4

133 21 16
                                    

"Lee Min.. Minho."

Jisung ekrana takılı kalmış öylece bakıyordu. Aklından bin türlü şey geçti. Ülkedeki tek Lee Minho tanıdığı Minho olamazdı. Hem Minho Almanya'daydı. Jisung kafasını telefondan kaldırıp hızla odadan çıktı. Kendi odasına koşarak gitti, masasının yanında duran çantasını ve ceketini alırken konuştu.

"Min Sung sen son iki müşteriyi yarına ertele, çıkmam gerek."

Min Sung odaya bir anda giren Jisung'la irkilmişti. "Ne oldu Jisung?"

Jisung telaşlı bir şekilde konuştu. "Ee şey... Annem, annem beni bayadır görmüyor, özlemiş. Beni arayıp gelmemi istedi, gidiyorum şimdi."

Min Sung konuşamadan Jisung odadan çıkıp koşmaya başladı. "Daha dün annenlerdeydik Jis-" Min Sung da Jisung'un peşinden gitti.

Jisung hem koşuyor hem ceketini giymeye çalışıyordu. Önüne bakmadığı için birine çarpmıştı. Kafasını kaldırıp çarptığı kişiye baktı. "Ah, çok üzgü..." Bakışları tanıdık gözlere denk gelince konuşamadı. İkisi de çok değişmişti, ama birbirlerine bakışları hala aynıydı.

"Minho..."

"Jisung..." Yıllar sonra ismini onun ağzından duydu. İnanamadı, inanmak istemedi. Onu tek zorlukta bıraktığı kişi şu anda karşısındaydı, ne hissedeceğini bilmiyordu. Onu ömrü boyunca affetmemeye söz vermişti ama ona sarılmak istiyordu. Sarılmak, öpmek, onca zaman neler yaptığını, nasıl olduğunu, onsuz nasıl yaşadığını sormak istiyordu.

-

"Değişmişsin."

"Sende."

"Ben sadece büyüdüm, sen değişmişsin."

"Yanılıyorsun."

"Değişmek zorunda kaldım. Yıllar önce yaşadığım olay yüzünden."

"Bende o olay yüzünden değiştim."

Jisung sinirden gülüyordu. "O olay yüzünden mi değiştin?" Küçük bir kahkaha attı. "Dalga mı geçiyorsun benimle? Sen beni, bizi yaşadığımız tek zorlukta bıraktın. Hiç bir şey yaşamamışız gibi. Gittin, kalbimi de alıp gittin. Kendime söz verdim, biliyor musun? Kimseye güvenmeyeceğime dair kendime söz verdim. Sadece kalbimi değil, güvenimi de kaybettim. Eserinle gurur duyabilirsin."

"Jisung, hiçbir şey bildiğin gibi değil." Minho Jisung'a doğru uzandı. Jisung geri çekildi.

"Dokunma. Bir de yıllar sonra gelip benden seni iyileştirmemi mi isteyecektin? Ben kendimi iyileştiremedim Minho. Kendimi değil başkalarını iyileştirdim. Yıllar önce bana dediğin gibi sakin sesimle, parlayan gözlerimle, güzel kalbimle insanları iyileştirdim. Ama bu ses bu gözler bu kalp kendimi iyileştirmeye yetmedi. Seni de iyileştireceğini düşünmüyorum. Zaten bunu isteyeceğimi de sanmıyorum. O yüzden bir daha karşıma çıkma." Jisung arkasını dönüp yürümeye başladı. O gün bir söz vermişti. İlk ve son kez ağlayacaktı, o sözü tutamadı. Gözlerinde yaşlarla beraber yürüdü, nereye gittiğini bilmiyordu ama yürüdü. Minho yıllar sonra tekrar bir duyguyu tatmıştı, acı. Kalbi acıyordu. Ona her şeyi anlatmak istiyordu ama nasıl yapacağını bilmiyordu. Jisung'un böyle bir tepki vereceğini biliyordu, ama ne yapacağını düşünmemişti.

Jisung sonunda eve gelmişti. Eve girince Min Sung'u gördü.

"Jisung neredesin sen? Aradım kaç kere seni neden açmıyorsun telefonunu? Merak ettim seni, iyi misin? Minho kim, nereye gittiniz?"

