Karanlık ve soğuk bir mağaranın derinliklerinde, Efendi Malgord'un adımları yankılanıyordu. Mağaranın içini saran uğursuz hava, her nefeste daha da ağırlaşıyordu. Lordu uyandırma arzusu içini kemirirken, kılıcın gücü olmadan bunu başaramayacağını biliyordu. Ancak Yüce Varis'e ulaşmak, basit bir mesele değildi; ona doğrudan yaklaşmak imkansızdı.
Taş bir sunağın üzerinde duran Kara Kitap, yıllardır dokunulmamış halde duruyordu. Kitabın kapağındaki semboller, Malgord'un parmaklarının değmesiyle soluk soluk parlamaya başladı. Kitapla göz göze gelmiş gibi hissetti. Onu çağırıyordu, gücünü sunmaya hazırdı.Bir adım daha yaklaştı. "Kahin," diye fısıldadı karanlığa, sesindeki soğuk tını, mağaranın duvarlarında yankılandı.Gölgeler içinden bir figür belirdi. Yaşlı, zayıf ve ince vücudu zar zor fark ediliyordu. Karanlığın içinden fırlayan buz gibi bir ses, Malgord'un adını yankıladı.
"Efendi Malgord," dedi Kahin, yavaşça kitabın başına geçerek. "Kara Kitap uykuda olanlarla konuşur. Rüyaları kontrol eder, zihni esir alır. Ancak Yüce Varis, kolayca ikna edilebilecek biri değildir."
Malgord, kaşlarını çatarak kitabın üzerindeki ince işlenmiş sembollere dokundu."Rüyalarından sızacağız, onu yanımıza çekeceğiz. Yüce Varis, farkına bile varmadan bizimle olacak."Kahin, Malgord'un gözlerinin içine baktı, sonra kitabı açtı. Her sayfa, karanlık fısıltılarla doluydu. Kitabın içinden yayılan uğursuz bir güç tüm mağarayı doldururken, Malgord derin bir nefes aldı.
"Başla," dedi kararlı bir şekilde.Kahin gözlerini kapatıp bir dua mırıldanmaya başladı. Yüce Varis'ın rüyalarına girmek için büyü çağrılıyordu. Kitaptan yükselen fısıltılar, büyüyle birleşerek Yüce Varis'in odasında dolaşmaya başladı.Kahin, Kara Kitap'tan yayılan bu karanlık gücü yönlendirmeye devam ederken, uzaklarda, Fledia'nın yatağında huzursuzca dönmeye başladığı görülüyordu. Uykusunun derinliklerinde, ona fısıldayan bu karanlık varlık henüz fark edemediği bir tehditti.***
Kara kitap o kadar yoğun bir enerjiye sahipti ki mağaranın havası giderek ağırlaşıyordu. Kitabın kapağı görünmez bir el tarafından çevriliyormuş gibi hışırdıyor, ihtiyar kahin tüm gücünü kitabı okurken kullanıyordu. Öyle ki bu çok büyük bir yorgunluğa sebep olmuş, kahin kan ter içinde kalmıştı.Malgord gözlerini kapatıp bu mistik gücü iliklerine kadar hissetti, kitap bile bu güce sahipken kılıcın gücünü hayal bile edemiyordu.
Efsaneye göre kılıç on parçaya bölünmüş, her bir parça farklı yerlere saklanmıştı. Malgord bunları düşünürken rüyaların kapısı aralanmaya başladı.Yüce varis rüyasında bilmediği bir yerde yürüyordu. Burası gizemli, hatta gizemlidense şeytani denilebilecek mimaride yapıların olduğu, mora çalan bir gökyüzünün hükmettiği bir yerdi.Fledia şaşkınlık ve korku içinde çevreye bakarken etrafında ne bir ses ne de bir hareket vardı. Bu sessizlik ve karanlık ambiyans alışık olmadığı bir huzursuzluk veriyordu. Bir şeylerin yanlış olduğunu hissediyordu, ama ne olduğunu anlamak için durup düşündüğünde, aklına hiçbir şey gelmiyordu. Gözleri, uzakta beliren bir silüete takıldı. Bir gölgeydi bu; şekilsiz, ama güçlü. Varis, istemsizce o yöne yürümeye başladı. İçinde tanımsız bir korku yükseliyordu, fakat adımları durmak bilmiyordu. Her adımında kasvetli ayak sesleri duyuluyordu.
Karanlık figür sanki Fledianın gelmesini bekliyormuş gibi ayağa kalktı. Birden bire bir ses yankılanmıştı "Gel Yüce Varis. Seni bekliyoruz"Bunlar olurken efendi Malgord; daha hiç bir muhafız varisi bulamamışa benziyor işimiz kolay olacak diyerek, korku salan bir bakış attı. Zaten geçmişte muhafızlar kılıcı parçalarına ayırmayı başarmış fakat bunu yaparken, hepsinin ruhu kılıç tarafından emilmişti. Bu yüzden yaşamayı başarmış birkaç muhafız olsa da çok güçsüz kaldıklarından, kara kitabın gücüne karşı çıkamayaklarını biliyordu. Ancak hiç bir zaferin bu kadar kolay gelmeyeceğinden haberi yoktu.
***
Karanlık fısıltılar Fledianın etrafını sarmışken ikinci bir ses daha duyuldu. Bu ses rahatlatıcıydı, fısıltıları bir anlığına olsada kesmişti. Sanki birisi Flediayı uyarıyor ve koruyordu ama kelimeler anlamlı değildi. Varis, bu sesin geldiği yeri aramaya çalışırken, gölge figür ona doğru daha da yaklaştı.
Gizemli uyarıcıdan habersiz olan kahin ve Malgord gülümsüyordu. Bu sefer başardım işte. Varis avucumun içinde.Ancak tam o anda, rüyalar aleminde bir sarsıntı oldu. Bir şeyler yanlıştı. Kara Kitap'tan yükselen karanlık fısıltılar tamamen kesildi. Kahin duraksadı, elleri titredi ve büyüde bir kırılma hissetti. Malgord'un kaşları çatıldı.
"Ne oluyor?" diye sordu. Kahin titrek bir sesle, sağ kalmış bir koruyucu olmalı efendim, dedi. Ancak bunun imkansız olduğunu ikisi de biliyordu. Kılıç öyle bir güç barındırıyordu ki sadece asil kanlar tarafından yok edilebilinirdi ve onu parçalarına ayıranlar sadece muhafızlardı. Sağ çıkanların ruhlarının hapsolması gerekirdi.Kahin panikle yeniden kitabın üzerine eğildi, ama büyü kontrolünden çıkıyordu. Yüce Varis'ın rüyasında bir direniş baş göstermişti. Kara fısıltılara karşı bir başka güç vardı.
"Yüce Varis kendini savunuyor," diye mırıldandı Kahin. "Bu mümkün değil, kimse Kara Kitaptan kaçamaz..."Rüya aleminde Varis fısıltılarla savaşmaya çalışırken, gölge buna izin vermemek için harekete geçmişti. Fakat ne gariptir ki Fledia gölge silüet ona yaklaşmadan, rahatlatıcı sesin gelidiği yeri bulmuştu. Bir başka silüet daha vardı. Bu silüet, diğerinin aksine soluk maviydi. Bu figür uzaktaydı zar zor birşeyler söylüyordu. Bir anda, 'Uyan!' diye yankılanan bir çığlık duyuldu bunun ardından kara büyü bozulmuştu. Rüya ve gölge silüet silikleşmiş herşey giderek yok oluyordu.Duyulan ses kulağa tanıdık geliyordu Uyan Fledia...
***
Mağaranın yoğun havası değişmeye başladı, ortamı sis kaplıyordu. Mağaranın üzerindeki yarıktan sızan gün ışığı sisli havayı delip geçiyordu. Kuşların cıvıltısı ve tenlerinde duydukları güneş ışığının ısısı sabahın habercisiydi. Malgord'un öfkesi o kadar büyümüştü ki, elleri kontrolsüz bir şekilde yumruk olmuş, damarları belirginleşmişti. Bu gece de bitmiş olduğundan, görevi tamamlayamamanın gerginliğiyle kahine kızmaya başladı.
Kara kitabı bulmak için harcadığımız zaman boşa mı gitti aptal kahin! Nasıl olur da büyü kırılır! Yüce varis daha hiç birşey bilmiyor, hiçbir gücü yok! Tek başına nasıl başarır bunu!
Yaşlı kahin konuşuken kendinden oldukça emindi. Kendisine bahşedilen bilgi atalardan yadigardı. Bu bilgiyi edinmek ve tecrübelerle pekiştirmek ruhunu sıkılaştırmıştı. Güç onun hükmündeydi, gözlerindeki karanlık sanki dipsiz bir kuyuyu andırıyordu.
Gölgeler ışığa er geç üstün gelecek diyerek cevapladı. Sesi mağaranın içinde bıçak gibi yankılanmıştı, gök gürültüsünün şiddetini andıran bir güç vardı sesinde. Büyünün kırılmasını sağlayan başka bir şey ya da biri olmalı. Sizin de dediğiniz gibi çaylak bir varis bozuntusu benim büyümü bozmaya ne cürret edebilir ne de buna gücü yeter.
Kahin ak sakalını sıvazlayarak düşünmeye başladı. Kara kitabı bulunduğu taş sunağın üzerinden alarak, bu veledi koruyan bir rün olmalı dedi. Bu kötü ihtimal, daha kötü bir ihtimali düşünmek bile başımı ağrıtıyor.
Malgord kahinin kudretinden etkilenmişti. Kara kitabın onun ruhuyla bağlantı kurduğundan emindi. Gölgelerin ve kara kitabın büyüsüyle kahinin tini güçlenmiş olmalı dedi içinden. Kılıcı bulup lordu uyandırmak için kahine ihtiyacı olduğunu bildiğinden üstüne daha fazla gitmedi. Bu rünü bul, korumayı kaldır! Zaman kaybetmemeliyiz. Eğer varis gücünün farkına varıp bize karşı kullanırsa binlerce yıllık bekleyiş hüsranla sonuçlanır. Biz gücümüzü karanlıktan alırız, aydınlık taraf güç kazanırsa sonsuza dek tamunun ateşinde tutsak kalırız.
Kahin mağaranın ağzına yürüyerek ellerini gözüne siper etti ve parlak güneşe baktı. Bunları ben de biliyorum efendi Malgord. Kara kitabın gücüyle rüyalarla gerçekleri karıştıracak. Artık gerçekle hayali ayırt edememeye başladığında bizden birisini yanına sızdırmalıyız. Öğrendiğimize göre yalnız birisi bu çocuk. Ona duymak istediği şeyleri söylediğimizde iştahlı bir köpek gibi yanımızda savaşacak.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kara Miras
Fantasía"KARA MİRAS" Fledia, her gece kendini gölgelerle dolu bir rüya aleminde bulur; mor gökyüzünün altında uzanan şeytani yapılar, kadim bir karanlığı gizlemektedir. Ancak bu rüyalar, sadece bir yanılsama değil; geçmişin lanetleri, büyüyle mühürlenmiş sı...