İzleniyormuş hissine kapılan Fledia kapıya doğru baktı fakat bakışıyla gölgeyi yakalayamadığı için pek umursamamıştı. Ders çalışıyor, hızlı hızlı notlar alıyordu. Bunu yaparken annesinin getirdiği üzümlü kekten bir ısırık aldı, ardından kahvesini yudumladı. Birkaç saattir hiç mola vermeden çalışmış olduğudan başı ağrımaya başlamıştı. Sanırım fazla yordum kendimi diyerek kahvesinden bir yudum daha aldı.
Fledia ders çalışmakla meşgulken odada tuhaf şeyler olmaya devam ediyordu. Duvara yansıyan eşyaların gölgeleri de etkilenmişti, hareket ediyorlardı. Sinsice köşelere gizlenen gölgeler tüm dikkatlerini sanki Fledia'nın üstüne dikmişlerdi. Onun hakkında bilgi topluyorlardı. Bu kasvet, odadının havasını değiştirmeye başlamıştı. Duvarlardan yayılan buz gibi bir nefes vardı. Sandalyeye yaslanıp sırtını gevşeten Fledia olan şeylerden birhaberdi. Ağustos ayı olmasına rağmen anlamsız şekilde bir ürperti gelmişti.
Sandalyeden kalkıp daha az ders çalışmam lazım dedi ve dağınık bıraktığı yatağına girdi. Ardından kulaklığını taktı ve şarkı dinleyerek gözlerini kapattı. Müzik, onu başka bir dünyaya götürmüştü, ama gölgeler hala odanın köşelerinde sinsice hareket ediyordu. Fragmanını gördüğü filme yarın gitmek için planlar yaparken düşüncelere dalarak uyuyan Fledia'nın içinde bir huzursuzluk vardı.
Rüyasında birisinin, yatağının ucuna oturduğunu görüyordu. Buz gibi olan bir nefes suratında dolaşıyordu. Paniğe kapılan Fledia'nın kıpırdayacak hâli yoktu. Kendini zorlayarak yataktan kalkmaya çalıştı ancak bütün vücudu karıncalanıyordu, sanki kolları bütün gün yorulmuş gibi halsizdi, kendini kaldıramıyor hatta gözlerini bile açmakta zorlanıyordu. Başından akan soğuk terler yastığı sırılsıklam yapmıştı. Zihni uyuşmaya başlamıştı. Kendinden geçtiğini hissediyordu. Zihninde olan gücüyle kurtulmak için çareler arıyordu. Şiddetli bir tokat atılsa aslında ayılabileceğini düşünüyordu ama odada bunu yapacak kimse yoktu. Ne yapacağını bulmuştu. Şiddetli bir darbe gerek dedi içinden ve olan gücünü topladı.
Kendini güçlükle yataktan yere yuvarlayan Fledia sonunda kendine gelebilmişti. Bu sırada eli masaya çarparak masanın titremesine neden oldu ve kalem yuvarlandı, yere çarparak tok bir ses çıkardı.
***
"Neyseki içtiğim içeceğin cam şişesi düşmedi çok kötü yaralanabilirdim" diye düşünerek tuhaf bir zafer duygusu hissetti. Hemen meraklı gözlerle yatağın başında oturduğunu hissettiği kişiye bakmak istedi ama kimse yoktu.
Fledia!! Artık kalkmalısın geç mi kalmak istiyorsun yine diyerek, annesi olan Marta kapıyı süratle açtı. Fledia kapının kaba gıcrtısını ve çarpma sesini duyarak irkildi ve yataktan zıpladı. Ama uyanmamış mıydı? Biraz önce olanlar neydi peki, sadece bir rüya mıydı? Bu düsünceleri anlamlandırmakta zorlanırken lavoboya gidip yüzünü yıkamak için harekete geçti. O yüzünü yıkarken Marta dün yaptıgı kekin tabağını masadan aldı. Odadan çıkmak için masadan uzaklasırken bir şeye bastığını hissetti. Bastığı şey kalemdi.
"Bu çocuk neden babasına çekti? Bu kadar dağınıklık fazla!" diyerek iç geçip odadan çıktı.
Kahvaltı masasına oturan Fledia hızla atıştırmaktaydı. Gördüğü saçma rüyalar yüzünden okula yine geç kalacaktı. Aklı çok karışmıştı, gördüğü rüyayı annesiyle paylaşmak istedi. Çok tuhaf bir rüya gördüm. Birisi yatağımın ucuna oturmuş beni izliyor gibiydi. Kımıldayamıyordum bile, acaba albastı falan mı geldi ki bana?
Marta kendini gülmekten alı koyamamıştı. Oğlum o dediğim lohusa kadınlara gelir. Senin de kadına benzer bir halin yok hem de lohusa bir kadına... Çok ders çalışıyorsunya ondan olmuştur heralde.
Annesine hak vermiş, o da gülmeye başlamıştı. "Bugün okul çıkışı sinemaya gideceğim kafam dağılır biraz, hem sıkıldım da.
Çok geç kalma sakın zaten tek başına nasıl zevk alıyorsun bilmemki diyerek oğluna tuhaf bir bakış atan Marta, kıyafetlerini giymek için odasına doğru gitti. Dün güzelce ütülediği kalem eteğini ve gömleğini kombinledi.
Hadi oğlum sen de giy kıyafetlerini çıkalım!
Tamam hemen giydim bile, diyerek odasına koştu." Okul üniformalarını giyip hızlıca çantasını alan Fledia annesiyle birlikte dışarı çıktı.
***
Sonunda okuluna gelmişti. Okulda her zaman heyecanlanırdı. Bir sürü sinir bozucu insan, hem de ergen kız ve erkeklerden oluşan bir topluluktu bu okul denen şey. Neyseki son sınıftaydı ama ileride ne yapacağı hakkında hiçbir fikri yoktu.
Derin bir nefes alıp kendini rahatlattı ve sınıfına doğru yürümeye başladı. Genelde tek otururdu. Çünkü diğer insanları pek sevmezdi, diğer insanlarda ona pek samimi davranmazlardı. Sıska, kara kuru bir çocuktu, parmakları uzun ince ürkütücü bir gariplikteydi. Herkese tuhaf gelen bir aurası vardı.
Ders zili çaldığında Bay Hanry sınıfa girdi. Orta boylu, ince yapılı bu adamın yüzünde daima bir acelecilik ve kaygı vardı. Yaşını geçmiş olmasına rağmen, enerjisi fazlasıyla canlıydı; saçları çoktan beyazlamış ama bu onu yavaşlatmamış gibiydi. Siyah çerçeveli gözlükleri, her zaman kaşlarının üzerinde hafifçe kaymış olurdu, sanki onları sürekli düzeltecekmiş gibi bir hali vardı. Derse başlamadan önce tahtaya birkaç not yazdı; eli tebeşiri o kadar hızlı hareket ettiriyordu ki, parmaklarının tebeşir tozuyla kaplandığını bile fark etmiyordu. Gözleri sürekli saatine kayıyor, adımlarında her an kaçacakmış gibi bir acele hissediliyordu. Kollarını kavuşturarak tahtanın önünde dikildi ve dersi tuhaf bir hızla anlatmaya başladı. Öğrencilerin bakışları birbirine dönerken, sınıfta hafif bir uğultu yükseldi; kimse Bay Hanry'nin bu kadar aceleci olmasını anlamıyordu. Fledia, böylesine sıkıcı bir dersin sonunda dışarda hava almış, kendine oyalanacak bir şeyler aramıştı. Birkaç derse daha giren Fledia, günü nihayet bitirmeyi başarmıştı. Sinemaya gitmek için otobüse binip, sinemanın karşısındaki durakta indi. Film eski yunan tanrıları hakkında bir filmdi. Hep bu tarz şeylere ilgi duymuştu.
Fledia içeceğini aldı ve insanlardan özür dileyerek yerine oturdu. Filmde tanrılar mezarlarında rahatsız edilerek uyandırılıyor ve insanları eskiden olduğu gibi köleleştirmeye çalışıyorlardı. Filmi heyecanla izlerken sanki duvarlardaki karanlık gölgeler şekillenmeye başlamıştı. Gölgeler sanki filmin ışığından yararlanıp hareket ediyor ve karanlık bir silüet oluşturmaya çalışıyorlardı. Fledia şaşkınlık ve korku içerisinde gözlerini ovuşturup sadece bir göz yanılsaması olmasını diliyordu. Gözlerini açtığında neredeyse her şey normaldi. Yaşça genç olanlar heyecanla filmi seyrediyor, arkada oturan çiftler de flörtleşiyordu. Fledia üzerindeki tedirginliği atamamış, hızla dışarı çıkmıştı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Miras
Fantasy"KARA MİRAS" Fledia, her gece kendini gölgelerle dolu bir rüya aleminde bulur; mor gökyüzünün altında uzanan şeytani yapılar, kadim bir karanlığı gizlemektedir. Ancak bu rüyalar, sadece bir yanılsama değil; geçmişin lanetleri, büyüyle mühürlenmiş sı...