Bölüm 1

100 15 4
                                    


Üzerimi değiştirirken düşüncelerim, aradan geçen on yıla doğru yol almıştı. O zamanlar henüz 14 yaşındaydık; mahallemizin haylaz ve bir o kadar da sevimli çocukları olarak tanınırdık. Biz—Chan, Minho, Changbin ve ben—orta gelirli bir mahallenin sıcak sokaklarında büyümüştük. Her birimizin kalbinde, yaşadığımız yerin samimiyeti ve çocukluğun masumiyeti vardı.

Her günümüz, sanki bitmek bilmeyen bir maceranın sayfalarını çeviriyormuşuz gibi dolu dolu geçerdi. Sokaklarda koşturur, tozla kaplanmış kaldırımlarda top oynar, mahallemizin teyzelerini şakalara boğardık. Onları kızdırmayı başarsak da, sonunda tatlı dilimizle gönüllerini almayı her seferinde bilirdik. Gözlerinde bize duydukları sevgi ve şefkati görmek, bütün yaramazlıklarımızı unuttururdu.

Aramızda Chan'ın 10 yaşındaki küçük kardeşi Felix ve Minho'nun sakin ruhlu kardeşi Seungmin de vardı. Bizim kadar hareketli olmasalar da, kendi dünyalarında mutlu ve sessiz bir şekilde takılırlardı. Genellikle bir araya gelir, kendi aralarında oyunlar oynar ya da bir köşeye çekilip sessizce kitap okurlardı. Onların sakinliği, bizim enerji dolu dünyamıza karşı huzur verici bir denge sağlardı.

Annelerimiz de bizim gibi, her gün bir araya gelir, birbirlerinin evlerine misafir olur, sofra donatır, bizlere ziyafet sunarlardı. O masalarda yalnızca yemek değil, kahkahalar, anılar, sıcacık dostluklar da paylaşılırdı. Hepimizin hayatı, tıpkı o sofralar gibi, renkli, mutlu, sakin ve huzur doluydu. Güneş her gün sanki daha parlak doğar, oyunlarımız, arkadaşlıklarımız, her şey yerli yerinde ve kusursuz bir düzen içinde devam ederdi.

Ancak bir gün, her şeyin aynı mükemmellikte sürmediğini fark ettik. Minho, mahallemizin en neşeli, en enerjik çocuğu, birdenbire sokaklardan elini eteğini çekmişti. Ne kadar zorlarsak zorlayalım, onu dışarı çıkardığımızda yüzündeki derin hüzün, onunla bir şeylerin yolunda gitmediğini adeta haykırıyordu. Bu hüzün, her zamanki kahkahalarından çok uzaktaydı; gözlerinde, kalbinde bir yerlerde taşınması zor bir yük vardı sanki.

Bir akşam, annemin hazırladığı o leziz sofrada, içimde biriken endişeyi daha fazla tutamadım ve anneme sitem dolu bir ifadeyle Minho'nun halini sordum. Annem, o her zamanki şefkatli bakışlarıyla bana dönüp, gözlerinde hüzünle karışık bir anlayışla, "Minho ve Seungmin'in babası biraz rahatsızlanmış oğlum," dedi. Sesi, adeta bir sır perdesini aralarcasına yumuşak ve koruyucuydu. "Bu yüzden Minho biraz üzgün. Canı sizinle oynamak istemiyorsa lütfen biraz anlayış gösterin," diye ekledi. O an içimde bir şeylerin kırıldığını hissettim; her şeyin yolunda olmadığını bilmek, o masum çocuk kalbimde derin bir iz bıraktı.

O günden sonra, arkadaşlarıma da durumu anlattım. Hepimiz, Minho'yu zorlamamak, onu neşelendirmek için gizli bir anlaşma yaptık. Onu üzecek hiçbir şey yapmamaya, oyunlarımızda hep bir yerini ayırmaya karar verdik. Ancak günler geçtikçe, Minho'nun hüznü derinleşti; gözlerindeki ışık, yüzündeki tebessüm yerini derin bir karanlığa bıraktı. Ve en sonunda, okul dışında onunla görüşemez hale geldik. Minho, bir süre sonra bizimle tamamen irtibatı kesmişti; arkadaş grubumuzdan eksilen bu parça, hepimizin kalbinde kapanması zor bir boşluk bıraktı.

1 hafta sonra, gece yarısı, telefonun tiz sesiyle annem ve babam uykularından sıçrayarak yataklarından fırladı. Aceleyle üstlerine bir şeyler geçirip telaşla kapıya yöneldiler; ben de ne olduğunu anlamadan arkalarından koşarak onlara yetiştim. Kapıya vardığımızda, Minho'ların evinin kapısının aralık olduğunu gördüm. İçeri adım attığımızda annem bana dönüp, endişeyle "Minho'nun yanına git" dedi. Babamla birlikte, Minho'nun anne ve babasının yatak odasına doğru hızla ilerledi.

Annemin sözünü dinleyip, ürkek adımlarla Minho'nun odasına doğru ilerledim. Kalbim göğsümde hızla çarparken, kapıyı yavaşça açtım. İçeri adım attığımda, karanlık odada beliren manzara karşısında nefesim kesildi. Minho, Seungmin'e sımsıkı sarılmıştı. Seungmin'in omuzları hıçkırıklarla sarsılıyor, gözyaşları yanaklarından süzülüyordu. Minho, kardeşinin saçlarını okşayarak, sakinleştirici bir sesle "Üzülme, babamıza hiçbir şey olmayacak" diyordu.

Silent Memories - HyunminHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin