Flasien Ormanı

131 26 64
                                    

~I'll love you till the day that I die

Till the day that I die

"Acilen iş bulmam gerekiyor, vücudum bu açlığa daha fazla dayanamayabilir." Demişti Hyunjin önündeki ağaca son kez bakar iken.

Küçük bir kulübede, ormanın içinde yaşıyordu.

Uğradığı iftira sonucu krallıktan sürgün edildiğinden; Oxius krallığına sığınmıştı. Burada neredeyse 3 aydır kalıyordu ama hala iş bulamamıştı.

Ormandan topladığı yiyecekler ile geçiniyordu, Hyunjin. Lakin son birkaç gündür yiyecek bulamıyordu. Ağaçlar bomboştu, çalılarda böğürtlen yetişmiyordu.

Derin bir nefes vermiş ve gözlerini ormanın derinliklerine çevirmişti.

Oraya gitmek istiyordu ama korkuyordu da. Gitmek istemese gitmezdi ama son zamanlarda boynu çok fena ağrıyordu. İlaç yapması gerekiyordu bunun için. Evet, şifacıydı kendisi.

Açlığa belki dayanabilirdi ama ağrıya dayanamazdı.

Bu ormanda yaşadığı günden beri 1 kere bile Zencefil veyahut Lavanta görmemişti. Şu anda ise o bitkilere ihtiyacı vardı. Boynundaki ağrı katlanılabilecek seviyede değildi çünkü.

Son anda 'Korkunun ecele faydası olmaz!' diyerek adımlarını yönlendirmiști koca ağaçların olduğu tarafa.

Ormanın derinlikleri, Hyunjin için hem güvenli hem de ürkütücüydü. Dev ağaçların arasında süzülen ince güneş ışıkları, yerdeki yosunlar, bitkiler ve devasa eğrelti otlarına loş bir parlaklık katıyordu. Ağaç dallarından sarkan sarmaşıklar, her adımda birer gölge yaratıyor, kuşların cıvıltıları ise bu yalnız dünyayı bir nebze olsun şenlendiriyordu. Yine de ormanın derinlerine indikçe bu cıvıltılar azalıyor, rüzgarın fısıltıları ürkütücü bir hal alıyordu.

Evet, sihir güçleri vardı ama zayıf bir tür olduğundan o kadar ileri seviye değildi. Mesela sihirle yemek yapamazdı ya da ışınlanamazdı.

Zamanında Malesium'da yaşanan olaylardan dolayı bütün perilerin ışınlanma ya da sebze, meyve yaratma sihirlerini kısıtlamışlardı

Malesium aklına geldiğinde, içinde üzüntü duygusu belirivermişti. Özlemişti orayı..

Yinede bu düşünceyi aklından hızlıca kovmuştu. Üzülecek durumda değildi, temkinli olması lazımdı.

Hem, ormanın içi ne kadar güzel olursa olsun, derinlerde bir tehlike hissetmekten kendini alamıyordu.

Daha önce ormanın bu kadar uzak bölgelerine gitmemişti. Her adım attığında ayaklarının altındaki kuru yaprakların çıtırtısı, sanki daha karanlık yerlere çekiliyormuş gibi hissettiriyordu kendisini.

Sihir gücü üst mevkilerden biri olmadığı için azdı. Hem, annesi peri; babası insandı onun. Bu, diğer perilere göre güç konusunda daha yetersiz olduğunu belli ediyordu. Diğer perilerin anne ve babaları peri-peri evlilik yaptıklarından dolayı güç konusunda daha avantajlılardı.

'Keşke sihir gücüm biraz daha güçlü olsaydı!' diye düşünmeden edememişti. 'O zaman bu kadar korkmam gerekmezdi.'

Bir süre ilerledikten sonra, sonunda istediği bitkileri bulmuş, yerde yetişen birkaç zencefil kökü ve zarif lavanta çiçekleri görmüştü.

Heyecanla eğilip bitkileri toplamaya başlamasıyla; 3-5 tane topladıktan sonra bu kadarının yeterli olduğunu düşünmüş, bitkileri dikkatlice sepetine yerleştirmişti.

Trouvaille-HyunhoHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin