İyi okumalar,
yorum yapmayı unutmayın....
Burnunu gıdıklayan şey ile burnunu kırıştıran Doğuhan, gelen güzel kokuya daha çok çekilircesine burnunu derinlere gömdü.
Fırfır'ın kürküdür herhalde, diye düşünüp daha çok yakınlaştı güzel kokunun kaynağına.
Dudakları kıvrılıp uyumaya devam ederken, kolunu yana doğru attı ve eline çarpan sert cisim ile gülümsemesi yüzünde dondu. Dün gece ne olmuştu? Fırfır'ı Eda'ya getirdi, Bartu ile beraber onları izlediler ve birkaç sohbet... sonrasıysa gözlerini dinlendirmek amaçlı yan yana uzanmışlardı.
Fırfır benimle uyumazdı ki?
Cırcır uyurdu benimle.
Eve gittiğimi de hatırlamıyorum...
Doğuhan gözlerini açmaya erindi, uyku öylesine tatlı ve rahattı ki birkaç saat daha böyle kalmak istedi fakat hastanede olduğunu, çok geçmeden ve güneş doğmadan eve gitmesi gerektiğinin farkındaydı. Yana attığı elini kendisine çekmek istese de yapamadı, onu zorlayan bir şeye takılmıştı eli. Sanki bir şeye sarılıyormuş gibiydi.
Bir bedene.
Gözlerini zorbela araladığı sırada görüş açısına giren koyu kahverengi saçlar ile donakaldı, sarıldığı bedene bakıp yutkunma ihtiyacı duydu.
Bartu'ya arkadan sarılır vaziyette burnunu onun saçlarına gömmüştü.
Başıyla birlikle elini de kendine çekerken, panik halinde geriye doğru çekildiği sırada eli boşluğa gitti ve arkaya doğru devrilmesiyle kendisini yerde bulmuştu saniyesinde. Sert zemine çarpan kafasının arkası odada tok bir ses yankılanmasını sağladı, ağzından kaçan küfür ile yüzünü acıyla buruşturdu. "Siktir!" Olduğu yerde doğrulup ellerini kafasının arkasına atıp ovdu ve acıyla yaşaran gözlerini sıkı sıkı yumdu.
Deli gibi atan kalbini duymazdan geldi.
"Doğuhan?"
Bartu'nun sesini duysa da başını kaldırmadı, niye her şey benim başıma geliyor?
"İyi misin?"
Bartu yataktan çıkıp uyku sersemi yerini onun yanında alıp dizlerinin üzerine çöktü ve ellerini Doğuhan'ın kafasını ovan ellerinin üzerine koydu.
"Doğuhan."
Doğuhan başını kaldırıp gözlerini aralayarak ona baktı. "İyiyim, sadece kafamı çarptım o kadar."
"Eminsin değil mi? İstersen hemen buz falan alayım."
Başını iki yana salladı. "Yok, gerek yok."
Bartu başını hafifçe salladı ve ellerini onun ellerinden çektiği gibi ayağa kalktı. Onun karşısına gelecek şekilde yatağın kenarına oturdu ve elleriyle gözlerini ovdu. Doğuhan'ın gözleri pencereye kaydığında çoktan gündüz olduğunu, güneşin geniş hastane odasını aydınlattığını gördü ama ilgisini çeken tek şey bu değildi.
Eda ve Fırfır ortada yoklardı.
"Bartu."
"Efendim?"
Doğuhan hızla ayaklandı ellerini başının arkasından çekerek. "Kedim nerede?"
Bartu da aynı şaşkınlıkla etrafına bakındı ve hemen Doğuhan'a döndü. "Eda götürmüştür."
"Nereye?" diye sordu Doğuhan. "Bartu, kedim nerede?"
"Biraz sakin mi olsan?"
"Kedim yok."
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Kedimi Ver Bana [GAY]
Roman pour Adolescents[TAMAMLANDI] 053*: Senin kedin mi bu? Doğuhan: Evet, rica etsem atacağım konuma getirebilir misin? Ya da sen at ben geleyim. 053*: İşte o imkansız. Doğuhan: Ne demek imkansız? 053*: Artık benim kedim. Bb. Doğuhan: Ne?