2.3

224 52 48
                                    

oy verip satir arasi yorumlari unutmayin lutfen, bu bolum icin dusuncelerinizi cok merak ediyorum!!

💌

yarın sonunda aylardır hazırlandıkları oyunlarını neredeyse okulun tamamına sergileyecekleri gündü. bu yüzden tiyatro kulübündekiler arasında son biletleri dağıtırken bile bariz bir gerginlik vardı.

hyunjin hariç, o neredeyse lisenin başından beri o sahneye çıkıyor ve aylar boyu hazırladığı oyunlarını yüzlerce kişilik salonda sergiliyordu. bu konuda yetenekliydi ve bunu kimse reddedemezdi. kendisi de reddetmiyordu zaten. changbin de sevgilisinin rahatlığından dolayı pek gerilmiyor, sevgilisi sayesinde yarın için gergin hissetmiyordu.

aldıkları izin sayesinde son biletleri satmak için ikili gruplar halinde sınıfları dolaşırken girdikleri sınıfın da yarısına biletleri satmışlardı. felix elindeki birkaç bileti kaldırıp sınıfa doğru konuştu. "başka almak istemeyen yoksa çıkıyoruz o zaman," kimseden ses çıkmayınca iyi dersler dileyerek sınıftan ayrıldı felix ve minho.

sınıftan çıktıkları gibi minho konuşacaktı ki karşı sınıftan çıkan seungmin'in sesi buna engel oldu. "bu sınıfın hepsi almış, kimseye satamadım o yüzden." dedi gülerek.

bu durum üçünü de mutlu etmişti aslında, okuldan katılım olması hepsi için iyi bir durumdu. minho seungmin'in yanında az önce eşlendiği gibi jisung'un olmamasıyla yek kaşını kaldırdı ve koridorda birlikte yürümeye başlayıncs sordu. "jisung nerede? siz ikiniz değil miydiniz?"

"sattı o salak beni. jeongin sullyoon'la eşleştiği için onun yanına gitti,"

"niye? kıskanmış mı?" felix'in gülerek sorduğu soruyla minho sevgilisine bakmış ve gülmesi onu da gülümsetirken bir eliyle felix'in elini kavramıştı güzelce. el ele tutuşarak yürümek ikisinin de hoşuna gidiyordu.

"kıskanmış sanırım. toxic bir kıskançtır jisung, bilmiyorsanız bilin. jeongin'e sabır diliyorum."

minho'nun "sullyoon'dan kıskanmasına gerek yokmuş ki," demesiyle seungmin ve felix'in gözleri minho'ya dönmüştü. "neden?" dedi felix sevgilisinin devam etmesini beklerken.

"o benden hoşlanıyordu çünkü."

"ne!" felix'in şaşkınlıkla bağırmış ve minho'nun eliyle tutuşan elini sertçe çeketek ağzını kapatmıştı.

felix resmen bununla şoka uğramış hissetmişti, aylardır ondan hoşlanan bir kızla aynı ortama giriyordu tiyatro için ve bundan yeni haberi oluyordu. tamam, ikisini daha önce hiç yan yana görmemişti neredeyse, minho'nun onu umursamadığı çok belliydi ama bu umursamazlık felix'i deli ediyordu.

"minho sen salak mısın?" dedi seungmin minho'nun rahat tavrıyla. minho şaşkınlıkla ikiliye bakarken güldü ve ortamı yumuşatmaya çalıştı. "ben ondan hoşlanmıyorum sonuçta ama?"

felix minho'nun bunu söylemesiyle bir elini kaldırıp sertçe minho'nun omzuna vurmuş ve durmuştu. onun durmasıyla diğer ikisi de durmuştu yürüdükleri koridorda.

"sorunlu musun minho sen ya! insan bi' sevgilisine haber verir, aylarca aynı ortama girdiniz benim haberim bile yoktu! bir de rahat rahat 'o benden hoşlanıyor' diyor. salak, mal."

elindeki biletleri minho'nun göğsüne çarptıktan sonra "bunları da sen dağıt, gözüme de görünme bir süre, gıcık." demiş ve merdivenlere doğru yürümeye başlamıştı. minho anın etkisiyle sadece ağzı açık bir şekilde felix'in söylediklerini dinlemiş ve söyleyecek bir şey bulamamıştı.

arkasında duran seungmin'e döndü minho. seungmin "salaksın ya, git gönlünü al çocuğun." demiş ve minho'nun elindeki biletlerin hepsini alıp kendisi dağıtmak için yürümeye devam etmeden önce de "ben dağıtırım, sen felix'e kendini açıklamaya çalış. iletişim kabızısın yemin ederim."

birds don't sing, minlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin