Bölüm 1

152 16 7
                                    


Büyük odada yankılanan kılıç sesleri genç kızın dengesini kaybetmesi ile kesildi. Hafif bir kıkırdama ile yerden kalkarken büyük ve güçlü bir el kolundan tutarak yardım etti.

"Hile yaptın." Kızın sözleri üzerine adamın kaşları çatılmıştı.

"Karşında ki kişi sana benim gibi tolerans göstermeyecek Bertilda." Kız umursamadan odanın diğer ucunda ki rahat deri koltuklara ilerledi.

"Samuray kılıcı ile üzerime koşan birilerini bulursam unutmam." Diye karşılık verdi. Arkasında kalan adamın gülümsediğini tahmin edebiliyordu.

Kendini geniş koltuğa attığında, yorulduğunun bir kez daha farkına vardı.

"Şu 'kısa bir iş' dediğin şeyi hemen halletsen. " soru sorar gibi söylediği cümle babasının gerilmesine neden oldu ve bu kızın gözünden kaçamayacak kadar belirgindi. Hong Kong'a geldiklerinden beri babasının üzerinde gerginlik hüküm sürüyordu. İşleri bahane edip duruyordu fakat Bertilda buna inanmanın yanına dahi yaklaşmamıştı.

"Benim için biraz daha sabredip, buranın keyfini çıkarsan? " babası bu dünyada ki her şeyiydi. Arkadaşı, sırdaşı, kardeşi...annesi. annesini üç sene önce akciğer kanserinden kaybettiklerin de çok zor günler yaşamış, birbirleri için hayata tutulmuş iki yaralı kalpti onlar. Teselliyi hep birbirlerinde aramışlardı.

Düşüncelerin etkisinden sıyrılıp onun yanına gelmiş olan babasına baktı. Babasına benzerliği çok barizdi. Onları gören herkes baba-kız olduklarını anlardı.

"Burada sıkılıyorum baba, dilimizi konuşan kimse yok anla beni. " kızı önemsemeden alnından öptü" Duş alıp çıkmam lazım." Dedi. O uzaklaşır iken Bertilda da ayağa kalktı.

"İyi bende duş alıp her zaman ki gibi film izlerim." Dedi imalı bir şekilde, babasının peşinden giderken.

Merdivenlerden koşarak çıkarak odasına girdi. Kapıyı ardından kapatarak, gri ve bej renklerin ağırlıklı olduğu odanın ortasına ilerleyerek kendini yatağa attı. Kendini çok yorgun hissediyordu. Hayatında hep belli bir düzen vardı. Bu birazda babasından yüzünden di. Sabah erkenden kalkar ve antreman yaparlardı. Şimdi bu yorgunluk nereden çıkmıştı bilmiyordu. Göz kapakları yavaş yavaş ağırlaşıyordu. Kendi son bir kez zorlayarak ayağa kalktı. Kendine ait Büyük banyoya ilerledi. Üzerinde ki giysileri hızlı bir şekilde çıkardı. Düşün altına geçerek keyfini çıkarak iyice yıkandı. Son kez vücudunu durulayarak suyu kapattı. Babası şimdiye kadar gitmiş olmalıydı. Bornozu giyerek küçük havluyu saçının suyunu alması için saçına sardı. Tekrar odasına geçtiğinde geçtiğinde gardırobun önüne geçerek kapağını yana kaydırdı. Evden çıkmayacağını var sayarak rahat bir şort ve beyaz asker modeli atleti üzerine geçirdi. Saçlarını kuruladığı havluyla uçlarını silerek odadan çıktı. Evde yardımcı istemediği için evde sadece kendisi vardı. Merdivenleri ikişer ikişer hızlı bir şekilde indi ve salonun olmayan kapısından girdi koltuğun üzerinde ki kumandayı almaya yeltendiği sırada bir el silah sesi odayı doldurdu. Bertilda kendini korumak için koltuğun kenarına sindi hemen. Tam tehlike geçtiğini düşündüğü sırada birkaç el daha silah patladı ve ona karşılık başka bir silah daha. Dışarıda çatışma yaşanıyordu resmen.

Salonun boydan boya cam olan kısmı bir kurşunun isabet etmesi sonucu örümcek ağı misali çatlayıp genişledi. Bertilda'nın ağzından istemsiz olarak bir çığlık koptu. Buradan kurtulması gerekiyordu. Babasına haber verebilseydi belki onu kurtarırdı. Gözü televizyon ünitesinde duran ev telefonuna gitti koşarak alabilirdi belki. Yada ölürdü. Harika diye düşündü. Harika!

Silah sesleri artık susmuştu. Bertilda nefes bile almadan koltuğa yapışabileceği kadar yapışmış şimdi olacak şeyi bekliyordu. Için de harekete geçmesini sağlayacak bir kırıntı aradı. Korkudan ölmek üzereydi. Hafifçe doğrulup evin içini süzdü kimse yoktu. Bahçede de kimse görünmüyordu bir anda yerinden fırlayıp telefonu aldı. Durmadan çıkış kapısına açıp aceleyle kendini dışarı attı. Karşısında ki korkunç manzara karşısında kusmak istiyordu. Yerde hareketsiz yatan beş koruma ve iki tane tanımadığı kişi vardı. Ölmüşlerdi. Tanrım ne oluyordu burada? Bedenler basmamaya özen göstererek seri adımlarla malikanenin ön bahçesinden yola çıktı. Kurtulduğunu düşünerek içini bir rahatlama duygusu kaplamıştı buradan bir an önce uzaklaşması gerekiyordu. Yeniden koşmaya başladı. Arkasında araba sesi geldiğinde nefes nefese kalmıştı durup arabaya baktı başka çaresi olmadığından arabaya durması için elini kaldırdı. Dur lütfen dur! Araba yanından geçip biraz uzakta durdu. Arabaya yavaş adımlarla ilerledi. Camları siyah olduğu için bir şey gözükmüyordu. Için de iri yarı bir adam çıktığında Bertilda olduğu yerde kaldı. Kafasında ilginç ölüm sahneleri hayal etmeye başlamıştı bile. Için de kadın olsaydı binecekti zaten. Bu adamın duruşu hiç de iç açıcı değildi.

"Baban seni uzun süre saklamayı başarmış. Ama şu an yanında değil maalesef..." adam Bertilda'ya bir adım atınca kız gerildi. Ne diyor diyordu bu adam?

"...ama bize zorluk çıkarmadan, gelirsen hiç bir sorun çıkmayacak." sözüne devam ettiğinde biraz daha yaklaşmıştı.
Bertilda adamdan uzaklaşmak için iki adım geriledi.

"Ne istiyorsun?" Dedi sesi titreyerek.

Adam cevap vermeden Bertilda'nın üzerine atıldı. Kız çırpınarak kurtulmaya çalışsa da başaramayacağı aşikardı. Kızı zorla arabanın arka koltuğuna oturttu ve arkasından kapıyı kapattı. Kız son bir umut kapıya uzandığında yanında olduğunu fark etmediği bir kadın onu durdurdu. İri adamda arabaya bindiğinde kapının kilitlenme sesini duydu. Korkudan ölebilirdi. Onu tutan kız araba öne atıldığında kafasına siyah bir şey geçirdi. Harika artık nereye gideceklerini de göremeyecekti.

Ne kadar gittiklerini bilmiyordu belki on beş dakika, belki de yarım saatti. Her türlü sonsuzluk gibi gelmişti. En sonunda araba ani bir şekilde durduğunda ön koltuğa çarpıp geri arkaya düştü. Ağzından hafif bir inleme yükselirken iki tane kapı sesi duydu. İki el onu kavrayıp dışarı çıkardı.

Hala bir şey göremediğinden ne yapacağını bilmiyordu. Kollarından tutan adam ve iki yanında yürüdüğünü düşündüğü iki kişi onu iterek ve zor kullanarak yürütmeye çalışıyordu. Bertilda, yüzünde ıslaklık hissedince ağladığını fark etti.

"Bırakın beni lütfen!" Diye bağırdı sesi çaresiz ve ağlamaklı çıkıyordu. Kafasında ki bez bir anda çıkınca, güneş gözünü acıttı. Işığa alışınca etrafına baktı. Karşısında depo gibi yıkık dökük bir yapı vardı. Korku ile, "Nereye getirdiniz beni?" Dedi genç kız.

İri adam sırıtarak "çok konuşma" dedi. "Uslu dur ve yürü. " bunu söyleyen arabada onun yanında oturan sarışın kızdı. En az diğerleri kadar o da iriydi. Bir kadın nasıl bu kadar iri olabilir di?

Depoya girdiklerinde onu sürükleyen adamın gerildiğini hissetti. Adam ağzının içinde bir küfür geveleyip Bertilda yı sarışın kıza iterek yabancı bir dilde bağırdı.
Deponun ortasında bir kaç adam ipe bağlanmış bir şekilde tavandan sallanıyordu.

Kadın kolundan tutarak koşmaya başladı. Depodan çıkıp tekrar arabaya gittiklerinde kadının savunmasızlığını fırsat bilerek elinden kurtuldu ve kıza sıkı bir yumruk attı. O sırada depodan silah sesleri yankılandı.
Kadın Bertilda'nın beklediğin den daha çabuk toparlandı. Ve sinirli bir şekilde saldırdı. Bertilda kızın hamlesini durdurarak önünden çekildi.

Kadın durumun ciddiyetini tekrar hatırlamış gibi tekrar durdu. Fakat Bertilda o sırada yerinden fırladı depo nun arkasına koştu. Kadının arkasından bağırdığını duruyordu ama onun peşinden gelmemişti. Deponun içinden yankılanan silah sesleri azalmıştı. Bir konteynırın yanına saklandı. Arada biri geliyor mu diye kontrol ediyordu.

Yaklaşık on beş dakika kadar sonra sesler tamamen sustu. Etrafta ayak sesleri ve konuşmalar duruyordu. keşke anlayabilseydi.

Nefesini tutmuştu. Ne boktan bir gündü bu böyle. Babası neredeydi? Neden kurtarmıyordu onu? Üzerine gölge düşünce korkuyla bakışlarını yukarı kaldırdı. Az önce bulduğu tahta parçasını kaldırıp adamın kafasına geçirmek için hazırlandığı sırada Karşında ki kişi ağzını açıp o kutsal cümleyi söyledi.

"Baban bize seni kurtarmamızı söylediğinde, çok geç kaldığımızı düşünmüştüm."



Vote ve yorum bırakmayı unutmayın:*


KADIN SAVAŞÇIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin