-
chan'ın bütün gün silinmeyen gülüşü canımı sıkmıyormuş gibi, sınav takviminin açıklanması daha da sinir bozucuydu. bütün bir dönem boyunca ruh gibi dolaşmış, girdiğim derslere de sadece imza için orada bulunmuştum. yani işin sonunda dersler hakkında hiçbir şey bilmeyen ve ilişkileri hakkındaysa kafası hala karışık, hala sorunlarını çözememiş bir felix olmak moralimi bozuyordu.
seneye son senemizdi, yat tatiline girmemize ise nereden baksan bir ay kalmıştı. minho ve jisung ile ara ara konuşsam da bir adım ilerleyememiştik. jisung'un bana olan davranışları eskisi gibi hissettirmiyordu sadece. evet eskiden de böyleydi ama hislerini bilmek, onların farkındayken hareketlerini izlemek tuhaftı. bana yaklaşması, fazla yakın temasları eskiden komik gelirken, şimdi bariz bir gerginliği doğuruyordu. vücudum kaskatı kesiliyor, söylediklerine ise odaklanmıyordum. o ise bu durumu nasıl yorumluyor bilmiyorum ama daha önce fark etmediğim bir yüz ifadesiyle yanımdan ayrılıyordu.
minho ise, minho gibi. ben jisung'a karşı ne hissediyorsam onun da bunu hissedeceğini düşünürken bana daha yakın davrandığı kesin. ikimiz birlikte olduğumuzda birkaç kez daha dudaklarıma hızlı birer öpücük bırakmışlığı ve beni orada kalp krizi geçirmeme yol açmışlığı oluyordu. duygularımı bilmek aramızdaki adı konmayan şeylere birer isim olmuştu. onu daha az jisung'un yanında görür olmuştum mesela.
eskisi gibi hepimiz kafeteryada oturuyorduk, ufak tefek değişikliklerle ama. chan bugün seungmin'le gelmişti, seungmin kızarmış yanaklarının yanında, şişmiş dudaklarıyla utangaçça sohbetlere katılmıştı. tabii önce changbin ve hyunjin çifti bütün detayları istedikleri bir bağırışma yaşanmıştı. chan onlarla kavga ederken seungmin daha da kızarmış ama kahkahalarını da eksik etmemişti. chan ise bu zamana kadar görmediğim bir aşka bakıyordu seungmin'e. neyse ki hızlı kabullenmiş ve beni deli edecek bir hızla da devam ediyordu ilişkisine.
changbin ve hyunjin'den bahsetmiyorum bile. sevgili olduklarından beri bütün herkesin gözü üstlerinde. tabi changbin'in taeyong'a inat yaptığı herkesin içindeki uzun öpüşmeleri, fazlaca yakın olan temasları, sürekli olarak internette paylaştıkları fotoğraflarıyla uzun süredir kavuşamadıkları aşklarını yaşıyorlardı. ne kadar laf da etsem üçümüz için iyi bir dönemden geçiyorduk. özellikle bu sene bizim için sıkıntıları kenara atma senemizdi resmen. chan sonunda babasına karşı geliyordu, changbin korkularını kenara bırakıyordu, hyunjin çekingence içine sıkıştırdığı sırlarını birbir ortaya dökerek aşkına sahip çıkıyordu ve minho ilk kez aramızdaki ilişkinin arkadaşlık ilişkisi olmadığını, birbirimize hissettiğimiz önemsenme duygusunun basit bir duyguyla kalmayacağını öğreniyordu. ben ise, bir şeylerin en hatalı kısmı gibi hissediyordum. jisung'a kendimin yaşadığım için şikayet ettiğim hayatı yaşatmışken, korkularım yüzünden işleri yokuşa sürmek dışında bir şey yapamamıştım. fakat düzeleceğini düşündüm, öyle olmalıydı.
sınav takviminin asılı olduğu koca panoda kendi kısmımı bulmuş, fotoğraf çekmiş ve chan'ın zaten ezberlediğine emin olduğumdan changbin'e özelden atmıştım. changbin birkaç anlamadığını belirtir mesajdan sonra sınavların geldiğine kendini inandırmış ve mesaj kutumu rahat bırakmıştı. muhtemelen hyunjin'e yakınarak evde sızlanıyordur. bu arada changbin o kadar çok hyunjin ve aslında benim evimdeydi ki minho sık sık beni çağırıyordu. aslında eski evime geri dönmek beni biraz geriyordu. oraya çok alışık olsam da, jisung ve minho'yla aynı ortamda olacak olma ihtimali biraz sıkıntıydı fakat jisung oraya da çok gelmemişti pek. bu hafta birkaç kere kampüste karşılaşmıştık, ki onlarda da hep başkalarının yanındaydı o kadar.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
not mine.skz
Fanfictionbir arkadaş grubunun umutsuz sanılan aşk ve arkadaşlık hikayesi. texting