Son Veda (Geçmişin Yükleri)

1 0 0
                                    

Tekrardan merhabalar, size yine bir soru ile geldim. Aşağıda soruyu bırakıyorum. Unutmadan, her zaman olduğu gibi bir şarkı da ekliyorum çünkü bu şarkıyı dinlerken evrenin yorgunluğunu anlatıyor.

Yeni bir başlangıç yapmak zorunda kaldığınızda, değişimin getirdiği belirsizlikler ve eski alışkanlıklarınızdan ayrılma zorunluluğu karşısında korku ve endişe yaşamanız normal mi olurdu?


Annemin yanından kalkıp bilgisayar masamın üstünden telefonumu aldım ve bizim arkadaş grubuna yazdım:"Beyler, parkta buluşmamız gereken konular var."Hızla cevaplar gelmeye başladı:Emre: "Ne zaman buluşuyoruz?"Ali: "Saat kaçta olacak?"Mert: "Neden böyle acil bir toplantı? Bir problem mi var?"Can: "Hadi beyler, ne zaman buluşuyoruz?"


Akşam 21.00 gibi buluşuruz," dedim ve o sırada eşyalarımı kolilere koymaya başladım. Telefonu bir kenara attım, zira artık işime odaklanmam gerekiyordu. Evdeki her şeyin yerini toparlamaya başladım; kitaplar, oyuncaklar, eski fotoğraflar... Her bir eşyayı dikkatle ambalajladım, çünkü her şey bir anlam taşıyordu.

Kutuların içini düzenlerken, eski hatıraların arasında kaybolmuş gibi hissettim. Her bir obje, bana bir anıyı, bir duyguyu hatırlatıyordu. Üzerinde biraz toz olan eski bir oyuncak arabayı elime aldığımda, çocukluğumun neşeli günlerini düşündüm. Aynı şekilde, raflarda tozlanmış eski kitapları toplarken, geçmişin derinliklerine bir yolculuk yapıyordum.

Koliler giderek yığılmaya başladığında, gözlerim yorgun ama memnun bir şekilde parlıyordu. Geçmişin yüklerinden kurtulup, yeni bir sayfa açmak üzere hazır olduğumu hissettim. çünkü başka şansım yoktu.Her şeyin toparlanması birkaç saat sürdü, ama sonunda, evin her köşesinin boşaldığını görmek, bana bir ferahlık verdi.

Bütün eşyaları düzenli bir şekilde yerleştirdikten sonra, akşam üzeri hava kararmaya başladı. Parkta buluşma saati yaklaşıyordu. Annemin seslenmesiyle yemeğe indim. Saatin hangi ara bu kadar hızlı geçtiğini anlamadım. Yemek masasının yanına gelirken, eve yayılan o gergin havanın kokusunu aldım. Havanın içinde beliren kaygı, sanki her şeyin sonuna geldiğini hissettiriyordu.

Masada otururken, babamın gergin yüz ifadesi ve annemin üzgün bakışları, akşam yemeği sırasında ruh halimi etkiliyordu. Yemek, sadece fiziksel olarak değil, duygusal olarak da bir yük gibiydi. Yavaş yavaş yediğimiz bu akşam yemeği, içimdeki endişeleri daha da derinleştiriyordu. Dışarıda kararan gökyüzü, içimdeki duygusal karanlıkla örtüşüyordu.

Saat 21.00 olmaya yakındı. Yemeği bitirip masadan kalktım. Artık dışarı çıkmanın ve arkadaşlarımla buluşmanın zamanı gelmişti. Sigaramı aldım, ayakkabılarımı giydim. Kapıya doğru yürürken, eski evin içindeki sessizlik ve yalnızlık duygusu, son bir kez üzerimde etkisini gösterdi.

Dışarı çıkarken derin bir nefes aldım. Ayakkabılarımın üzerindeki tozları silkeleyip, dışarıdaki soğuk havaya adım attım. Parka doğru yürürken, geleceğe dair umutlarımı ve geçmişin yüklerinden kurtulmanın verdiği hafifliği birlikte taşıdım.

Yavaş yavaş parka yürümeye başladım. Her adımda, geçmişin hatıralarının ağırlığı ve arkadaşlarımdan ayrılmanın üzüntüsü içimi sarhoş ediyordu. Parka vardığımda, banklardan birine oturdum. Derin bir nefes aldım ve etrafı izlemeye başladım.

Park, akşamın karanlığına gömülmüş, ağaçların gölgeleri sessiz bir şekilde dans ediyordu. Yalnız başıma otururken, zihnim geçmiş anılarla dolu ve gelecekteki belirsizliklerle karışmıştı.

Bir süre sonra, parkın girişinden Ali ve Can görünmeye başladı. Ali, 179 boylarında, kıvırcık saçlarıyla dikkat çeken hafif kilolu bir arkadaşım. Saçları, her zamanki dağınık haliyle kafasında yayılmış, gözlerinin önüne düşüyordu. Yüzünde, günün yorgunluğunu ve endişesini yansıtan bir ifade vardı. Üzerindeki rahat tişört ve eski spor pantolonu, onun içinde bulunduğu ruh halini yansıtıyordu. Ali'nin adımlarında bir yavaşlık ve isteksizlik vardı.

Can ise 180 boylarında, dalgalı saçlarıyla dikkat çeken ve hafif kaslı bir yapıdaydı. Saçları akşam rüzgarında hafifçe dalgalanıyordu.Üzerindeki spor kıyafet, onun kendini rahat ve hazır hissetmesinin bir göstergesiydi. Her ne kadar yüzünde bir güven ve sakinlik ifadesi olsa da, gözleri derin düşüncelerle doluydu.

Ali ve Can parkta yanıma oturduktan sonra, Emre ve Mert de geldiler. Emre, soğuk havaya ve geç saate dair serzenişte bulunurken, ben hemen konuya girdim.

"Arkadaşlar, size önemli bir şey söylemem gerekiyor," dedim. "Evde büyük bir değişiklik yapıyoruz ve taşınıyoruz. Bu yüzden bu gece buradayız, son bir kez birlikte olalım istedim."

Gözlerindeki şaşkınlık ve endişe, bu beklenmedik haberle birlikte belirginleşti.

Haberin ardından, birkaç dakika sessizlik içinde oturduk. Ali ve Can, bu durumu sindirmeye çalışırken, Emre derin bir nefes aldı ve sigarasını söndürdü.

Emre, cebinden küçük bir kutu çıkardı ve bana uzattı. "Bu, sana son bir hatıra olsun," dedi. Kutuyu açtım ve içinde güzel bir kolye buldum. "Bunu her zaman takarsan, seni hatırlayacağız," dedi Emre, gözlerinde biraz hüzün vardı. Sanki hepsi kabullenmişler gibiydi

Ali ve Can da sırayla ceplerinden hediyeler çıkardılar. Ali, eski bir fotoğrafı çerçeveye koymuş ve bunu hediye etti. "İçinde bizim için özel olan anılar var," dedi, sesi hafifçe titreyerek.

Can ise, ince bir bileklik verdi. "Bunu takarak bizi her zaman yanına hisset," dedi, gözleri dolarak.

Hediyeleri kabul ederken, içimde bir hüzün dalgası yayıldı. Bu küçük jestler, ayrılığın getirdiği ağırlığı daha da belirginleştiriyordu. Gözlerim doldu, ama kendimi toparlamaya çalışarak teşekkür ettim.

"Gerçekten çok teşekkür ederim," dedim. "Bu hediyeler, bu anları hep hatırlatacak."

Hediyeleri aldıktan sonra, herkes ayağa kalktı. Birbirimize son bir kez sarıldık. Kucaklaşırken, içimdeki üzüntü daha da derinleşti. Gözlerimdeki yaşları silmeye çalışarak, son bir kez bakıp ayrıldılar. Arkadaşlarımın bana verdikleri bu anlamlı hediyeler ve son veda, içimde derin bir boşluk bırakmıştı.

Parkın karanlığı, ayrılığın getirdiği hüzünle iyice yoğunlaştı. Bir süre parkta tek başıma kaldım, geçmişin tatlı hatıralarını ve arkadaşlarımın verdiği bu son hediyelerin anlamını düşünerek.

Arkadaşlarımla son vedalaştıktan sonra, parkın karanlığında yalnız başıma yürüdüm. Her adımda, ayrılığın ağırlığı ve geçmişin tatlı hatıraları içimi sarhoş ediyordu. Evime vardığımda, kapıyı açıp içeri girdiğimde her şey sessiz ve boş görünüyordu.

Koca bir günün yorgunluğuyla, eşyaları toparlamış ve veda etmiş olmanın verdiği duygusal yükle, ağır adımlarla odama yöneldim. Üzerimden montu ve botları çıkarıp bir kenara koydum. Hızla yatağa uzandım, düşünceler kafamda karmaşık bir şekilde dolaşıyordu.

Yatakta sırt üstü yatarken, tavana boş bir şekilde baktım. Göğsümde bir ağırlık, gözlerimde ise birkaç yaş vardı. Yavaşça derin bir nefes aldım, gözlerimi kapatarak günü ve arkadaşlarımın hediyelerini düşündüm.

O an, bütün bu değişikliklerin ve veda anının ağırlığı iyice hissettiriyordu. Gözlerimi kapattım, yavaşça uykuya daldım.

4o mini

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Sep 16, 2024 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Duyguların LabirentiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin