Yeni bölüm sizlerle. Oy ve yorumlarınızı bekliyorum. İyi okumalar :)
"Ya kızım sen manyak mısın ya?!?" Altay başını tutarak doğrulmaya çalıştı ama başarılı olamadı. Utancımdan ölecektim şuracıkta. Yardım etmek için hareket ettim ama kıpırdayamıyordum. Şoka girmiştim yine. 2. yanlışımı da yaptım bu çocuğa. Bakalım 3. yanlış ne olacak?!
Kendimi sakinleştirip şokun etkisinden çıktım. Altay odanın ortasında boylu boyunca yatıyordu. Eli kafasında gözleri sımsıkı kapalıydı. Acı çektiği çok belliydi. Kafasını kırmıştım sonuçta tabi ki acırdı!
"Çok özür dilerim. Ben.. Ben seni Selçuk sandım." Yüzüne bakamıyordum. Kolunu tuttum ve oturmasında yardımcı oldum. Yanına dizlerimin üzerinde çöküp kafasına bakmaya çalıştım. Nasıl telafi edeceğimi bilmiyordum ama elimden geleni yapmaya çalışıyordum.
Kapalı gözlerini açtı ve bana şaşkınlık içerisindeymiş gibi baktı. Sonra da kolundaki elimi ittirerek yerden destek aldı ve ayağa kalktı. Kalktığında sendeledi ama ayakta durmayı başardı.
Bende ayağa kalktım ve tam önünde durdum. Başımı zar zor kaldırıp kafasına baktım. Kırmızı mı o ? Hemde sıvı. Kan!
Elimi kaldırıp kafasını işaret ettiğimde Altay elini kafasına götürdü ve gözleri büyüdü. Ben daha ne olduğunu anlayamadan gözlerim kapandı. Bayıldığımı düşünüyordum ama bayılınca düşünemeyeceğimi anlayarak bayılmadığımı da anlamış oldum.
Gözlerimi kırpıştırmaya çalıştım ama gözümün üzerindeki eller gözüme baskı yaptığı için açamıyordum. Elimi gözlerimde ki elin üzerine koyup çekmeye çalıştım ama Altay'ın bağırmasıyla kala kaldım.
"Sakın elimi çekme! Bir bayılmanı daha kaldıramam!"
Sakinleşip kafamı yavaşça aşağı yukarı doğru salladım. Seslice nefes verdiğini duydum. Ben neredeydim? Selçuk neredeydi? Buraya nasıl gelmiştim?
"Şimdi söyleyeceğim şeyi düşünmemeye çalış ve sakin ol tamam mı?" Tekrar kafamı aşağı yukarı salladım. Göğüs kafesim hızlı hızlı inip kalkıyordu.
"Gözlerini kapatan elim, kanlı elim. Şimdi banyoya gidiyoruz. Sakın gözlerini açma!" Sesi sonlara doğru yükselince içimde bir şeyler oldu. Korkuyordum. Deli gibi korkuyordum ve tam o anda gözlerimin yandığını hissettim. Ağlamayacağımı biliyordum ama ağlamak istiyordum. Oturup hüngür hüngür ağlamak istiyordum.
Gözlerim kapalı Altay'ın beni yönlendirmesiyle merdivenlerden inmeye başladım. Basamağı bulmaya çalışırken dengemi kaybedip tökezledim ve yanımda Altay'ın kolu olduğunu umduğum şeyi tuttum. Ama bu ayakta kalmamı sağlamamıştı. Sırtım sert zemine çarpınca acıyla inledim. Sırtımın acısından çok, üzerimdeki ağırlık nefesimi sıkıştırmıştı.
"Sen resmen yürüyen faciasın!" sesini duyduğumda gözlerimdeki baskı gitmişti. Gözlerimi yavaşça araladım ve bir parmak mesafemde ki Altay'la göz göze geldim. Neden bana böyle bakıyordu bilmiyordum ama şimdi üzerimdeki ağırlığının altında ezilip gidecektim. Altay gözlerini aşağı indirince tüylerim diken diken oldu ve bunun olması için bir sebep yoktu. Ben böyle şeyleri kitaplarda okuyordum, filmlerde izliyordum. Şuan da rüya falan görüyor olabilir miydim acaba?
Hiç beklemediğim bir şey oldu ve Altay üzerimden kalkmak yerine başını omzumun çukuruna koydu ve derin bir nefes aldı. Baştan ayağa titremiştim onun bu hareketiyle. Kalbim deli gibi atarken, kalbimin sesini duyduğunu düşündüm. Gözlerimi kırpıştırıp ağzımın hemen önündeki saçlarına baktım. Tahmin edemediğim bir şampuan kokusu burnuma dolduğunda bu anın hiç bitmemesini istedim. Ama her güzel şeyin bir sonu vardır değil mi? Bunun sonu baya kötü bitti ama.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parmak Arası Terlik!
Humor"Bir Hikaye parmak arası terlikle başlar mı?" demeyin bakın nasıl da başlıyor. "Her zamanki gibi tam on ikiden vurmuştum. Ama yanlış kişiyi!"