EVET YB'YLE KARŞINIZDAYIM İLK BÖLÜME KOYDUĞUM MULTİMEDYANIN AYNISINI BUNADA KOYMAMIN SEBEBİ HAVUZLU VİLLANIN YANINDA BİR VİLLA DAHA VAR JUSTİNDE ORDA OTURUYO BU KADAR KONUŞMA YETER BÖLÜMLE SİZİ BAŞBAŞA BIRAKIYORUM
*HATIRLATMA*
"ben piçkurusu değilim ve ikincisiyse demekki nerak ediyosun o zaman söyliyim 3 kere.Bi allison vardı çok alkollüydük bide elizabeth vardı oda iddia içindi ve ben kaybedince o bunu istedi ve altıma aldım sonuncusuysa nefret ettiğim zack diye birisi vardı ondan intikam almak için sevgilisini altıma aldım.Tamam?"lanet olsun!sesli mi düşündüm yoksa?neyse ama bu gerçekten farklı çıktı.Hiçmi birisini sevmedide hep iddia,alkol ve intikam için kızları altına almıştı.O vakit konuşmalar kesildi ve işimizi yaptık.Aradabi öldürcekmiş bakışları attık fakat laf sokmaktan başka bisi yapmadık.
*İYİ OKUMALAR!!*
En sonunda kampüsteki iş bitmişti.Aman Tanrım!!çok yorgunum hemen eve gitmek istiyorum.Okul koridorundaki dolabıma yönelip kapağını açtım ve çantamı alarak soyunma odasına geçtim.Dışarda sular seller akarcasına yağmur yağıyordu.Hiç şaşırmamış tım aslında.Burası Londra her gün yağmurlu geçer vede ben bu sabah kapşonluyla dar paça pantolon aldım diye beni deli zannetmiştiniz.Neyse kısa şortumu çıkarıp çantama tıktım ve ağzını büzdüm üstümede mor kapşonlumu üstüme taktıktan sonra başımı gizleyerek soyunma odasından çıktım.Koridor,çatıya düşen yağmur damlalarının çıkardığı ses dışında sessizdi.Çünkü müdür bey bizi ekstaradan 2saat daha çalıştırmıştı.Çünkü kampüs büyüktü ve temizlemek tamı tamına 5 saatimizi aldı."Lanet olsun!"dedim tıslayarak.Arabam evin önünde yağmura maruz kalırken benim arabam yanımda değildi vede bu saattede neden bilmiyorum fakat okulun ordan taksi geçmezdi.Hızlı adımlarla omzumda tutarak sahiplendiğim çantayla yüzümü eğmiş yol alıyordum.Gözlerim yerde giderken arada bi yola doğru dönüp Justin'i gözlüyordum.Meraktan sadece çünkü bende dakikalar öncesinde çıkmıştı vede ortalıkta yoktu.Ah!ne saçmalıyorum tabikide ortalıkta olmaz.Nasılsa BMW'si var ve evi uzakta olsa eve yinede varırdı.O arada geçerken.Yerde mor ve kırmızıyla karışık bir ışık gördüm.Gözlerimi kapatan kapşonluya aldırmadan şapkanın altından bakıyordum.Neon ışıklarla ışıklandırılmış "LİLLY'NİN YERİ"diyordu.İçerde ne olduğuna aldırış etmeden içeri girdim.Kapıda asılı olan çan ben kapıyı açıp içeri girerkne benim girdiğimi habe vermişti.Gözü işinde olan orta yaşlarda saçları kahveringimsi bir tonda olan kadın gözünü işinden ayırarak bana baktı ve sıcakça gülümsedi.Duvarlarda toz pembe,yerlerde beyazın masalardaysa lilanın ağırlıkla olduğu bir yerdi.Boş masaların başında duran pembemsi koltuklardan birisini çekerek oturdum ve bitane kahve söyledim.Islanmış bir sıçan gibi duran ben,bu yağmurlu ve soğuk rüzgarlı bir havada sadece içimi kahve ısıtabilirdi.O arada kapıdan birinin daha girdiğini kapıda asılı olan çandan anladım fakat arkama dönüp bile bakmadım.Islak siyah deri ceketi yine siyah düşük bel pantolonu göle dönmüştü.Bi dakka oan aklıma geldi.
Okula geldiğimde kapı kapalıydı ve buda pek iyiye işaret değildi.Bay Wattersonın içerden bağırış seslerini duydum"Bay Bieber derse geç girip çıkmamak büyük bir suçtur şimdi hemen çıkın!"sesler kesilmişti ve adım sesleri gelmişti.İçerden çıkan ayı az kalsın bana çarpacaktı.Aman Tanrım!ayı dedim çarpılabilirdim!Gözleri bal rengi saçları karamel rengiydi üstüyse simsiyahtı
Tanrım!hayır o olamazdı.O benden dakikalar önce çıkmış ve evinde playboyun dinleniyor olması lazımdı.Gözüme düşen mor kapşonlunun altından ona çaktırmadan süzüyordum.Hah!şimdide ünvanım röntgenci olmuştu.Ben öyle düşünürken önüme gelip sandalyeyi çekerek oturdu."Hey!şimdide röntgenciliğemi başladın?"bu kadife tonunda olan sesi tanıyordum.Bu Justin'di .Utangaç tavırlarla gözüme düşen mor kapşonlunun şapkasına yavaşca kaldırarak dudağımı ısırarak ona baktım.Saçları bu yağışta bozulmamıştı ama üstü berbattı.Sorduğu soruya aldırmadan konuşmaya başladım"sanada merhaba!"dedim bıkkın tavırlarla.Oda ellerini ensesinde birleştirmiş rahatlamıştı."Sanada merhaba bay UKALA" "zaten merhabalaşmıştık kendini beğenmiş bay BİEBER!"soyismini bastırarak söylemiştim.Biraz Bieber demem onu rahatsız etmişti ama bozuntuya vermeden "burda ne işin var?"dedi.Konuyu dağıtmak istediğinden eminim ama bende gerçekten sıkılmıştım o konudan dolayı.Konuşurken gözleri bende değil üstümde olan mor kapşonlumdaydı"asıl senin ne işin var?ilk ben geldim bana GPS falanmı taktın?"gözleri hala kapşonlumdaydı"kapşonlunun rengi çok güzel biliyormusun bilmiyorum ama mor renk benim için çok önemli ve hoşuma gidiyor"o arada söylediğim kahve beyaz bir kupada geldi.Bir yudum alarak;"mmm anlat bakalım niçin?çünkü kapşonlumun bir röntgenci tarafından sürekli bakılmasını istemem :D"dedim son cümlede gülerek.O arada benim istediğimden oda istemişti yanındada iki donut."Tamam anlatıyorum"derin bir iç çekerek konuşmaya başladı"mor rengin benim için önemli olması Doğduğumda mavi havlu olmadığı için mor havluya sarılmışım ondan"dediğini duyunca ağzımdaki kahveyi istemeyerek üstüne püskürttüm.Oda gözlerini sertçe kapatmıştı.Sonrada öksürükler arasında ondan özür diledim.Çocuğa gerçekten çok şey yapmıştım bugün'kampüs cezası,hayvan,ayı gibi ve ondan daha ağır küfürler ve şimdide ıslak üstüne kahve püskürtmem...'"Ah!önemli değil senin sayende hiç değilse ısınmış oldum ama böyle geçiştirdim diye unuttum sanma.Aklımın bir köşesinde hepsi ama vakti var" "bak sen bende bana altına alırım diye yaptığın şakayı unutmadım onunda zamanı var"diyerek gözümü kırptım.Üstünü peçeteyle temizlerken"hey!ben sana mor rengi sevme hikayemi anlatınca niçin kahveyi üstüme püskürtecek kadar şaşırdın ve...ımm komiğine gitti?"hah!şimdi yanmıştım çocuğun kalbi kırılmış cam parçalarının yapıştırılmış hali gibiydi.Bir sözcüğümle hemen kırılabilirdi.Biliyorum biliyorum belki kaitilimdir fakat ne biliyim bu konularda hassasımdır.Annem beni 8 yaşında bırakıp giderken gerçekten can alıcı sözler söylemişti ve kalbim onarılamayacak kadar fazla kırılmıştı.Benim yaşadığım bu kalp kırılma meselesini onun yaşamasını istemiyordum.Benim hayatım çok zor geçti.Zaten küçükken Miamide yaşıyorduk annem beni bırakıp gittiğinde depresyona girmiştim yani çok küçük yaştayken ve Miaminin her yeri bana annemi hatırlatıyordu.Babam iyiliğimi isteyip annemi daha fazla hatırlayarak benim üzülmememi istemiş ve Londraya taşınmıştık.Zaten karanlık hayatımın sonrasını yani bundan sonrasını biliyorsunuz.Gözümün önünde sallanan elle düşüncelerimden sıyrılıp gerçek hayata döndüm.Justin bana korkuyla bakıyordu.Kalbimin ritimleri bozulmuş,nefes alış verişlerim birden düzensizlşmişti.İlk gözüm karardı Justin'in yanıma gelip beni kollarımdan sallayarak bana sesleniyordu.Gözlerimin kararıklığı geçmişti.Justin sağolsun"iyi misin?"hala afallamış bir şekilde etrafıma bakıyordum"ah!iyiyim merak etme sadece normal bir göz kararmasıydı o kadar bugün fazla yorulmamdan kaynaklı sanırım"diyerek ayağa kalktım"ben gidiyorum daha yapılcak 5 sayfalık biyoloji ödevi bekler"diyerek dışarıya çıktım.Hala yağmur şiddetini kaybetmemiş bir şekilde yağıyordu.Islak üstümden dolayı çenem titremeye başlamıştı.O arada yanıma birisi yaklaştı ve elini uzattı ve yüksek bir çığlık attım.Gelen Justin'di ve ben çığlık atınca telaş içinde beni uyarmaya çalışıyodu."Burda ne işin var!"dedim alçak ama sinirli bir şekilde."Çantanı unutmuşsun aslında kabahat bende gibi sana iyilik yapıyorum ama karşılığında bir çığlık ve nefret sesi duyuyorum"elindeki çantaya bana uzatmıştı.Gözüm justin ve çantamda gidip gelince bakmamı Justin'e gelince kestim ve elinden çantayı hızla kaptım"özür dilerim başım biraz dağı-" "evet dağınık olduğu belli oluyor.Bence hastaneye gitmeliyiz göz kararman belki normal değildi"hastanemi dedi o?hayır ben kesinlikle gitmem.Küçüklüğümden beri hastaneden bir olaydan dolayı korkup,nefret eden bir kızım.Hastalandığımda bile haplarımı doktor yazmasada kendim içerim."yo yo bana hastaneden bahsetme ben gitmek falan istemiyorum.Dediğim gibi ufak bir göz kararmasıydı sadece ve ben bayılmadan geçti"ağzımdan kaçırdığım lafı sonradan farkettim.Demek istediğim gibi anlamazsa Tanrıya durmadan şükürlerimi sunabilirdim.Kollarını birleştirerek"demekki öncedende göz kararman vardı"içimden'evet'demek geliyodu.Fakat dersem yolum hastanede bitebilirdi.Evet öncedende göz kararmalarım olmuştu.Annem beni bıraktığından 1 ayımdan 3 haftasını rehabilitasyon merkezinde tedavi görmeye vaktimi ayırırdım.Tedavim bitince nolur nolmaz diyerek birtakım ilaçlar yazmışlardı ama onları birkaçgün kullandıktan sonra kafama göre kesmiştim.Zaten ondan sonra oldu bu kararmalar."Hayır demek istediğim şey yani yanlış anladın şey...ımm"böyle diyerek fazla dikkat çekiyordum ve Justinin bakışları üstümde daha fazla yoğunlaşıyordu ve üstüme kaya düşmüş gibi oluyodu"nasıl yanlış anlamışım?" "demek istediğim şey şuydu benim gözlerim sadece şuanlık karardı nedenini bilmiyorum ama yanlışlıkla bazı kelimleri cümleme ekleyebiliyorum"yalan söylemeyi hiç beceremiyorum ve dediğim nedense çok saçmaydı ve söylediğim kelimeyi kapatacak kadar iyi bir neden değildi ama umarım üstelemez vede bu konu burda kapanırdı."Beni hiç inandıramadın bayan EMERALD"bu sefer soyismimi o söylemişti kafamı sağa-sola salladım"ister inan ister inanma bu benim nedenim şimdi saat 21:30 vede benim engeç 22:00'da uyumam lazım ama yarım saatte 5 sayfalık biyoloji ödevini yetişrebileceğimden emin değilim o yüzden beni oyalama." "senin evin nerde?bayan ego yığını?" "evimi niçin soruyosun?" "tamam boşver ben Justin Drew Bieber'ım güzelim sen söylemesende ben bulurum merak etme adrresini öğrenmekle birlikte numaranı bile öğrencem sadece bekle"diyerek o benden koşarak uzakllaştı.Tanrım!bu çocuk sexi falan ama yalanlara kanmıyo beni sınamak için bunu başıma gönderdim yoksa?yoo hayır her zaman olumsuz düşünüyorum hıh annem sağolsun ben böyle düşünürken giydiğim bez spor ayakkabılar yerde oluşan su birikintilerinden su çekmiş durumdaydı.Dışardan tam bir ıslak sıçan gibi göründüğümü söyleyebilirim çünkü öyleyim!!.Eve geldiğimde arkama baktım.Belkide adresini bulurum diye ben takip etmiş olabilirdi.Justin gibilerinin işleri belli olmaz genelde bilirsiniz 'gizemli'tavırlarıyla tüm insanların dikkatini üzerlerine çekerler.Zaten Justin'de okuldan anlaşıldığı gibi başarıyordu.O arada evin çatı tarafına denk gelen banka oturmuş yağmuru izleyerek birisi sigara içiyodu.Biraz yağmurla karışık sis vardı görmek için kendimi zorladığımda sigara içenin austin olduğunu farkettim.Tanrım!!lanet olası o şeyi içiyodu.Austin'nında burdan arkadaş ortamının kötü olduğunu anlayabilirsiniz çünkü austin önceden sigara kullanmayan birisiydi.Iyy zaten ona falan bulaşmak istemiyordum.Çünkü bişi söyleyince bir yolunu bulup karanlık işlerine benide karıştıran birisydi vede ben 5'inci defa buna katlanamam.Ona aldırmadan eve girdim ev yine karanlıktı,yine kimse yoktu.Geldiğimi belli etmek için bağırdım fakat austin'nın pis kahkahası dışında hiçbir ses yoktu.Lydiayla beraber babamın dışarı çıkıp yağmurdan oldukları yerde tıkılı kaldıklarına kanaat getirerek odama çıktım ve üstüme pofuduk vede fazla giymediğim tavşanlı ev ayakkabılarımı dolaptan çıkarark giydim üstümede morlu hafif pjama takımımı üstüme geçirdim ve masa başınd aturarak ödevlerimi yapmaya koyuldum.Bu aralar pek çeteyle fazl takılmıyodum o yüzden çeteden bir üye olmayan gibi hissediyordum kendimi.Zaten okulada gelmiyorlardı onları görme ihtimalimide %00000000,1'e düşürüyordu.Clarayıda ne hiç aramıştım nede okulda görmüştüm.Cevap vermedim diye bana kızmış yada kısa süreli depresyonlarıdan birisini yaşıyordur diye düşünüyorum bugünde beni zaten hiç aramamıştı.Biyoloji ödevinin bazen sorularını çözerken sıkıldığım için"ayy ne güzel sorusun sen?","ben seni çözücem şimdi bak sen"diyerek sorularla deli gibi konuşurdum.Ben öyle konuşurken telefonum kısaca titreşmişti.Ordan mesaj geldiğini anlayarak telefonun kilidini çözerek mesaja girdim
KİMDEN:BİLİNMİYOR
Bence bir dahaki sefere sorularınla konuşurken açık pencereni örtmeyi deneyebilirsin
KİMDEN:BİLİNMİYOR
Bu arada üstünü değiştirirken seni izledim ne yalan söyliyim vücudun bir mankenden farksızdı
Bi sapığım kalmamıştı oda tam oldu.Açık pencereden giren rüzgar nedeniyle havalanan perdelere baktım ve büyük bir hızla pencereye yöneldim.Kapatırken telefon çaldı ve yönelerek"alo?"dedim.Kaba bir adam sesi vardı ve"karşıya bak"diyerek hat kesildi pencereden karşıya bakarken beni izleyen Justin'i gördüm telefonundan bişiler yazıyodu.Telefona baktığımda mesaj gelmişti
KİMDEN:BİLİNMİYOR
Bu ne tesadüf!aynı mahallede karşı karşıya binada oturuyoruz.Bak ben sana o "lillynin yeri"nde adresini bulmakla kalmam numaranıda bulurum demiştim.Benden şüphelen bence :D
Justinin bunun bir tesadüf olduğunu biliyor bence bende biliyorum çünkü benden ters yöne gitmişti.Hemen mesaj yazdım.
KİME:BİLİNMİYOR
Hey!orda margeret teyze oturuyodu! araya torpil falan koydurmadığına emin misin?
Hemen mesaj geldi
KİMDEN:BİLİNMİYOR
Imm bilmem belkide koydurtmuş olabilirim nasıl olsa ben Justin Bieber'ım değilmi?istediğimi elde ederim ;)
KİME:BİLİNMİYOR
Peki margeret teyzeyi falan öldürdünmü?
KİMDEN:BİLİNMİYOR
Hey!hadi ama ben katil falan değilim!Margeret teyze benim öz teyzem vede evi benimdi yani benim evimde oturuyodu.Oda zaten çıkmak isteyip New York'a taşıncağını söylemişti.Bende burda oturuyorum
KİME:BİLİNMİYOR
Hadi ama bana oyun oynama BİEBER!sen playboy olarak geniş villanda rahatlıyor olmalıydın
KİMDEN:BİLİNMİYOR
Senin gözün kararınca falan körmü olsun?zaten orta büyüklükte bir kirli beyaz renginde olan bir villada oturuyorum
Haklıydı bir orta büyüklükte bizimkiyle eşit olan büyüklükte bir villada oturuyordu.Ondan sonra saat 00.00'a kadar pencere önünde saçma sapan mesajlar attık.Burdan anlaşılacağı kadarda biyoloji ödevimde kaldı bay Wattersondan kesinlikle azar işitecektim ama babama söylemediği sürece umrumda değildi
EVET BU YB'DE BÖYLEYDİ UMARIM BEĞENMİŞSİNİZDİR.KÜÇÜK BİR VOTE TUŞUNA BASMAYI İHMAL ETMEYİN BİDE KISACIK BİR YORUMUNUZU ALIRSAM ÇOOOOK SEVİNİRİM :*
-BF
![](https://img.wattpad.com/cover/44022081-288-k169707.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
DEATH CRY(JUSTİN BİEBER FANFİCTON)
БоевикHer şey iyimi?evet iyi fakat dahada iyi olcak...Bir çocuk daha ölüm çığlığı atarak bizim tarafımızdan ölüm kararı verilcek birçok çocuk var önümüzde.Şimdi sizce iyimi?belki olabilir fakat işler bilinmeden kötü yolada gidebilir.Yakışıklı bakire çocuk...