5. BÖLÜM = TUNAY

50 6 0
                                    

Aracın evin bahçesine girmesiyle kitabımı kapatıp çantama koydum. Oldukça hoş bir kitap, bitmek üzere olduğu için üzülüyorum açıkçası. Çantamı kavrayıp merdivenleri hızlıca tırmandım. Kapıyı orta yaşlarda bir kadın açtı. Üzerinde evdeki yardımcılarda olan kıyafet yoktu. Sıradan kolsuz turkuaz bir tişörtle siyah kapri pantolon giymişti. ''Hoş geldin Pırıl. İçeri geç. Seninle biraz konuşmak istiyorum. '' dedi. Aslında oldukça güzel bir kadındı ama içine kapanık biri gibi duruyordu. Oturma odasındaki tekli koltuklardan birine oturdum. Burası pek hoşuma gitmiyor. Toz pembe, bebek mavisi ve limon sarısı gibi pastel renkler hakimdi. Bir de beyaz... Pofuduk çiçekli yastıklar ve ilginç tablolar... Burayı tasarlayan iç mimar sanırım çocuk odası tasarlamayı hayal etmiş. Bir dakika! Bu evde hiç fotoğraf yok. Kimsenin. Ne duvarda ne de vitrinde... İlginç bir ev. Kadın çaprazımdaki ikili koltuğa oturdu. Kadının yüzünden yorgunluk okunuyordu. Sıradan bir yorgunluk değildi ama. Yıllanmış bir yorgunluk... Yüzünün bir parçası haline gelmiş, makyajla kapanmayan bir yorgunluk. Gizlenemez... Bakışlarından bile rahatlıkla seçilebiliyordu bu yorgunluk. Bana olan bakışlarında bir şeyler daha gizli gibiydi. Sanki... Sanki aynı yorgunluğu bende çekecekmişim ve bunu istemiyormuş gibi... Benim başıma da gelmesinden korkuyormuş gibi... ''Ben Tunay. Akel'in eşiyim.'' Akel'in karısı mı? Ama bu kadınla Akel çok farklılar. Akel fazla mutlu, enerjik ve yaşama sevinci ile dolu. Tunay Hanım tam tersi. Daha depresif, yorgun ve yaşamaktan bıkmış... '' Memnun oldum Tunay Hanım'', ''Sadece Tunay. Bu arada kusura bakma daha erken tanışma fırsatımız olmadı. Biraz rahatsızdım.'' , ''Geçmiş olsun'', ''Akel şiddete meraklı biridir. İşi gereği silahlarla da içli dışlı.'' Gözlerini kaçırdı ve duraksadı. Yanlış bir şey söyleyip söylemediğini tartar gibiydi. Belkide bir sır saklıyordu. ''Biliyorsundur, Akel çocuklar için oyuncak silahlar üretiyor ve satıyor. '' , ''Bilmiyordum. Oyuncak firmam var deyince aklıma ilk bebekler ve arabalar gelmişti.'' Güldü. Fazla yapmacık güldü. ''Akel seni boks kursuna yazdırmış yeni haberim oldu. Kızlar gibi bir şeyler yapmak istersen istediğin sanat kursuna gidebilirsin. Gitmeni çok da isterim.'' Hiç sanatla aram olmadı. Okuldaki resim ve müzik derslerinde bile hep uyurdum. Hayatımda hiç resim yapmadım, dans etmedim, bir paragraf bile yazmadım. Hiçbir enstrümanı çalamam denemedim de. Bu hoşuma gitmedi. '' Üzgünüm sanatla pek aram yok.'' , ''Sen bilirsin. Akşam yemeğinde görüşürüz.'' Yavaş adımlarla oturma odasından çıktı.

''iyi akşamlar Pırıl. Günün nasıl geçti?'' sandalyemi çekip Tunay 'ın karşısına oturdum. Akel'e baktım. Yüzümde hiçbir ifade yoktu. Yardımcılardan biri tabağıma yemeğimi koydu. ''Pırıl senden bize anne-baba diye seslenmeni istiyorum. Daha sıcak ve yakın bir aile olabilmek için.'' Dedi. Ne? Ama... Ben onunla iletişim bile kurmak istemezken o bana gelmiş aile diyor. ''Pekala denerim.'' Yemeğimi yemeğe devam ettim. Tunay'a döndü. Yani anneme... "Hayatım. Senin günün nasıl geçti? Daha iyi misin?" Annem (!) başını tabağından kaldırmadı. "İyiyim.'' Tek kelime. Bu kadın Akel'e karşı da çok soğuk. Bu işin altında bir iş var ama bakalım. ''Pırıl? Bu gün neden okuldan erken çıktın? Bir problem mi var?'' Ben bu konuyu unutmuştum. ''Arkadaşın biriyle ufak bir sıkıntı yaşadım.'' yemeğimi yemeğe devam ettim. '' Duyduğuma göre kavga etmişsin. Bu tarz konulara biraz daha dikkat etmeni istiyorum. Adımızın yanlış şekillerde duyulmasını istemeyiz.
Eğer okulunla ilgili sorunların varsa okulunu değiştirebiliriz." Zaten bitti sayılır ne değiştirmesi? ''Gerek yok.'' , ''İstediğin zaman değiştirebiliriz Pırıl söylemen yeterli.'' Bir bardak su içip sandalyeden kalktım. ''Size afiyet olsun. Ben yatmaya gidiyorum. Yorucu bir gündü.'' Bana. Karşı biraz daha resmi olmaları gerekmiyor mu? Daha yeni tanıştık ve benimle çok samimi konuşuyor. Hakkındaki düşüncemm değişmedi. Can sıkıcı.

(Pırıl'ın Geçmişi)

An itibariyle üçüncü sınıf olduğumu belirten zil çaldı. Çok mutluyum. Önümüzdeki yıl çok daha iyi geçecek buna inanıyorum. ''Şuna bakın! Bu o yetim kız değil mi? Hey sen yetim kız buraya gelsene." O tarafa döndüm. Dördüncü sınıf bir kız beni çağırıyordu. ''Noldu?" Başımı hafifçe kaldırıp yüzüne baktım. ''Ben senin gibi biriyle aynı okulda olmak istemiyorum. Hatta aynı havayı bile solumak istemiyorum. Bak ne diyeceğim okul çıkışında arka bahçeye gel bu işi halledelim.'' Arkadaşlarına döndü. Beraber güldüler. Bende sırama döndüm.

Zil çaldı. Hemen çantamı toparlayıp okuldan çıktım. Sabah dördüncü sınıf kızın söylediği yere geldim. Arka bahçe. Burası hep beni biraz ürkütmüştür. Burada bir sürü büyük ağaç var. Ağaçların hepsi gür ve oldukça sık. Birkaç metre içeri gidildiğinde okul hiç görülmüyor. O yüzden kavgalar hep burada yapılır. Okuldan kimse göremez çünkü. ''Vay canına! Cesur kız. Ben korkup kaçarsın sanmıştım.'' Yanında sabahki arkadaşları dışında iki erkek daha vardı. ''Tutun onu.'' Erkekler bana doğru gelmeye başladılar. Geriye birkaç adım attım. Ağaç köküne takılıp yere düştüm. Erkekler beni kollarımdan tutup kaldırdılar. ''Senin gibilere gıcık oluyorum. Kimsesiz, işe yaramaz, toplumun ezik kısmı.'' Saçını sağa doğru çekti. Saçılma beraber boynun da sağa doğru yattı. Kulağıma yaklaştı. ''Baksana annen ve baban bile seni gereksiz bir fazlalık olarak görüyorlarmış. Onlar bile seni bırakmak istemiş. Zavallı." Yüzüme tokat attı. ''Neden böyle düşünüyorsun?'' ,''Sus!" Tekrar tokat attı. Tekrar ve tekrar. Yere düştüm. Yanıma çömeldi. Yumruklarının alt kısmıyla vücuduma vurmaya başladı. ''Sen ve senin gibilerden nefret ediyorum. Nefret! Nefret! Nefret!"

SELAM. YENİ BİR BÖLÜM DAHA. BU SEFER DAHA AZ GECİKTİRDİM. :-) AMA ÇOK KISA BİR BÖLÜM OLDU. BUNDAN SONRA DAHA SIK YAYINLAMAYA ÇALIŞACAĞIM. UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. OY VE YORUMLARINIZI BEKLİYORUM. LÜTFEN EN UFAK BİR DÜŞÜNCENİZİ BİLE YAZIN. - ELİF ŞEN


KARARTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin