güzelim. Sen kızgınlığını geçirdin ama benimki yaklaşıyor. En fazla iki haftamız var."
"Minho..."
Felix'in kısık sesi Minho'yu kısa süreliğine transa geçirmişti. Gözleri açılıp kapandı hızlıca. Felix onun ellerini tutup gözlerimi tuttuğu ellere indirdi. Baş parmaklarıyla okşamaya başladı.
"Bilmiyorum, bu konuda ne düşünüyorsunuz ama..." Kafasını kaldırıp göz göze gelmelerini sağladı. "Ben bir süre çocuk istemiyorum. Yani, elbette çocuğumuz olsun istiyorum ama bir süre birbirimizi tanımak istiyorum. Eşimle yapmak istediğim şeyleri yaptıktan sonra bir çocuk sahibi olmak istiyorum."
Minho onu anlayışla karşıladı. Bu konuda diyecek hiç bir şeyi yoktu. Çocuğu dokuz ay boyunca taşıyacak olan, Felix'in ta kendisiydi. Hormonları alt üst olacak kişide oydu. Bu yüzden bu kararı ona bırakmayı seçmişti.
"Çocuğumuz olmasını bende isterim güzelim, ama dediğin gibi hemen değil. Ayrıca bu senin kararın, bir çocuğu karnında büyütüp büyütmeyeceğine sen karar verirsin, bir başkası değil."
Felix anlaşılmanın verdiği rahatlıkla kocaman gülümsedi. Gözleri tekrar birleştiğinde Minho hafifçe öne eğilip dudaklarını birleştirdi. Felix ellerini onun omuzlarına çıkarttı. Tırnaklarını geçirdikten sonra ensesine doğru sürdürüp ellerini orada birleştirdi.
...
arkdşlr düğünümüz var???
-yeis
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dazzling light | minlix
أدب الهواةFelix ve Minho, annelerinin ısrarıyla birbirleriyle tanışmak zorunda kalmıştı.