Tam 10 ay olmuş şuraya girmeyeli.. Şimdi döndüm gibi bir şeyler oldu ama hadi bakalım. Eskisinden daha az okunur farkındayım ama ben kafama göre yazmayı düşünüyorum haberiniz olsun. Hala okuyucularım falan varsa bir oy bir yorum bırakıp beni mutlu edebilirler mesela. Nasıl söylesem bilemiyorum ama ben hikayenin gidişatını unuttum ne yapacağıma dair hiçbir fikrim yok. Çok utanıyorum be.. Neyse ben yazacağım yine nereye kadar giderse.
Ay bir de wattyi güncel kullanacağım artık mesaj atabilirsiniz, bioma da bakın hadi tanışalım *-*
"Tamam anne geliyorum!" Umarım annem sesimi duymuştur diyerekten kulaklığımı ve anahtarımı son anda attım çantamın içine. Çantayı tek koluma taktım ve saçımı toplamaya çalışarak mutfağa girdim.
Annem ve Pelin kahvaltı yapıyorlardı. Pelin'den en uzak köşeye oturdum ve çantamı sandalyenin ucuna astım. Tam bir şeyler yemeye başlayacakken annemin anlamlandıramadığım bakışlarıyla göz göze geldim.
Derin bir nefes aldım ve elimi masada birleştirdim. "Evet anne seni dinliyorum."
"Elmas bak bir kere soracağım."
"Anne eğer aklımdaki soruyu soracaksan 1 değil 1000 olacak bu farkındasındır umarım." Annem sinirle elini masaya vurup Pelin'e doğru baktı.
"Pelin hemen odana çık!" Pelin ne olduğunu anlayamadan bir anneme bir bana baktı ama ilgi alanına girmediğimiz için ağzını bile açmadan masadan kalktı ve mutfaktan çıktı. İş ciddiye biniyordu ve bu beni korkutuyordu.
Aklıma gelen soruyu annem dillendirdi.
"O banyo kapısını kim kırdı?!?"
Yine başlamıştık. Annemler geleli 5 gün olmuştu ama bu soruyu 5000den fazla duymuştum ve cevabım hep aynıydı.
"Ben bu sorunun cevabını milyon kere verdim. sana anne. Ama senin güzel hatrın için bir kere daha söylerim tabi." Şansımı zorluyordum biliyorum ama annemi inandırmam yıl alacaksa bile yalan söylemek zorundaydım.
"Furkan' Gamze kavga ediyorlardı ve Gamze oraya saklandı. Eeee Furkan'ı da tanıyoruz tabi çıkmazsan kapıyı kırarım dedi ve sonuç."
Bu yüzden yalan söylemekten gerçekten rahatsızdım ama eğer yalan söylemez de gerçeği söyleseydim şuan annem çığlıklar atarak ve ayaklarını kıçına vura vura koşup karakola giderdi. Ki eğer o eve giren hırsız babamdı dersem her şey daha beter olurdu. Annemi toparlayamazdık işte ozaman.
"Elmas buna inanmamı mı bekliyorsun?" Kafamı aşağı yukarı hızlıca sallayıp bu masadan bana yemek yemenin nasip olmayacağını anladım ve çantamı koluma takıp koşar adım mutfaktan çıktım. Annem arkamdan durmamı gerektirecek bir ton laf yapsa da hemen evden çıktım.
Bugün bizim çocukların Basket antrenmanları vardı. Kızlarla onları izlemeye gidecektik. Evden çıktığıma dair mesaj atmam gerekiyordu ama telefonumu nereye koyduğumu bulamıyordum.
Yolda hem yürüyor hemde çantamı karıştırıyordum. Ve ben hiçbir zaman iki işi aynı anda yapamamıştım. Bugünde bunu sürdürdüm ve kafamı kaldıramadan bir korna sesi duydum ve sonrası benim kafamı hızlıca çarpmam..
Kendimi sert bir şeyin üzerine düşmüş gibi hissediyordum ve bunu kanıtlamak için gözlerimi açtım. Bilin bakalım neyin üstünde 1.80 yatıyordum? Oysaki boyum 1.60 bişeydi.
"Yok artık!" diye bir bey sesi duyduğumda hemen o güzel parlak siyah arabanın üstünden yere atladım. Ay ben mutluluktan nirvanaya ulaşamadan rezillikte nambır van oldum. Araba bana değil ben arabaya çarpmıştım. Başımın ağrısı bütün vücuduma yayılırken sesin geldiği yöne döndüm. Dönmez olaydım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Parmak Arası Terlik!
Humor"Bir Hikaye parmak arası terlikle başlar mı?" demeyin bakın nasıl da başlıyor. "Her zamanki gibi tam on ikiden vurmuştum. Ama yanlış kişiyi!"