4.BÖLÜM = OKUL

56 5 2
                                    

''Günaydın'' sandalye çelip Akel'in çaprazına oturdum. Evde çalışanlardan biri tabağıma yumurta koydu. Gençti. Benden en fazla beş yaş büyük olabilir. Sofraya şöyle bir göz attım. Ben hayatımda hiç böyle bir sofra görmedim. Bir tek kuş sütü eksik. Yetimhanede bu kahvaltının çeyreği bile yok. ''Günaydın Pırılcığım. Bu gün seni okula ben bırakmak istiyorum. İtiraz etmeni de istemiyorum. Ayrıca okuldan sonra gidebileceğin bir kickboks kursu ayarladım. Eski bir arkadaşımla çalışacaksın. Afiyet olsun.'' dedi ve yumurtasını yemeğe başladı. Kickboks ha. Eğlenceli olabilir. Kendimi bildim bileli dövüşü seviyorum. Ama hiç kursa gitmeyi denemedim. Aslında gidebilirdim, imkanım ve zamanım vardı. Sadece çok fazla çabalamam gerekiyordu. Yetimhanedekilere bir şeyler sezdirmemek için çok fazla çaba sarf etmem gerekiyordu. Yakalayamazlardı. Yine de gitmedim işte. Ama bu boş oturacağım anlamına gelmiyordu tabi ki. 13 yaşında kendimi eğitmeye başladım. Cehennemimin bahçesinde, görülmeyeceğim bir yerde antrenman yapmaya başladım. İnternet kafelere gidip dövüşlerle ilgili araştırma yapıp hareketleri öğrenmeye başladım. Hatta ağacın birine kum torbası bile astım. Kendi ayaklarımın üstünde durmam gerekiyordu. Sürekli orada kalmayacaktım.


Okulun olduğu sokağa döndük. İlk defa liseye bir araçla gidiyorum. Büyük ihtimalle bu günün dedikodu odağı bende olacak. Umurumda değil. Aklı başında olan kimse bu dedikodu yaparken sesini bana duyurmaz. En son benim hakkımda konuşan 11. sınıf bir kızı duvara çarparak komalık etmiştim. Öğretmenler bile elimden alamamıştı. Öğretmenlerden biri de payını aldı. Kaşı patlamış. Hiç pişman değilim. O günden sonra kimse bana pek bulaşmadı. Hatta kavgam olduğu zaman ayırmaya bile yeltenmediler. O zaman 9. sınıftaydım. Bazen hocalar şansları denerler. Ama bu onların da benden korkmadığı anlamına gelmez. Kaybedecek hiçbir şeyi olmayan insanlardan korkmanız gerekir. Benim de kaybedecek hiçbir şeyim yok çünkü. '' İyi dersler Pırıl.'' arabadan indim. Sert bakışlarımla birlikte bahçeden içeri girdim. Fısıldaşmaları hissedebiliyorum. Net bir şeyler duymasam iyi olur geçler yoksa birilerinin başına kötü işler gelebilir. Sınıfa girdim. Sırama geçip kitap okumaya başladım.

Öğle yemeği zili çalmasıyla kitabımı bıraktım. Pek ders dinlemem. Hocalar da tek kelime bile söyleyemezler. Lisede çok fazla olaya bulaştım. Ama hiç disipline gitmedim. Yetim olduğum için hocalar disipline yollamıyorlar. Yetimhaneye problem çıkartmak istemiyorlar. Ayrıca cesaret edemezler. Boş bir masaya oturdum. Yemeğimi yemeye başladım. Timur elinde yemeğiyle karşımda durmaya başladı. '' Selam güzellik. Oturabilir miyim?'' dedi çapkın sırıtışıyla. ''Hayır'' yemeğime devam ettim. Timur tepsisini masaya koydu. ''Sana anlam veremiyorum. Okuldaki bütün kızlar benim peşimde dolanıyorlar. Benimle konuşmak için fırsat kolluyorlar. Ama sen... Okulun en popüler kişisine yüz çeviriyorsun.'' Karşıma oturdu. ''Masamdan kalk.'' sakinim. '' Bak yine aynı şeyi yapıyorsun. Bana hayır diyorsun. Bunu nasıl yapıyorsun? Ben karşı konulamaz biriyim.'' sinirlenmeye başlıyorum ve birazdan pek hoş şeyler olmayacak. ''Sana masamdan kalk dedim Timur.'' sesimin duygusuzluğunu korudum. ''Ah! Demek adımı biliyorsun. Bir sorum var. Neden herkese karşı bu kadar soğuk ve duygusuzsun?'' hala konuşuyor. '' Sabrımı zorluyorsun.'' , '' Yani demek istiyorum ki sürekli yalnızsın. Yanında kimse duramıyor. Kimse hakkında en ufak bir bilgi sahibi değil. Herkes senden korkuyor. Senle 4 senedir aynı okuldayız ve bir kere bile birlikte dolaştığın birini görmedim. Ailenin okula geldiğini hiç görmedim. Oysaki bir sürü kavgan oldu. Neden?'' duygusuzla yüzüne baktım. '' Seni uyardım.'' yanıma geldi. ''Belki de ailen mafyadır o yüzden ortalıkta gözükmek istemiyorlardır.'' Tamam bu bardağı taşıran son damla. Sandalyeden kalkıp elmacık kemiğine yumruk attım. Ani çıkışıma şaşırdı. Burnuna yumruk attım. Burnundan gelen sesle birlikte dengesini kaybetti. Sağa doğru sendelemesiyle beline bir tekme attım. Yere düştü. Üzerine çıkıp suratına yumruk atmaya başladım. Kaşı ve dudağı patladı. Her tarafı kan içinde kaldı. Üzerinden kalktım. Karnına ardı ardına tekmeler atmaya başladım. İyi büklüm oldu. Kantinde kim varsa çevremize toplandı. Öğretmenler dahil. Kimse müdahale etmedi. Ağzından kan gelmeye başlayınca tekme atmayı bıraktım. Okula yöneldim. Önümde durmadılar. Ellerimi yıkayıp sınıfa çantamı almaya gittim. Timur'un arkadaşlarından biri kolumu tuttu. ''Sen ne yaptığını sanıyorsun Pırıl.'' Ne yapmaya çalışıyor bu. '' Timur'u dövdüm. Ne oldu sende mi istiyorsun.'' Dayak yemek istemediği belli ki kolumu bırakıp geri çekildi. Korktuğu yüzünden okunuyordu. Çantamı alıp okuldan çıktım. Parkın birine oturdum. Akel'i aradım. ''Beni okulun oradaki parktan aldırır mısın? Sakın soru sorma.'' dedim duygusuz sesimle. ''Pekala. Evde görüşürüz.'' dedi. telefonu kapattım. Parkta oynayan çocukları izlemeye başladım. Çok sinir bozucular. Fazla mutlular. Çocukları izlemekten sıkılıp kitabımı çıkardım.

(Pırıl'ın Geçmişi)

Bu gün onuncu yaş günüm ve ben bunu kapatılma ile kutluyorum. Aslında haklılar da gittikçe daha fazla olaya karışıyorum. bütün hafta boyunca kapatılma var. Yerdeki kirli şiltenin üzerine uzandım. Kollarımı başımın altına getirip tavanı incelemeye başladım. Her kapatılmamda yaptığım gibi rutubet lekelerini bir şeylere benzetmeye çalışıyorum. Tıpkı insanların bulutlara yaptığı gibi... Zaman geçtikçe bu kapatılmalara daha çok alışıyorum. Selen hanım da alışmaya başladı. Bir anda ışıklar söndü. Demek ki saat on olmuş. Karartma saati. Yatakhanenin ve hücrelerin elektriği saat tam onda kesilir. Ne bir dakika erken ne de bir dakika geç. Gözlerimi kapattım. Hayal kurmaya başladım. Bir gün buradan çıkacağım ve harika bir hayatım olacak. Lüks bir villada yaşayacağım. Harika bir odam olacak, bol bol kitabım... Kimse dışarıdan bakıp bu kız yetim diyerek benden uzaklaşmayacak...

Büyük bir gümbürtü ile gözlerimi araladım. Gümbürtüden kısa bir süre sonra bir sürü insanın çığlık sesi gelmeye başladı. Yetimhanenin alarmları çalmaya başladı. Işıklar açıldı. Neler oluyor? Hızlı ayak sesleri duymaya başladım. Yetimhaneyi mi boşaltıyorlar? Bir sorun var. O duyduğum gümbürtü umarım düşündüğüm şey değildir. Bodrum kapısının açıldığını duydum. Merdivenden inen ayak sesleri... Burnuma yanık kokusu gelmeye başladı. Şilteden kalkıp kapıya yaklaştım. Kulağımı kapıya dayadım. Diğer hücreden bağıranların sesleri geliyordu. Hücre kapılarından biri gürültüyle açıldı. bir patlama sesi daha... Kulağıma alev çatırdaması gelmeye başladı. Bir hücrenin daha kapısı açıldı. Kapının üstündeki Selen Hanım'ın bizi gözetlemesi için olan pencereye doğru zıpladım. Alevlerin duvara yansıyan gölgelerini gördüm. Bir hücre daha açıldı.  Metal kapının altından, anahtar deliğinden ve gözetleme penceresinden koyu renkli duman dolmaya başladı benim hücreme. Kapıdan uzaklaştım. İçeriye dolan duman gözlerimi yaşartıyor ve nefes almamı zorlaştırıyordu. Elimi ağzımı ve burnumu kapatacak şekilde yüzüme koydum. Bir hücre daha açıldı. Odanın en dip köşesine geçtim ve yere çöktüm. Nefes almam gittikçe zorlaşıyordu. Bir hücre daha açıldı. Ardından anahtar sesini duydum. Gözlerim kararmaya başladı. Hayal meyal içeriye birisinin girdiğini gördüm. Biri adımı söylüyordu. Dayanamadım ve gözlerimi kapattım. 

BU BÖLÜMÜ SONUNDA YAYINLADIM. ASLINDA BÖLÜMÜ UZUN ZAMAN ÖNCE YAZDIM AMA SONUNU BİR TÜRLÜ AYARLAYAMADIM. NEYSE UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR. OY VE YORUMLARI ESİRGEMEYİN LÜTFEN YANİ BÖLÜMDE GÖRÜŞMEK ÜZERE -ELİF


KARARTIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin