Bölüm III: Rüyalar Ve Gerçekler

2 1 0
                                    

Fledia okulda yine sıkılıyordu. Özellikle matematik dersi çok sıkıcı bir dersti. İntegral, türev gibi şeyleri öğrenmek hep saçma gelmişti. Fledia'nın mühendis olmak gibi bir hedefi yoktu. Gerçi daha ne yapmak istediğini o da bilmiyordu. Matematik dersini anlayabilmek ölüm gibi bir şeydi. Dün geceki yaratık daha az ürktücüydü dedi kitaptaki problemleri anlamaya çalışırken. Bu dediğini duyan Altyn yavaşça fısıldayarak, kabus mu gördün diyip meraklı gözlerle bir bakış attı.

Hayır efendim, şey yani evet ama saçma bir rüyaydı. Fledia'nın yüzü kızarmıştı, vücudunun ısısını hissediyordu. Bir otorite karşısında hep böyle çekinir, utanırdı.

Ders bittiğinde ara tenefüste arkadaşları Fledianın gözündeki şişliği farketmişti. Gözlerinin içi kızarmış, göz torbaları da morarmıştı. Gece uyuyamadığı belli oluyordu. Fledia üzerinde tuhaf bir baskı hissetti, hızlı adımlarla lavaboya doğru yürümeye başladı. "Rüyanın etkisi hala üzerimde. O soğuk nefes, yatağımın ucundaki varlık, gölge silüet... Gerçekten de orada mıydı? Hayır, sadece bir hayal olmalı. Ama neden bu kadar korkuyorum?"

Buz gibi akan suyu yüzüne çarptığında daha iyi hissediyordu. Yeni ders birazdan başlayacaktı. Edebiyat dersine ilgi duyuyordu. Edebi metinlerdeki karakterler, duygu yüklü şiirler...

Bayan İsabella çok şık giyinmiş, oldukça güzel gözüküyordu. Saçları kıvırcık olan çok tatlı bir kadındı. Bugün antik mitleri inceleyip ezoterizmin bu mitlerden ne gibi sembolleri kopyaladığını tartışacağız dedi, kitabın sayfalarını çevirirken. Hindu mitlerinden olan Ramayana'yı anlatmaya başladı.

Evet, Hindu mitolojisinde "Ramayana" çok ünlü bir destandır. Tam adı da aslında "Vālmīki Rāmāyaṇa" olarak bilinir. Bu destan, prens Rama'nın hayatını ve karısı Sita'yı kötü kral Ravana'dan kurtarmak için verdiği mücadeleyi anlatır.

İsabella miti anlatırken bir cümle Fledia'nın dikkatini çekti. Fal taşı gibi açılan gözleri, rüyaların ağırlığını daha da derin hissetmesine neden oldu. "Rüyalar, uyanana dek seni hapseder." İşte bu cümle üç gündür yaşadıklarının özeti gibiydi. Gördüğü rüyalar sonrasında bu cümle tesadüf gibi gelmemişti. Neden bu rüyalar beni hiç bırakmıyor? Yoksa gerçekten bir mesaj mı veriyorlar? 

***

Sanki bir tesadüfler silsilesi onu bilinmez bir yola hazırlıyordu.

Destana göre Ravana kötülükten besleniyor, bu sayede topladığı güçle dünyaya hükmetmeyi amaçlıyordu. Rama'nın karısı Sita onun ilk ve son aşkıydı. Ravana ona hislerini Rama'dan daha önce açmıştı ama korkutucu bir yüzü vardı. Burnu fazla büyük, ağzı normale göre biraz daha geniş, çeneside uzundu. Sita'ya izdivaç teklif etmiş ama reddedilmişti. Bu kadarla kalsa iyiydi. Ravanaya hiçbir kadın yüz vermezdi ki zaten. Hatta onu gördüklerinde korkar, kaçar gibi yollarını değiştirirlerdi. İşte bu günün gecesinde yalnız başına dolaşırken bir mağara keşfetmişti.

Koyu renkli, üzerinde rünik yazıların olduğu değişik bir kitap ona doğru bakıyordu. Ravana kitaba doğru ilerledi, heyecanlanmıştı, hayatında ilk defa heyecanlanmıştı... Ellerini önce kitabın kapağında gezdirdi, içini istemsizce yavaş yavaş bir öfke kaplıyordu. Kitabın kapağını açtığı anda her yer karanlığa boğulmuştu. Mağaranın duvarlarında yankılanan bir ses baş göstermişti.

Akşam ısınmak için ormanda çalı çırpı toplayan fakir bir kadın, olup biteni mağaranın bir çatlağından izliyordu. Şans eseri oradaydı aslında, daha doğrusu şanssızlık eseri... Kadın çıt çıkarmadan izlemeye devam etti, kendini geri çekemiyordu zamanda tutsak kalmış gibi izliyordu. Ravana kendi kendine konuşmaya başlamıştı. Hayır hayır bunu yapamam. Yapamam dedim sana. Ben bir canavar değilim.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: a day ago ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Kara MirasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin