0.3

1.5K 324 459
                                        

200 yorum, 150 oy yapalım bacılarrr

***

Buraya bir piçin keyfi ile düştüğümü biliyordum da buradan hasarsız bir şekilde neden çıktığımı bilmiyordum. Chan sayesinde ayrıldığım sözde Japon topraklarından çıktığımda o da benimle aynı düşüncede olmalı ki "İyisin lan," dedi şaşkınca.

"Çok insaflılar ya," diyerek dalga geçtim. "Başımızdan eksik olmasınlar."

Önce karargaha sonra da evime giderken akşamüstü açılan kapı ile beraber önce Yeji ardından da Seungmin girdi içeri. "Sen aptalsın," dedi Seungmin direkt. "Öldüreceklerdi oğlum seni, sen ne yaşıyorsun!"

"İçimde tutmadım lan işte," diye alaya aldım ama gerçek olduğunu hepimiz biliyorduk. "Bir şey olmadı. O bana bir şey yaparsa ortalık karışırdı. Unutma, ben önemli bir askerim."

"Binbaşını öldürdün, nasıl unutabiliriz?"

Aslında kastettiğim bu değildi ama o bunu söyleyince ister istemez dudağımı kıvırdım. Yeji ise söylenerek yanıma geldi. "Aklım çıktı," diyerek direkt sarıldığında dudağımı ısırdım. "Benim hayatta tutunabileceğim bir sen varken nasıl böyle bir şey yapabilirsin Hyunjin?"

"Yeji."

"Gerçekten çok sinirliyim sana," Geri çekildi. "Yaraların var mı? Bakacağım."

"Yok," dememle ikisi de şaşkınca baktı bana. Oradan çıkarken yürüyemeyecek hale gelmemi bekliyorlardı, anlayabiliyordum ama iyiydim. Kısa bir ikna sürecinden sonra uyumak için yalnız kalırken uyandığımda gece yarısıydı.

Seungmin de Yeji de uyuyordu, mutfakta yemek yerken aklım doluydu. Bana neden karışmadıkları konusunda kafam doluydu, eğer öldürürlerse ortalık karışırdı ama işkence şansları vardı çünkü onun kışkırtmasına karşılık veren bendim.

Uyuyup karargaha gittiğim bir günün devamında Chan beni neredeyse bir ay süre boyunca karargaha hapsetmişti ceza olarak. Verdiği işlerden başımı kaldıramıyordum, bu da beni oyalıyor ev ve orası arasında mekik dokuyordum.

Bu süreçte uzayan saçlarımı bile kesemezken o akşam kesmek için erken çıkacaktım karargahtan. Belgelerin bulunduğu odayı kapatıp çıkışa ilerlerken üniformamı düzelterek yürüyordum ama üstümde hissettiğim bakışlar kafamı kaldırmama sebep oldu.

Kento Hoshi buradaydı ve bana bakıyordu.

Onun bakışı ile beraber Chan'ın da gözleri bana dönerken "Çıkmadın mı hâlâ sen?" dedi. Kafamı eğdim. "Şimdi çıkıyordum komutanım."

"İyi, o saçlarını düzeltmeden gelme yarın buraya."

Birkaç keredir ertelediğim, savaş yüzünden kestiremediğim saçlarım epey uzamıştı. Chan bunu ordakilere göstermek için tokamı çekip saçlarımı serbest bıraktığında üstümdeki bakışlar beni rahatsız etti.

"Bunu alacağım sen de yarın o saçları kestirmiş bir şekilde geleceksin Hwang."

"Emredersiniz."

Bir adım atmıştım ki "Birine," dedi Kento. "Benziyorsun."

Kafamı çevirdim, bakışlarımız buluştu. Ne saçmalıyordu bilmiyordum ama pek umurumda değildi, Chan bu sefer götümden kan almasın diye baş selamı verip karargahtan ayrılırken kaşlarım çatılmıştı. Kime benziyordum ve ona neydi?

Elim saçlarıma gitti, asker olmadan önce hep uzun kullanırdım saçlarımı hatta şu an olduğundan katbekat uzundu saçlarım ama sonra uzun saçlarımın varlığını unutacak şekilde epey bir süre kısa kullanmıştım.

die with a smile, hyunho ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin