bu ficin 10 bölümlük olduğunu söylemiş miydim 🥲
...
Felix gerginlikle abisine bakarken Chan ona bakmamaya çalışıyordu. Üstünde ki beyaz takım fazlasıyla yakışmıştı. Chan ona bakarsa ağlayacağını biliyordu herkes.
Aile arasında küçük bir kutlama yapmayı seçtikleri için sadece büyükler vardı. Felix bunun için rahattı ancak abisinin onu ilk gördüğünde böyle bir tepki vermesini beklememişti.
Minho, Felix'in belini hafifçe sıktığında omega öne doğru adım attı. Chan inatla yan tarafına bakarken Hyunjin kaşlarını çatarak arkasına geçti. Felix'e belli etmeden sırtını çizdi hafif uzun tırnaklarıyla. Chan mesajı alır gibi yutkunarak kardeşine baktı.
"Olmamış mıyım?"
Chan derin bir nefes alırken annesine ve babasına baktı. İkisi de dolu gözlerle iki kardeşi izliyordu. Chan onlardan gözünü çeker çekmez kardeşini kendine doğru çekti. Felix sonunda huzurla bir nefes aldığında abisine sıkıca sarıldı.
"Ben seni evlendirmenin bu kadar zor olacağını tahmin etmemiştim ya."
Kendi kendine söylenirken bunu duyan Felix gülmüştü. Gözleri dolmasına rağmen Hyunjin'in elleriyle yaptığı yelpaze sayesinde biraz daha iyiydi. Abisinin kolları arasından çekilip kocaman gülümsedi.
"Sen beğendiysen çok güzelimdir o zaman."
Chan kardeşinin hevesine gülümseyip alnını öptü. Şu an karşısında yirmi altı değil de, üç yaşında ki kardeşi vardı sanki. Hevesle kendisine alınan kıyafeti gösteriyormuş gibiydi.
"Sen her zaman benim en güzelim olarak kalacaksın."
✨️
Sekizli grup, yerde ki masada kendi aralarında takılırken büyükler masada sohbet ediyordu. İki tarafta birbirlerini tanıdıkları için rahatlardı.
Minho gözlerini büyüklerin olduğu masaya çevirdiğinde burukça gülümsedi. Annesi sanki bunu hissetmiş gibi ona baktığında ikisinin de gözleri aynı ışıltıyla parladı. İkisi de aynı şeyi düşünüyordu. Minho daha fazla dayanamayıp gözlerini kaçıran ilk kişi oldu.
Masada bunu kimse fark etmemişti, iki kişi hariç. Felix, yanında oturan bedenin kokusunu alabilmişti. Hafif ekşiyen koku her şeyi anlatıyordu. Chan ise, karşısında oturan, en yakın arkadaşının ne düşündüğünü biliyordu.
Onlar birbirlerini ezbere biliyordu.
Felix, Minho'nun koluna girip kafasını yasladı. Yavru bir kedi gibi kafasını sürttü daha da rahat bir pozisyon bulabilmek için. Saçlarında hissettiği öpücük onu gülümsetirken gözlerini ona çıkardı. Göz göze geldiklerinde Felix, elini Minho'nun yanağına atıp narin bir şeye dokunurmuşcasına okşadı.
"Burada olmaması, kalbimizde olmadığı anlamına gelmez. Eminim şu an seninle gurur duyuyordur. Karakteri düzgün bir adam yetiştirdiği için mutludur. Mesleğinde, ilişkilerinde, her şeyinde başarılı birinin babası olmak onu gülümsetiyordur."
Felix'in ağzından çıkan cümleler onu gülümsettiğinde karşı tarafta onları izleyen Chan da gülümsemişti. Hiç bir zaman aklının ucundan geçmemişti böyle bir şey. Tanıştırmamıştı bile onları. Ancak şu an gördüğü görüntü onu fazlasıyla mutlu etmişti. Onların birbirlerine iyi geldiğini görmek gülümsetmişti.
✨️
Minho, elini yanındaki bedene uzatıp onu dansa kaldırdığından beri sessizlik hakimdi kış bahçesinde. Dans etmeye gücü olanlar çoktan kalkmış, dans ediyordu. Yaşlılar ise onları izliyordu.
Felix gözlerini yana çevirdiğinde abisiyle Hyunjin'i gördü. Gülüşerek bir şeyler fısıldaşıyorlardı. Onları es geçip direkt eşine döndü. Minho gözlerini kollarındaki güzellikten alamadığı için anında göz göze geldiler.
"Mutlu musun?"
"Mutluyum. Hem de çok."
Felix'in cevabı Minho'yu tatmin ettiğinde burunlarını birbirlerine sürttü. Felix yine kısıkça gülerken gözlerini kapattı.
"Abimin en yakın arkadaşıyla evleneceğimi söyleseler gülerdim sanırım."
"Şu an onun kollarındasın."
"Evet, ve bunun bu kadar huzurlu olacağını düşünmezdim. Şaka gibi, evlendik ve şu an kendi kutlamamızdayız."
"Bir saat sonra balayına çıkacağımızı eklemedin küçük Lee."
Felix'in gözleri aniden açıldığında Minho güldü. Hafifçe eğilerek dudağının kenarını öptü.
"Bazı kuşlar bana, senin Fransa'yı çok merak ettiğini söyledi. Henüz ikimizinde on günlük daha izni varken bunu değerlendirelim istedim."
"Minho-"
"Evliliğimizin ilk günlerinin evimizde geçeceğini düşünmemiştin değil mi?"
Felix şaşkınlığı yüzünden konuşamazken yanında ki Hyunjin'e baktı. Abisine gülerek bir şeyler anlatıyordu.
"Hyunjin mi söyledi?"
"Aslında hayır. Başka bir kuş söyledi. Daha doğrusu ben sordum."
"Abim mi söyledi Minho? Gerçekten o mu söyledi? Yoksa annem mi?"
Minho yine kafasını iki yana salladığında Felix'in kaşları çatıldı.
"Baban söyledi. Babalar biraz şeydir, nasıl söylesem... Seni hiç tanımadığını düşünürsün ama en çok onlar tanır seni. Bu yüzden direkt olarak babana gittim. Sorduğum gibi de iki seçenek bıraktı ellerime. Ya Fransa, ya da İngiltere. İngiltere'yi eledim çünkü Fransa'nın bu mevsimlerde çok sevildiğini duymuştum. İngiltere'ye başka zaman da gidebiliriz."
Felix'in gözleri bu sefer babasına kaydı. Annesini kolunun altına almış gülümseyerek aile büyükleriyle konuşuyordu.
"Babam her zaman benimle ilgilenmişti, asla gözünü benden ayırmadı ama eşim olacak insana böyle tavsiyeler vereceğini düşünmemiştim. Şu zamana kadar evlenmemi bile istemiyordu."
"Sanırım bunda beni tanımasının etkisi var."
Felix usulca kafa salladığında kollarını Minho'nun boynuna sardı. Biraz yükselip boynunu öptü.
"Teşekkür ederim..."
"Eşimin mutluluğu için yaptım, ve bundan pişman da değilim."
"Minho ya."
Omzuna yediği küçük darbe yüzünden güldü. Felix çekildiğinde alınlarını birleştirdi. İkisi de gülümsüyordu.
"Pişman olmadığım bir konu daha var aslında."
Felix merakla gözlerini büyüttüğünde Minho yutkunarak kısık bir nefes çekti içine.
"Sana aşık olmak."
Felix'in göz kapakları art arda kırpışmaya başladığında Minho gülümsedi. Bu sefer dudağının kenarını değil, dudağını öptü. Felix hâlâ şaşkınlıkla onu izlerken Minho cümlesine devam etti.
"Sana aşık oldum."
...
şimdi Türk olacaktınız siz, bir güzel zeybek oynatırdım ya
-yeis
ŞİMDİ OKUDUĞUN
dazzling light | minlix
FanficFelix ve Minho, annelerinin ısrarıyla birbirleriyle tanışmak zorunda kalmıştı.