medya: lovelyz - when we were us
Jimin ve Yoongi Hyung geldikleri gibi gittikten sonra Taehyung odama girip kapıyı kilitlemişti. Yalnız kalmak istediği çok açıktı ama başına bir şey gelmesinden korkuyordum. Daha iki gün önce tek başına duş alırken kayıp kafasını vurmuştu. O andan sonra onu ne zaman yalnız bıraksam başına bir şey gelecekmiş gibi hissediyor ve endişelenmeden edemiyorum.
Hoş, odamda kesici veya zarar verici hiçbir âlet yoktu, en fazla ne olabilirdi ki? Yine de ne olur ne olmaz diye kapımın önüne oturup onu beklemeye başlamıştım. Bana ihtiyacı olduğu anda hemen müdahale etmek istiyordum. Hayatıma birdenbire giren bu savunmasız ufaklığı korumak için gereğinden fazla paralanıyordum sanırım ama bu konuda kendimi tutamıyordum. Yerimde olmadıkça ona nasıl bağlanılır, onu koruma içgüdüsü ile nasıl yanıp tutuşulur kimse bilemezdi. Bir hastalık gibi aniden sarmıştı korumacı tavrım vücudumu.
Yaklaşık bir yarım saat sonra açılmıştı odamın kapısı. Oturduğum yerden hızlıca kalkıp kapıya döndüğümde Taehyung şaşkınca yüzüme bakıyordu. Gülümseyerek bedenini süzmüştüm. Elleri kollarına kadar boya olmuştu, o resim için gerçekten uğraşmışa benziyordu. Jimin resmini yırtarak büyük kabalık etmişti. Taehyung'un çok fazla üzüldüğünü sadece yüzüne bakarak anlayabiliyordum. Birkaç adımımı ona atıp dağılan saçlarını elimle tarayarak düzeltmiştim.
"Özür dilerim. Biliyorum özür dilemem resmini geri getirmez ama, ama istersen birlikte bir resim daha çizebiliriz. Ne dersin?"
Gülümsemeye çalışarak beni reddettiğinde kalbimde bir acı hissetmiştim. Bir kere emek verdiği bir şey tuzla buz olmuştu, bu durumda onu anlayabiliyordum. Hayal kırıklığına uğramış olmalıydı. Yenisini yapsak bile onun gibi güzel olmayabilirdi. Saatlerini harcamıştı o resim için, içinden gelmişti yapmak. Şimdiyse yok olmuştu ve benim onu geri getirmem mümkün değildi.
"Pekâlâ, o halde biraz dışarı çıkalım mı? Seni diğer arkadaşlarımla tanıştırmak istiyorum, merak etme onlar Jimin gibi davranmazlar."
Kararsızca yüzüme baktığında yüzümdeki gülümsemeyi büyültüp başımı yana yatırmıştım. O her ne istiyorsa, ona ayak uydururdum. Sadece yüzünün böyle asık olmasını gerçekten görmek istemiyorum. Neden bilmiyorum, gülümsemesi içimi ısıtıyordu. Üzgünce somurttuğundaysa moralim bozuluyordu.
"Hem seni götüreceğim yerde yemek de yiyebiliriz, ne dersin?"
Dudaklarını birbirine bastırıp başını olumlu anlamda salladığında ben de onu taklit edip başımı sallamıştım. Ellerini tutup boyalı teninde gözlerimi gezdirdiğimde parlayan bakışlarını yüzümde hissetmiştim. Önce onu temizlemeliydik.
"Gitmeden önce duş almak ister misin? Geçen seferki gibi yaralanmaman için sana yardım edebilirim."
Kararsızlığa boyanmış bakışlarını yüzümden çekip ellerine indirdiğinde bir süre düşünür gibi yapmıştı. Daha sonrasında beni onayladığında, elini bırakmadan alt kata inmiştim. Banyonun ışığını açtığımda önce onun geçmesini bekleyip hemen ardından banyoya ben girmiştim.
"Sana yardım edeceğim. Şampuanı ve lifini bu dolaba koymuştum. İşte, buradalar. Sen üzerini çıkar, ben de o sırada suyu ayarlayayım."
Lifi ve şampuanı küvetin kenarına koyup suyu açmıştım. Arkamda hiçbir hareketlilik olmadığını fark ettiğimde başımı o tarafa çevirip Taehyung'a bakmıştım. Bir eliyle kolunu tutmuş, bakışlarını benden kaçırarak banyonun fayanslarında gezdiriyordu. Kaşlarımı kaldırıp eğildiğim küvetten doğrulduğumdaysa bakışlarını bana indirmemekte ısrarcı görünüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sense | taekook
FanfictionTüm duyguları öğrettiğimi sanıyordum ama birini unutmuşum. Kendimin de bilmediği bir duygu... Ben onun öğreticisiydim güya ama sonunda o öğretti bana. Hiç bilmediğim aşk duygusunu, ondan öğrendim. Ben Jeon Jungkook, Kim Taehyung'u çok sevdim; gereği...