"Min Sung başım çok ağrıyor, sonra konuşsak olur mu?" Her zamanki gibi ağladıktan sonra başı ağrıyordu.

"Neden? Ne oldu? İlaç vereyim sana, hm?"

"Yok geçer birazdan. Hem sen içeriye nasıl girdin?"

"Jisung bende de yedek anahtar var ya. Sen telefonunu açmayınca buraya geldim. Evde de yoktun. Girdim bekledim işte."

"Ha doğru unutmuşum. Neyse, yatıyorum ben." Jisung odasına doğru yürüyecekken Min Sung onu kolundan tuttu.

"Jisung..."

"Yarın konuşuruz olur mu sevgilim?" Min Sung'un yanağından öptü. "Seni seviyorum iyi geceler." Jisung bir an önce yatağına gidip yatmak istiyordu. Soğuk bir duş aldı, yatağına uzandı. Bu gün olanları düşünürken tekrar ağlamaya başladı. O sözü tutamadığı için kendine kızıyordu. "Aptal gözyaşları. Nefret ediyorum sizden." Bunları söylerken gözlerini silmekle uğraşıyordu. Ama gözyaşları durmuyordu, durduramıyordu. Durduramadıkça sinirden daha fazla ağlıyordu. En sonunda ugraşmayı bırakıp, başındaki ağrıyla uyumayı bekledi. Min Sung Minho'nun kim olduğunu düşünmekle meşguldü. İsim tanıdık geliyordu ama hatırlamıyordu. Seungmin ve Jisung'un konuşmasını duyduğu anı hatırladı.

(Flashback.)

"Minho'yu unutabildin mi Jisung?"

"Minho mu kaldı Seungmin? Ne Minho'su? Sevgilim var benim ve gayet mutluyum."

"Emin misin?"

"Eminim Seungmin. Şundan bahsedip durma. Sinirleniyorum. Unuttum işte, unutmayıp ne yapacaktım?"

(Flashback bitti.)

Minho'nun kim olduğunu, Jisung'un neden onu unutması gerektiğini bilmiyordu. Ama tahmin edebiliyordu.

-

Jisung sabah yine o lanet baş ağrısıyla kalkmıştı ve bu ağrıyla işe gidecekti. Banyoya girdi. Aynadan kendini gördü, yıllardır dimdik olan Jisung tek bir gecede yıkılmıştı. En çokta bu yönünden nefret ediyordu. Kendine ne kadar söz verirse versin, yine Minho yüzünden dağılmıştı. En çokta ona olan zayıflığından nefret ediyordu.

Jisung odasına girdiğinde, kendi masasında oturan Min Sung'a baktı. Gülümseyip "Günaydın." dedi.

"Günaydın. Nasılsın, dün başın ağrıyordu?"

"İyiyim." Hayır, iyi değildi. "Geçti." Hayır geçmemişti, daha fazla ağrıyordu.

"Sevindim. Şey Minho'nun kim olduğunu söyleyecek misin? Çok merak ettim ama söylemek istemiyorsan sorun yok."

"Saçmalama neden söylemeyeyim? Eski bir arkadaş işte. Uzun zaman sonra görünce biraz oturduk o kadar."

"Anladım. Bügün dışarı çıkalım mı?

"Olur, akşam yemeği yeriz."

"Tamam, ben bakarım bir yerlere."

"Tamam sevgilim."Jisung sevgilisini öpüp kendi masasına oturdu.

Akşam ikili yemek yemek için bir restorana gitmişti. Min Sung her zamanki gibi güzel bir yer bulmuştu.

"Çok güzel değil mi burası?"

"Evet baya güzelmiş. Aynı sen, yine çok güzel bir yer seçmişsin sevgilim." Min Sung gülümsedi. Beraber içeriye girip oturdular. Jisung etrafa bakmak için kafasını çevirdiğinde yine tanıdık gözlere denk geldi.

Daha uzun yazicaktim usendim ozr.Bugun ck yoruldum.😭Bu bolumude fazla begenmedim
😭Neyse optm oy vermeyi unutmayinn.💋
ig:zenepdoolsetnett
tt:dooollsetnett

editorcugum👅
ig:ficleristan-sheisenim

YenidenHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin