1.

416 24 0
                                    


Asi, babasını kanlar içinde bulduğunda bir yemin etmişti. İntikam yeminini ederken nereden bilecekti ki ikilemde kaldığını.

***

Asi babasının mezarının başında durmuş taşlar dizerken oldukça sessizdi. Beş yıl geçmesine rağmen hala alışamamıştı. Dolan gözlerini mermere getirdi. Babasının ismini bir kez daha okurken dudakları titriyordu.

Rıfat Sönmez. Asi Rana Sönmez'in babasıydı.

Beş dakika önce çıktığı eve geri geldiğinde artık babası ve arkadaşı artık bu dünyada nefes almıyordu.

Çöktüğü yerden kalktı. Elindeki taşı babasının mezarının üzerine bıraktıktan sonra arkasını döndü. Babasını özlemişti, Mine'yi de.

Babası öldüğünde annesi onu Ankara'daki evlerine götürmüştü. Cesur da o aralar kaybolmuştu. Mine'nin ölümünün ardından onu bir kere görmüştü, sonra zaten İstanbul'dan ayrılmak zorunda kalmıştı. Bazen onu arardı, beş dakikadan fazla konuşamazlardı.

Asi yavaş adımlarla mezarlıktan çıkarken dalgındı. Nereye gideceğini bilmiyordu, elini cebine atıp telefonunu çıkardı. Şehirdeki arkadaşlarını aramayı düşündü, kendiyle yalnız kalmak istemiyordu. Kendiyle yalnız kaldığında gözleri ilaç kutularına gidiyordu. Babasının evinde kalmak sandığından daha zor ve ağırdı.

Babasından kalma eski kırmızı arabasının kapısını açıp arabaya bindikten sonra kafasını direksiyona yasladı. Gözlerinin önünde babası belirdiğinde derin bir nefes aldı. Başını direksiyondan çekip torbidonun gözünü açtı. Hap kutularına baktı. Başını iki yana salladı. Annesi olsaydı hapları zorla içirirdi. Neyse ki annesi yoktu, içmek zorunda değildi.

Haplar onu aptallaştırıyordu.

Arkasına yaslandı. Mezarlığa giren insanlara baktı. Bir zamanlar gözleri bu insanlara değmezdi. Şimdiyse gözleri hep onların üzerine kayıyordu. Onlarda kendini görüyordu.

Emniyet kemerini takıp arabayı çalıştırdı.

***

Asi uzun bir aradan sonra Cesur'la karşılaştığında derin bir nefes aldı. En son onu gördüğünde bir elvedayı bile çok görmüşlerdi birbirine. Bazen kayıplar birleştirmekten ziyade ayırabiliyordu.

"Büyümüşsün," dedi arkadaşı. Mavileri yüzünde gezindiğinde Asi burukça gülümsedi. "Tombul yanaklarında gitmiş."

Gülünce gözleri kısılırdı. Şimdiyse kısılmıyordu.

"Seni burada beklemiyordum," dedi Asi, tüm cümlelere kulak tıkamıştı.

"Bizim çocuklardan İstanbul'a geldiğini öğrendim, uğramak istedim."

Kapıyı biraz daha araladı Asi. Cesur'un geçmesine izin verdiğinde genç adam derin bir nefes aldı. Onun için de zordu. Dilinin ucuna kadar gelen soruları hızlıca yuttu.

"Burada nasıl kaldığımı merak ediyorsun, değil mi?" diye sordu Asi. "Delirmiş olmalıyım."

Cesur içeriye geçerken ayakkabılarını çıkarmayı ihmal etmemişti. Asi buruk gülümsemesini dudaklarından silemedi. Babasının alışkanlıklarını sürdürmesi onu duygulandırmıştı.

"Yanlış yere gidiyorsun," deyip kolundan tutup diğer odaya yönlendirdi onu. O kapıyı sonsuza kadar kilitlemişti. Açabileceğini sanmıyordu.

Cesur'un kendisini koltuğa bırakışını izlerken televizyonu kapattı. Tekli koltuğa oturup gözlerini arkadaşına dikti. Biraz gergin görünüyordu. Tek kaşını kaldırdı. Beş yılın ardından biriyle karşı karşıya gelmek biraz garipti doğrusu. Ne konuşacağını bile unutmuştu.

içimizdeki canavarlar/ aslazHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin