Yeonjun:
Sevgilim, kusura bakma.
Çok acil bir işim çıktı, bugün gelemeyeceğim.
Gerçekten üzgünüm.Eunji:
Oh
Anlıyorum
Sıkıntı değil de
Neden gelemiyorsun?
Önemli bir şey yok değil mi?Yeonjun:
Yok, önemli bir mesele değil.
Biraz önce öğrendim, profesör ek ders eklemiş ve o ek derse kalmam gerekiyor.
Kusura bakma tekrardan, başka bir sefere kaldı.Eunji:
Hmm, anladım
Yapacak bir şey yok
Sana iyi dersler canımYeonjun:
Teşekkürler.
Sana da iyi dersler sevgilim.
Sana sevgilim demek bile midemi bulandırıyor/•
Dersim bitmiş, yaklaşık on beş dakikadır Yeonjun hyungu bekliyordum. Eunji ve Hyunwo çoktan buluşmuş ve tahminimce kafeye gitmişlerdi. Elim cebimdeki telefonuma gitti ve son aramalardan Yeonjun hyungun ismini bulup tıkladım. Arkamdan yükselen zil sesiyle başımı arkama çevirirken elinde bir çiçek buketi ve yüzünde tatlı bir gülümseme olan Yeonjun hyungu gördüm. Hyungun yüzündeki gülümseme benim de gülümsememi sağlarken hemen kollarımı açarak hyunga sarıldım. "Hyung, sonunda gelebildin!" Kıkırdayan Yeonjun hyung da kollarını belime doladı. "Çiçekçiye uğradığım için işim uzun sürdü." Yüzüm biraz düşerken hemen toparlandım. "Eunji noonaya mı aldın hyung?" Kollarımı hyungtan ayırırken gönülsüzce mırıldandım.
"Aslında sana almıştım."
"Ha?"
Hyung elindeki çiçek buketini bana uzatırken ben girdiğim şok yüzünden bir harekette bulunamıyordum. "Ne- Yani bana- Bana mı aldın yani hyung? Niye ki?" Yeonjun hyung halime kıkırdayarak elindeki buketi bana uzattı. "İçimden geldi. Ufak bir teşekkür gibi düşün." Tek gözünü kırparak söylediği cümle kalbimde ufak bir ritim değişikliğine neden olurken hyunga içten bir gülümseme sundum. Bana uzattığı çiçek buketini aldım. Kollarımı açarak tekrardan hyunga sarıldım. "Teşekkür ederim hyung, çok düşüncelisin." Kollarımı hyungtan çektikten sonra elimdeki buketi burnuma yaklaştırdım. Çok güzel kokuyordu.
Gözümü çiçeklerden hyunga çevirdim ve aklımdaki soruyu sordum. "Planın ne hyung?" Hyung gözlerini kısıp bir süre düşünüyormuş gibi yaptı. "Kafeye gideceğim ve onları basmış gibi yapacağım. Yalnız senden bir isteğim var. Rica etsem kafeye benden önce gidip onlar orada mı diye bakar mısın? En uygun zamanlamada da beni çağırırsan işlerim daha da kolaylaşır." Onaylar şekilde başımı salladım. "Tabii ki hyung, yeter ki sen iste." Hyung gülümseyerek saçlarımı karıştırdı. "Teşekkür ederim Gyu. Söz, şu olaya bir son verelim seni yemeğe çıkartacağım." Hyunga tekrar sarılırdım. Öpücük kondurup kondurmamak arasında gidip gelsem de hyungun yanağına hızlı ve ufak bir buse kondurdum. "Her şey senin gibi mükemmel olsun hyung. Kendini fazla üzmemeye çalış olur mu? Ben senin hep yanındayım."
Yeonjun hyung başta afallasa da gülümseyerek yanağımdan makas aldı. "Hadi gidelim, benim yüzümden yeterince zaman kaybettik zaten." Yeonjun hyungu ufak bir mırıltıyla onayladıktan sonra birlikte okula çok yakın olan kafeye doğru yürümeye başladık. Yol kısa da sürse aramızdaki sessizlik beni gererken beş dakikanın sonunda kafenin önüne varmıştık. "Sen kafeye geçip onları en iyi görebildiğin yere yerleş, en uygun zamanda da beni çağırırsın." Hyungu onayladıktan sonra ondan ayrılarak kafenin içine girdim. Gözlerimle bir yandan Eunji ve Hyunwo'nuj nerede olduğunu tararken bir yandan da kendime Ice Americano almaya çalışıyordum. Gözlerim sonunda en kuytu köşede oturan ikiliye denk gelince baristanın verdiği kahveyi aldım, teşekkür ederek onları en iyi görebileceğim fakat biraz uzak bir yere geçip oturdum.
Normal iki arkadaş gibi sohbet eden ikili bir süre sonra canımın sıkılmasına yol açsa da hyung için kendimi zorlamaya başladım. Yaklaşık yarım saatin sonunda resmen birbirlerini yiyen ikiliyi gördükten sonra normalde tatlı bulacağım ama gerçekleri bildiğim için midemi bulandıran görüntüyle birlikte hemen hyunga içeri girmesi gerektiğini yazdım. Kapıdan giren Yeonjun hyung olabildiğince dikkat çekmeden benim olduğum masaya doğru geldi. Gözleri biraz ilerimizde birbirleriyle oynaşan ikiliye kaydığında resmen gözlerinin içindeki kırıkları gördüm. "Hyung, iyi misin?" Endişeyle hyungun ellerini avuçlarımın içine aldım. Onun bu durumda kalması beni de çok üzüyordu.
Gözleri dolu dolu olan Yeonjun hyung gözlerini kırpıştırarak bakışlarını bana çevirdi. Kafasını ilk başta olumlu anlamda sallasa da gözü tekrardan Eunji ve Hyunwo'ya ilişince başını iki yana sallayarak beni reddetti. "Nasıl iyi olabilirim ki? Sevgilim ve onun sevgilisi gözümün önünde öpüşüyorlar."
Yeonjun hyungun ellerini dudaklarıma götürerek nazik birkaç öpücük kondurdum. "Sen istediğin sürece hep yanındayım hyung." Hyungun gözünden bir damla yaş düşerken hemen parmağımla akan yaşı yarı yolda karşıladım. "Ağlama demeyeceğim ama şu an sırası değil hyung. Şu an güçlü olman gerekiyor. İstersen hemen birkaç fotoğraflarını çek, hem gördüğün şeylerin bir kanıtı da olur." Yeonjun hyung beni ufak birkaç mırıltıyla onayladıktan sonra cebinden telefonunu çıkartarak sarmaş dolmaş olan ikilinin fotoğrafını çekti. Öpüştükleri bir anın fotoğrafını çekerken elinin titrediğini fark ettim. Yeonjun hyung gerçekten çok güçlüydü. "Zamanı geldi mi sence?"
"Geldi hyung."
Yeonjun hyung içine derin bir nefes çekerek ayağa kalktı. İki adım attıktan sonra tekrar bana döndü. Elleriyle yüzünü sıvazladı. "Tanrım, yapamayacağım sanırım. Ben o kadar güçlü değilim Gyu." Ben de ayağa kalktım. Fazla ses çıkarmamaya dikkat ediyordum. Kollarımı iki yana açarak hyunga doladım. "Hayır, sen çok güçlüsün hyung. Eğer tek başına yapamayacak gibi hissediyorsan seninle onların yanına gidebilirim? En azından yanında durmuş olurum." Kollarımı hyungtan çekerken bu sefer hyung kollarını bana doladı. "Biraz güç toplamam lazım sanırım, biraz böyle kalalım. Sen bana güç veriyorsun." Gülümsememe engel olamazken hyungun durumu aklıma geldi. Yüzümdeki gülümsemeyi hemen sildim ve kendime kızdım.
Hyung benden ayrıldıktan sonra içine derin bir nefes çekti ve seri adımlarla Eunji ve Hyunwo'nun yanına adımladı. Eunji'nin onu göremeyeceği şekilde arkasına geçti. Hyunwo'nun yüzüne anlamsız bir bakış yerleşince Hyunwo'nun da olaylardan haberi olmadığını anladım. Eunji, Hyunwo'nun arkasına bakan anlamsız bakışlarını fark etmiş olacak ki başını arkaya döndürdü. Karşısında Yeonjun hyungu görmeyi beklemiyor olacak ki bir süre hiçbir hareket yapmadan hyunga bakakaldı. Tahminimce bazı şeylerin farkına vardığında da hızlıca ayağa kalktı. Yeonjun hyung o kadar tepkisiz ve soğuk duruyordu ki bakışları karşısında ben bile ezilmiş hissettim. Eunji ellerini havaya savurarak hyunga bir şeyler diyordu ama hyungun ifadesizliği onu daha da zorluyor gibiydi. Eunji ağlamaya başlayınca Yeonjun hyungun yüzünde çok saliselik de olsa iğrenirmiş bir ifade belirdi. Hyung sonunda ağzını açtığınde tek bir kelime söyleyerek hızlıca kafeden çıktı.
Yeonjun hyungun arkasından ben de eşyalarımı topladım. Kafeden çıkmadan önce son bir kere Hyunwo ve Eunji'ye baktım. Hyunwo'nun gözlerindeki kırıkları gördüğümdeyse Eunji'nin yaptığı pislikten onun da haberi olmadığını kesin olarak anlamış oldum. Daha fazla oyalanmadan hızlıca kafeden çıktım. Gözlerim Yeonjun hyungu arasa da onu göremeyişim içime bir burukluk serpiştirirken çantamdan telefonumu çıkardım. Tam hyungu arayacağım sırada önümde bir motor durdu. Kafamı kaldırıp kim olduğuna baktığımda Yeonjun hyungun olduğunu gördüm. Hemen ileri doğru atılarak hyunguma sarıldım. Sarılışıma karşılık vermese de kafama takmadım. "Atla."
Kollarımı hyungtan çekerken söylediği tek sözle hemen arkasındaki yere oturdum. Ben de bindikten sonra daha fazla beklemeden bulunduğumuz kafenin önünden ayrıldık. Geçen geldiğimiz sahile geldiğimizde ikimiz de hiçbir şey söylemeden motordan indik. Yakınlarda olan bir tekele girip birkaç bira aldıktan sonra tekelden çıktık ve sahile doğru ilerledik. Uygun bir yer olduğuna karar verdiğimiz yere oturduktan sonra ikimiz de hiç konuşmadan saatlerce biralarımızı yudumladık.
•
yanlisim varsa affola derse girmeden atiyorum.
ders demisken umarim yeni okul yilimiz hepimiz icin guzel gecer
iyi okumalar
opuldunuzz💋
ŞİMDİ OKUDUĞUN
You Are Mine :Yeongyu
Fiksi Penggemar"Fırtınanın ortasındaki kalbime acımadan vurduğun dalgayla sarsıldı gemim."