Merhaba sevgili okuyucum,
İkinci bölüme başlamadan önce sana bir soru sormak istiyorum: Eğer siz Evren'in yerinde olsaydınız, çocukluğunuzun geçtiği ve anılarınızın şekillendiği bir yeri bırakmak zorunda kalsaydınız, en çok hangi anılarınızla veda etmekte zorlanırdınız?
şarkıyı bırakıyorum. Belki böylelikle Evren'i biraz daha iyi anlayabilir ve onun duygusal durumunu daha derin bir şekilde hissedebilirsiniz. İşte o şarkı
Kutu doldurmayı bitirip yan odaya doğru yürüdüğümde, içimdeki karmaşa gittikçe büyüyordu. Annenin sesindeki korku ve babamın öfkesinin yankıları adeta beni sarhoş etmişti. Geriye dönüp bakmam gerekiyordu, ama bu sesler beni tamamen dondurmuştu; tek bir adım bile atmamı engelliyordu. Sonunda, bu kaçışa ihtiyaç duyduğum bir an yaşadım ve masama geçip laptopumu açarak müziği başlattım. Birkaç dakikalığına da olsa, bu kaçış bana gerçekten iyi geldi.Tam o anda annem kapımı çaldı ve içeri girdi. Ellerimden tutup beni koltuğa oturttu. Gözlerindeki yaşlarla ve kararlı ifadeyle konuşmaya başladı.
"Biliyorum, taşınmak istemiyorsun ve düzenimizi bozmak istemiyorsun," dedi. "Ama babanın işi yüzünden bunu kabul etmek zorundayız."
Sinirden ve öfkeden ne yapacağımı bilemezken, annemin gözlerinden süzülen yaşlar öfkemin aniden dindiği bir anı oluşturdu. İçimdeki gerilim bir anda çözüldü ve "Tamam," demekten başka çarem olmadığını fark ettim. Anneme bakarken, bu zorunluluğun kabulü dışında bir seçeneğim olmadığını anladım"Peki," dedim sessizce, gözlerimdeki yaşları kontrol etmeye çalışarak. "Ne zaman taşınıyoruz? Arkadaşlarımla son bir veda etmem gerekiyor." Annem derin bir nefes aldı ve, "İki gün içerisinde her şey bitmiş olmalı," dedi. Bu kadar kısa sürede her şeyin tamamlanması gerektiğini duyduğumda, şaşkınlıkla, "Bu kadar mı hızlı?" dedim. "Şaka yapıyorsunuz," diye ekledim, sesimdeki titremeyi gizlemeye çalışarak.
İki gün... Sadece iki gün içinde, çocukluğumun geçtiği bu mahalleyi, arkadaşlarımı, her şeyimi geride bırakmak zorundaydım. İçimde derin bir boşluk ve hüzün hissettim. Yıllar boyunca birlikte büyüdüğüm arkadaşlarımın yüzleri gözlerimin önünden geçti. Her anımız, oyunlarımız, paylaştığımız sırlar ve kahkahalar; tüm bu anılar sanki birer yıldız gibi gökyüzünden siliniyordu.
Gözlerim doldu, gözyaşlarım yanaklarıma süzüldü. "Son bir kez onlarla konuşmak, veda etmek zorundayım," dedim. Aniden, içimdeki duygular patladı. O an, çocukluğumun sona erdiğini, hayatımın bu bölümünün kapandığını hissettim. Annemin yanına yaklaştım, bacaklarına uzandım ve başımı dizlerine koyarak ağlamaya başladım. Annem, saçımla nazikçe oynayarak ve başımı okşayarak teselli etmeye çalıştı.
"Bunu nasıl başaracağım?" diye sordum, sesimdeki kırılganlık ve çaresizlik belirgin şekilde hissediliyordu.
Annem, gözlerindeki yaşlarla bana sarıldı. "Biliyorum, bu çok zor," dedi. "Ama veda etmek, seni rahatlatabilir. Arkadaşlarına olan bağını, paylaştığınız anıları unutma. Onlarla son bir kez konuşmak, sana bu geçişte güç verebilir."Başımı salladım, annemin sözleriyle teselli bulmaya çalıştım. "Evet," dedim, "sanırım öyle. Son bir kez onlarla birlikte olmalıyım. Onlara veda etmem gerekiyor." İçimdeki derin üzüntüye rağmen, bu kısa süreyi en iyi şekilde değerlendirmeye ve çocukluğumun bu son anlarını dolu dolu yaşamaya karar verdim.
![](https://img.wattpad.com/cover/374426873-288-k771414.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Duyguların Labirenti
Teen Fiction"Hayatımın En Karanlık Sabahı", genç bir çocuğun gözünden aile içi çatışmaların derin izlerini ve taşınmanın getirdiği belirsizlikle yüzleşmesini anlatan dokunaklı bir hikaye. Okuyucuyu, ana karakterin odasında başlayan ve ailesiyle ilgili zor karar...