Ege eline Kurtuluş Savaşı'nı anlatan kalın bir ansiklopedi aldı ve sandalyesine oturdu. Bende o kalın ansiklopedinin ikimizede yeteceğini düşünerek kitaplara bakmadan oturdum. Çünkü bu tozdan isimleri okunmayan kitaplara dokunmak istememiştim.-"Sanırım ikimiz içinde yeterli." diyerek gülümsedim.
Ege gülümseyerek;
-"Bakalım Mila..." dedi ve ansiklopedinin kapağını açtı.
Birden telefonuma mesaj geldi.
Lidya yollamıştı. 'Kütüphanedesiniz değil mi hayatım? Bende geliyorum' yazmıştı. 'Gel canım' yazdım ve telefonu masanın üzerine bıraktım.Ege'ye döndüm.
-"Lidya geliyor" dedim.
-"Amaan Allah'ım baştan söyleyeyim kendi araştırmasını kendi yapar."
Bende gülerek;
-"Tamam kendisi yapar" diye onayladım.
Biz Ansiklopediye dalmıştık. Lidya'da gelmişti.
-"Hoşgeldin Lidya" dedim.
Kısık sesle;
-"Selam gençler" dedi.
Lidya'nın o kulakları yırtan sesi ancak kütüphanede bu kadar kısık ve tatlı çıkıyor diye düşündüm.
-"Tatlım şu dün izlediğim program, söylenenler aklımdan çıkmıyor bir türlü."
Ege başını kaldırarak;
-"Lidya gördüğün gibi ödev yapmaya çalışıyoruz. Konuşarak engel olmak için mi geldin?" diyerek sert bir tepki gösterdi.
-"Tamam tamaaam dinleseniz şaşardım."
Hemen gergin havayı bozmak için araya girdim.
-"Tamam Lidya biraz araştırma yapalım anlatırsın." dedim.
Not kağıtlarımızı çıkardık ve üç saat süren bir grup çalışmasından sonra ödevimiz için uygun araştırmayı yaptık.
Lidya başını masaya koymuş ve gözleri kapalı mırıldanıyordu.-"Bittim ben, çok uykum var" dedi.
Bende kitapları ve eşyalarımızı topladıktan sonra Lidya'nın çantasınıda topladım ve ona dönerek;
-"Hadi kalk Lidya ne yazıkki burası kütüphane." dedim.
Lidya kalktı ve yürümeye başladı.
Ege gülümsedi.
-"Hadi şu izlediğin programı anlat bakalım." dedi.Lidya'nın uykulu gözleri birden açıldı ve büyüdü. Merdivenlerden inerken anlatmaya başladı.
-"Dün Evren diye bir programa baktım. Oradaki profesör Ethem Soydan Uzay ve Uzaylılardan söz etti. Onlarında bizim gibi insan olduklarını ve teknolojilerinin bizden çok çok ileride olabileceği, hatta bizim dikkatimizi çekmeden bizi gözlediklerini, teknolojilerinin bu kadar gelişmiş olabileceğinden bahsetti. Buraya kadar inanın bende televizyona aptalca ve boş bakıyordum. Ama şu çok eski zamanlarda ilk insanların mağara duvarlarına çizmiş oldukları son teknoloji astronot elbiseleri, son moda spor ayakkabı resimleri çok tuhaf ve ürpertici.
Ethem Soydan'a göre başka bir gezegenden ya da gelecekten o zamana yani o resimlerin çizildiği tarihlere birilerinin gitmiş olması. Zamanın birbirine geçmesi. Yani şuan bizden yüz yıl ileride ya da geride hatta yüzbin yıl ileride ve yüzbin yıl geride yaşamış olan bir insan, canlı ya da ne bileyim varlığın bu güne gelebilme şansı var."Ege şaşkın bir ses tonu ile;
-"Nasıl yani? Işınlanma gibi birşey mi?"
-"Yani senin anlayabileceğin dilde evet Ege öyle" dedi.