Tanışma

29 1 0
                                    

Lidya gülerek bana baktı ve;

-"Yakışıklı ve tuhaf bir çocuk dizlerinde baygın yatıyor. Tıpkı film aktörleri gibi Mila. Dudağına bir öpücük kondur belki Pamuk Prenses gibi uyanır." dedi ve güldü.
Lidya'ya eğlence çıkmıştı. O da endişeliydi ama arada dalgasını geçmeyi unutmuyordu. Kızgın bir bakış attım. Tekrar kısık bir ses ile;

-"Sadece bir şakaydı. Kızma." dedi dudaklarını büzdü ve önüne döndü.
Artık Lidya'da susmuştu. Arabada ölüm sessizliği vardı. Konuşmuyorduk, ses çıkarmıyorduk. Korku gözlerimizden okunuyordu. Üzerimizde bir sorumluluk vardı. Güzel bir akşam yemeğinden keyifle evimize dönerken hiç beklemediğimiz kötü bir sürprizin içine düşmüştük. Keyfimizden eser yoktu. Tanımadığım ve tuhaf bir adam dizlerimde yatıyordu ve biz onun hayatını kutarmak istiyorduk. Ege trafik olmadığı için son hız gidiyordu.

Lidya önündeki yola bakarken;

-"Süper ya.! Tanımadığımız ve tuhaf bir adamın hayatını kurtarmaya çalışıyoruz. Kim olduğunu bile bilmiyoruz ve beni korkutuyor. Umarım iyi olur. Bu tuhaf adamın gerçekten kim olduğunu öğrenmek istiyorum. İsmi ne, mesleği ne? Giydiği bu üniformaya benzeyen kostümü çok tuhaf ve enteresan."

Ege'de dönüp genç adama baktı;

-"Uyanırsa sorarız ama öncelikle hastaneye yetişmeliyiz. Şuan tek önemli olan onun sağlığı."

Genç ve tuhaf adam derin ve sesli bir nefes alıp verdi. Sanki boğazı kurumuş gibi hırlıyordu. Ben yine heyecanladım. En ufak tepkisi bile önemliydi. Bu sefer Ege ve Lidya'da duymuştu. Lidya arabanın önüne oturan şımarık bir kız çocuğu gibi bize döndü ama onun bu hareketi heyecan ve endişeden kaynaklanıyordu.
Bende tekrar genç adamın yanağına dokundum.
Yüzü hala soğuktu. Yavaşça okşayarak;

-"Bayım iyi misiniz? Beni duyabiliyor musunuz? Lütfen bir tepki verin. Korkmayın sizi hastaneye yetiştireceğiz."

Genç adam sağ elini yavaşça kaldırdı ve yanağındaki elimin üzerine koydu. Hem korkmuş, hemde heyecanlanmıştım.

-"Hareket ediyor.!" diye bağırdım.

Lidya koltuğundan tamamen bize döndü.

Genç adamın elindeki hareketlenmeyi hissediyordum. Parmakları hareket ediyordu.

Kendine geliyormuş ve boğazını temizliyormuş gibi bir ses çıkardı ve yutkundu. Başını sağa sola yavaşça hareket ettiriyordu. Bir şeyler mırıldanmaya başladı. Ne dediğini anlamıyordum.

-"Sanırım kendine geliyor." dedim.

Lidya bize bakıyordu. Ege gözlerini yoldan ayırdı ve bize baktı;

-"Bizi duyuyor musun genç adam? Merak etme güvendesin." dedi.

Elimin üstündeki elini sıkı sıkı tuttum. Elleri ve avuçları buz gibi ama terlemişti.
'Kendine gel hadi.' diye fısıldadım. Mırıldanarak yine bir şeyler dedi. Hepimizin dikkati onun üzerindeydi.

-"Dediklerinizi anlamıyorum." dedim.

Kulağımı ağzına yaklaştırdım. Dediklerinden bir şey anlamıyordum. Nefes darlığı çekiyor gibiydi. Camı açtım. Tekrar yüzüne baktım ve gözleri kımıldadı. Göz kapakları kapalıydı ama göz bebeklerinin hareket ettiğini görebiliyordum. Sapsarı, kıvrımlı ve gür kirpikleri kımıldıyordu. Teni beyaz olduğu için göz kapaklarının üzerindeki kılcal damarlar belli oluyordu. Lidya ona bakarak;

-"Uyanıyor.!" dedi.

Genç adam yavaşça gözlerini açtı. Göz kenarları kızarmıştı. Gözleri arabanın içindeki loş ışıktan kamaştığı için kısıyor ve alnı kırışıyordu. Gözlerini tam açtığı an ilk bana baktı. Gökyüzü gibi açık mavi gözleri vardı. Arabanın içinde bu loş ışığa rağmen okyanusa vurmuş bir ay ışığı gibi parlıyordu.
Gözlerimi gözlerinden ayıramıyordum. O da bana bakıyordu;

DÖNGÜ Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin