3

129 20 29
                                    

*Altı yıl sonra...*

Minho yine öğlen saatlerinde uyanmıştı. Uyku ilaçları onu fazla uyutuyordu ama onlar olmadan uyuyamıyordu da. Nasılsa yetişmesi gereken bir işi yoktu. Yıllardır babasının parasıyla geçiniyordu. Üniversitesini yarım bıraktı. Annesinin ölümü onu çok değiştirmişti. Tabi sadece annesinin ölümü değil, annesinin ölmümünün sebebinin babası olması da. Sevdiğinden ayrılması da vardı. Artık bambaşka biri olmuştu. Bütün gün evde oturuyordu. Bir şeye ihtiyacı olduğu zaman dışarı çıkıyordu. Genellikle evdeydi. Yemek yiyemiyor, uyuyamıyordu. Gittikçe daha da dibe batıyordu. O dahi kimse onu tanıyamıyordu. Gerçi kim vardı ki etrafında onu tanımayacak? Jisung'u yıllardır görmüyordu. Arkadaşlarını da. Annesini 2 yıl önce kaybetmişti. Babasıyla da o günden beri konuşmuyordu. Annesinin ölümüne sebep olduğunu öğrendiği gün. Onun parasını dahi istemiyordu ama çalışacak gücü yoktu. Zaten hayatı boyunca babasının yaptığı tek şey buydu. Para kaynağı olmak. Küçükken babasını nadir görürdü. Hiç babasıyla parka gittiğini hatırlamıyordu. Babasının onu öptüğünü, sarıldığını, başını okşadığını hatırlamıyordu. Onu görmüyordu bile, bunlar nasıl olacaktı? İş insanı olmaktan başka bir vasfı yoktu. Yani Minho öyle sanıyordu. Annesi ölene kadar. Annesi ölene kadar babasının mafyayla alakası olduğunu bilmiyordu. Ama Jisung'la birlikteliğini açıklandığında, babasının Jisung'u öldürmekle tehdit ettiği zaman bir şeyler anlamıştı. Zaten annesi de o mafya denen kişiler yüzünden ölmüştü. Minho Kore'de olsaydı belki o da ölürdü. Ya da annesini ve kendisinin kurtarır, hayatına devam ederdi. Bütün suçu kendinde buluyordu. O gün, o lanet gün... Ailesine her şeyi söyleyip rahatlayacağını düşündüğü gün. Her şeyi berbat eden o gün.

Minho en sonunda kendini düzeltmek için psikologlara gitmeye başladı. Kaç psikoloğa gittiğini bilmiyordu. Hiçbiri de işe yaramamıştı. Yine psikolog arayışına girmişti ki aklına bir isim geldi, Jisung. Jisung'un psikolog olmak istediğini hatırladı.

(Flashback.)

İkili yine her yıl dönümünde gittikleri yere gitmişlerdi. Minho yerde uzanmış, Jisung'sa yarı oturur pozisyonda yıldızlara bakıyordu.

"Minho."

"Efendim sevgilim."

"Üniversitede ne okuyacaksın?"

"Sevgilim ne okuyacaksa onu."

"Minho ciddi soruyorum."

"Ben de ciddi cevap veriyorum."

Jisung kafasını Minho'ya çevirerek ona göz devirdi.

"Belki benim istediğim mesleği istemeyeceksin."

Minho da oturur pozisyona geçip konuştu.

"Yanımda sen olduğun sürece her mesleği yaparım ben. Ayrıca o gözlerin bana sadece aşkla baksın. Göz devirmek sana yakışmıyor. Yani bana devirirken."

Jisung gülümsedi.

"Ben psikolog olmak istiyorum."

"Hm, güzel seçim. Sen herkesi iyileştirebilirsin. Sakin sesinle, parıldayan gözlerinle, güzel kalbinle. Ya da vazgeçtim sadece beni iyileştir."

Jisung yine göz devirerek konuştu. "Minho ne güzel konuşuyordun işte niye bozdun ki? Bozmasan şaşardım."

"Ne yaptım yine ya? Ayrıca bana gözlerini devirme demiştim."

Jisung Minho'ya inat tekrar gözlerini devirdi. "Hangi mesleği yapmamı istersiniz Minho Bey?"

"Benim kölem ol demek isterdim ama ölme ihtimalim çok yüksek o yüzden demiyorum. Eee... Sen şey olabilirsin."

"Ne?"

"Şey..."

"Ney?"

"Benim kölem."

"Minho!"

(Flashback bitti.)

Bu an aklında canlanınca Minho boşluğa bir gülümseme bıraktı, yıllar sonra gülüyordu. Kore'ye, Jisung'un yanına gitmeye karar verdi. Jisung'un psikolog olup olmadığını bilmiyordu, biraz araştırma yaptıktan sonra Jisung'un psikolog olduğunu gördü. Hayalini gerçekleştirdiği için mutlu olmuştu, ekrana gülümsedi. Jisung'un ne tepki vereceğini bilmiyordu, gülümsemesi bir anda soldu. Ama kararlıydı, ne olursa olsun Kore'ye gidecekti. Uçak biletini alıp, bavulunu hazırlamaya başladı.

-

Jisung yine yoğun bir gün geçiriyordu.Masasının başında otururken kaç müşterisi kaldığını öğrenmek için sekreterine seslendi.

"Min Sung."

"Buyrun Jisung Bey."

"Min Sung, sana kaç kere biz bizeyken bana bey deme dedim."

"Ama sen benim patronumsun."

"Ama sen de benim sevgilimsin. Hem bey ne ya, çok kaba."

Min Sung gülümsedi. "Tamam sevgilim. Ne diyecektin?"

"Kaç kişi kaldı?"

"Bir dakika bakıyorum hemen." Min Sung bilgisayarına dönüp birkaç yere tıkladı. Sonra da sevgilisine dönüp konuştu."İki kişi kalmış. Çok yorgunsan yarına erteleyebilirim."

"Yok yok, idare ederim." Jisung gözlerini kapayıp, kafasını geriye atıp derin nefes aldı. Biraz olsun dinlenmeye çalışıyordu. Aniden boynunda hissettiği dudaklarla irkildi. "Minho!"

Min Sung kaşlarını çattı. "Ne? Minho kim?"

Jisung'un gözleri büyüdü. "Ne? Minho mu dedim?"

"Evet Minho dedin. Minho kim?"

"Eski bir arkadaş. Dalgınlığıma geldi."

Min Sung'un yüzü düştü. "Anladım." Sevgilisinin yanından ayrılıp kendi masasına ilerledi. Jisung Min Sung'un kırıldığını anlamıştı. Ama şuan onunla ilgilenecek ne zamanı ne gücü vardı. İçinden kendine sövdü. Bir sonraki randevu için ayağa kalktı, sevgilisine yürüdü.

"Ben diğer randevuya gidiyorum. Akşam bana gel olur mu? Uzun zamandır baş başa kalamadık. Özledim."

Min Sung kafasını salladı. Jisung sevgilisinin yanağından öpüp odadan çıktı. Koridorda yürürken kendine sövmeye devam ediyordu. Hem Minho'yu unutamadığı için hem sevgilisini kırdığı için. Min Sung'la 1 yıldır beraberlerdi. Jisung ilk işi için geldiğinde sekreteri olacağından haberi yoktu. Min Sung ona gerçekten yardımcı oluyordu. Sevgilisi olarak da sekreteri olarak da. Bir şeyler düşünürken randevu için odaya girdi. Müşteri daha gelmemişti. Kendi koltuğuna oturup beklemeye başladı. Telefonunu çıkarıp gelecek olan müşteri bilgilerine baktı.

Adı Soyadı:Lee Minho

Jisung tanıdık isimle birden ayağa kalktı. "Lee Min.. Minho..."

Slm cnmler.Hikayenin akisi kendi kendine gidiyo aklima bi anda fikir geliyo yaziyorm bi duzene sokmam lazim yoksa kalicak oyle.
Bu arada editörüme cok tskler cok yardim ediyo bana💘Oda fic yaziyor fic onerileri yapiyor her ship icin hesaplarini yaziyorm bakmayi unutmayiinn.Oy vermeyi de unutmayin pls🙏💋

Canim editörümün hesaplari;
ig:ficleristan-sheisenim

ig:zenepdoolsetnett
tt:dooollsetnett

YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin