e

8 3 0
                                    



   Kapını kilitledikten  sonra üzerime yürümeye başlamıştı.

"Jungo'm sen çok cesursun bakıyorum"

"Ne saçmalıyorsun?"

"Herkesin içinde beni küçük düşürmek ha" ardınca histerik bir gülüş "Senin hayatını ben bitirdim, oğlum, bana bir şey yapabileceğini mi sanıyorsun"

Üstüme yürüyordu. Küçük bir odada gidebileceğim bir yer yoktu, bunu anlıyordum, ama arkaya doğru gitmekten başka çarem de yoktu. Yüzüme tükürürmüşcesine söylediği kelimeler yüzünden arkaya gitmekten başka çarem yoktu, ama kendimi korkak gibi göstermek istemiyordum daha fazla

"Bazen düşünüyorum da, asıl korkak ben değil de senmişsin. Aslında gay olduğun herkes tarafından bilinir  de, bok gibi kalırsın diye korkuyorsun, değil mi?"
 
Şimdi de ben üstüne yürüyordum. Sırtı duvarla buluştuğunda ki anda gözlerinde korkuyu gördüm. Benden korkmadığı kesindi, korktuğu şey sır gibi sakladığını düşündüğü küçük gerçeklerdi. Parmağımla alnına vurarak davam ettim

"Oğlum, karşında salak mı var senin, gay gay'ı gözünden tanır, gay'sin oğlum"

Kafasını iki tarafa sallayarak sanki dediklerimi kendine yediremiyomuş gibi her şeyi inkar etmeye çalışıyordu. 

"Şimdi gay olmadığını düşündüğün için yine bana zorbalık yapmaya çalışırsın sen, bekliyorum böyle şeyler"

Yaptıklarım için ben de kendime şaşırıyordum, onun şaşırmasını da çok iyi anlıyordum, ama az sonra yapacaklarım bunun yanında hiçbir şeydi.

"Sen cidden değişmişsin ha?" Histerik gülüşü eskileri aklıma getiriyordu. Bana yaptıkları, okulun arka bahçesindeki zorbalıkları...

"Eskiden seni dövmesinler diye yalvaran Jungkook sen değilmişsin gibi davranman yok mu? Şimdi de geçip bana gay'sin diyor"

Arkasını dönüp gülmeye devam ediyordu, ama gülüşü normal gülüş değildi, kızdığı belliydi, ama şu anlık düşündüklerim o değil, onu nasıl daha fazla öfkelendirebileceğimdi.

"Değil misin? Değilsen neden sana her sevdiğimi söylediğimde gözlerinin içi parlıyordu"

"Onlar kızgınlıktandı, salaksın ve bunu aşk zanettin"

"Salaktım ve aşk zanettim ha? O zaman bunu da açıkla"

Yaptıklarımdan büyük bir pişmanlık duyacaktım, ama ona dersini vermeliydim.

Duvardan fazla uzaklaşmaması işimi daha kolaylaştırıyordu. Onu duvara ittim, aklımı kaybetmişim gibi hareket ediyordum. Daha fazla düşünmeden eskiden yapmak için dünyaları vereceğim bir şeyi yaptım. Mark'ı öptüm.

Mark yerinde dondu kaldı, ben de dudaklarımı onun dudakları üzerinde sakladığım her saniye kendimden nefret ettim.

Anlamalıydı, ama anlatma konusunda iyi yol seçmemiştim.

Elini kalbinin üstüne koydum.

"Bak, deli gibi atıyor, aşıksın"

Mark kendine birkaç saniye sonra geldi ve beni itti, kendimi boş yerde bulmam saniyelerimi bile almadı, üzerime gelip birkaç yumruk falan attı

"Siktiğimin Jungkooku, oğlum, sikicem lan senin hayatını, sen kimsin ve ne cüretle bana bunları yapıyorsun. Okul hayatın hiç unutamayacağın  kabuslarına çevireceğim"

Bunları söyledikten sonra elini dudaklarına götürüp sanki birkaç defa silmeye çalışsa çıkacakmış gibi silmeye başladı.

"Ama ben sana kim kime neler yapacak göstereceğim dedim, pişman olma dedim. Bakıyorum geldiğin için bile pişmansın"

Holy ShitHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin