2

133 25 16
                                    

Jisung Felix'le beraber yola çıkmıştı. Bütün yol boyunca bu yaptıkları şeyden pişman olduğunu söyledi. Felix'te onu sakinleştirmeye çalışıyordu.

"Biliyodum böyle olacağını ya. Keşke söylemeseydik. Kahretsin."

"Jisung sakin ol, belki birşey yoktur."

"Dünden beri telefonunu açmıyo. Ne arıyo ne bi mesaj atıyo. Kesin bir şey oldu. Çıldıracağım."

"Kapıyı ben çalayımz, sen dışarıda bekle olur mu?"

"Tamam tamam. Bir an önce gidelim de."

Sonunda Minho'nun evine vardılar. Jisung'un elleri titremeye başladı. Kendine sakin olması gerektiğini söyleyip derin nefes aldı. Felix'te sırtını sıvazladı.

"Minho'yu alıp geleceğim. Sakin ol tamam mı?"

"Olmaya çalışıyorum."

"Bekle burada."

Jisung kafasını salladı. Felix hızla Jisung'un yanından ayrılıp Minho'nun kapısına gitti. Derin nefes alıp kapıyı çaldı. Kapıyı Minho'nun annesi açtı.

"Hoşgeldin Felix. Gel içeri."

"Yok, şey ben Minho'yu almaya geldim."

"Minho'yu mu? Minho size söylemedi mi? O gidiyor."

"Ne? Nereye?"

"Bekle çağırayım, o sana anlatsın."

Felix kapıda şok olmuş bir şekilde beklemeye başladı. Minho kapıya geldi.

"Minho, nereye gidiyorsun?!"

"Neden geldin?"

"Neden mi geldim? Ne oldu Minho? Jisung ne halde, haberin var mı? Delirdi çocuk dün geceden beri."

"Gidiyorum işte Felix. Ailem istemedi. Kabul etmediler beni böyle. Almanya'ya, teyzemin yanına gönderiyorlar."

"Ne? Minho Jisung ne olacak?"

"Unutacak ,hayatına devam edecek."

"Saçmalama Minho, onunla konuşmadan bir yere gidemezsin!"

"İşleri zorlaştırmak istemiyorum Felix."

"Minho, Jisung buraya kadar geldi. En azından bir kere konuş çocukla. Lütfen."

Minho da sevgilisiyle vedalaşmadan gitmek istemiyordu. Ama bu acıyı ona çektirmezdi.

"Ne istiyorsun Felix? 'Ben gidiyorum, unut beni.' mi diyeyim? Bu acıyı yaşatamam ona."

"Asıl ona bir şey demeden gidersen acı çeker Minho."

Minho'yla Felix biraz daha konuştuktan sonra Minho ikna oldu. Evden çıktı. Beraber Jisung'un yanına gittiler. Jisung sevgilisini görünce koşarak sevgilisine sarıldı. Uzun uzun. En az üc dakika. Minho ağlamamak için kendini sıktı.

"Minho çok korkuttun beni, neden bana dönmedin? Bi' mesaj atsaydın rahatlardım. Bütün gece uyuyamadım."

Fazla uzatmak istemiyordu. "Jisung ben gidiyorum." Felix onları izliyordu.

"Öyle söylenir mi aptal!"

"Ne? Nereye gidiyorsun?"

"Almanya'ya. Annemler beni böyle kabul etmedi. İstemediler seninle birlikte olmamı. Teyzemin yanına gönderiyorlar."

"Ne? Minho sen ciddi misin? Ben sensiz ne yaparım? Minho, bırakamazsın beni." Jisung ağlamaya başlamıştı bile. En çok korktuğu şey başına gelmişti. Minho hala kendini sıkıyordu.

"Unutacaksın beni. Yoluna bakacaksın."

"Ne diyorsun Minho? Şaka mı yapıyorsun? Nasıl unutayım seni? İlk aşkımı, ilk sevgilimi, ilk öpücüğümü, ilklerimi nasıl unutayım?"

"Unutmak zorundasın."

Jisung dolu, yalvaran gözlerle sevdiğine bakıyordu. Minho elini Jisung'un yanağına götürdü, baş parmağıyla göz yaşlarını sildi.

"Yapma böyle lütfen, işleri zorlaştırma."

"Minho..."

"Özür dilerim Jisung, belki yolumuz bir gün kesişir,yeniden."

Minho birdaha asla göremeyeceği ve unutamayacağı adama son kez sıkıca sarıldı. Son kez dudaklarını öptü. Jisung'un hıçkırıklarının arttığını duyunca sevgilisinden ayrıldı. Birdaha asla geri dönmemek üzere.

Felix koşarak Jisung'un yanına gitti. Jisung nefes alamıyordu. Gözleri kararıyor, başı dönüyordu. Felix'in yardımıyla bir yere oturdu. Ağlamasını durduramıyordu.

"Jisung sakin ol lütfen fenalaşacaksın! Bekle burda su getireyim!" Felix koşarak yakınlardaki bir marketten su aldı. Jisung'un yanına döndüğünde Jisung hala aynıydı. Suyun kapağını açtı.

"Jisung şundan iç biraz lütfen." Jisung ağlamaktan başka birşey yapmıyordu.

"Jisung bana bak! Jisung! Bana bak dedim!" Felix Jisung'u sarstı. Kendine getirmeye çalışıyordu.

"Sakin ol. Nefes al hadi. Lütfen. Sakinleş herşeyi konuşacağız tamam mı? Hadi nefes al." Jisung kafasını salladı. Derin derin nefes aldı. Kendine gelmeye çalıştı. Biraz iyiydi ama hala nefesi kesik kesikti.

"Aynen böyle hadi sakinleş biraz." Felix telefonunu çıkardı. Hyunjin'i aramaya başladı.

"Hyunjin, diğerlerini de al, çabuk Jisung'lara gidin. Bizde birazdan orda oluruz. Minho gidiyormuş. Jisung iyi değil. Eve götüreceğim şimdi."

"Ne? Nereye gidiyormuş?"

"Hyunjin gelince konuşuruz, hızlı olun."

-

Jisung sonunda biraz sakinleşmişti. Yatağında uzanıyordu. Diğerleride Minho hakkında konuşuyordu.

"Ne demek kabul etmemişler ya? Kaldı mı bu devirde çocuğuna karışan aile? He bide Almanya'ya gönderiyorlar. Şaka mı bu?" Seungmin odanın içinde dolanırken konuştu.

"Jisung, özür dilerim. Sizi ben zorladım söylemeniz için."

"Saçmalama Chan, sadece sen değil hepimiz konuştuk bu konuyu."

"Hiçbirinizde suç yok. Kendinizi suçlamayın."

"Ayrıca gittiyse gitti hala gizlice devam ettilebilirdiniz. Telefon diye bir şey var. Kaçıncı yüzyıldayız amina koyayım? Sen onun yanına giderdin, annenler bir şey demiyo nasılsa, bir şekilde hallederdiniz. Neden bitirdi ki?"

"Bilmiyorum Seungmin, bilmiyorum.Hiç bir şey demeden bıraktı beni. Neyse, bu konu hakkında konuşmak istemiyorum. Dinleneceğim biraz."

"Tamam, bizde çıkalım o zaman. Üzme kendini diyeceğim, fayda etmeyecek. Sadece kendine zarar verme yeter." Jeongin arkadaşının elini tutarak ona yardımcı olmaya çalıştı. Jisung gülümsedi. Herkes çıktı. Jisung tek kaldı. O an kendine söz verdi. Minho'yu ne kadar severse sevsin, bu kadar çabuk vazgeçtiği için onu asla affetmeyecekti. Gözünden bir damla yaş aktı. Kendini durdurmadı, ilk ve son kez ağlayacaktı.

Selam canimlar.Bu bolumde biras kisa olmus olabilir.Ama aklima bir sey gelmiyo🥺İdare edersiniz bence😭Oy vermeyi unutmayin optummm💋
ig:zenepdoolsetnett
tt:dooollsetnett

YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin