1.YARIN ÖNEMLİ BİR GÜN...

50 7 3
                                    

Yağmur küçük çocuğu baştan aşağıya ıslatmıştı ama o dur durak bilmeden koşuyordu. Yanaklarından süzülen yaşlar yağmur damlaları ile birleşerek yok oluyordu. Issız sokakta sadece küçük çocuk ve peşindeki 2 yurt arkadaşının ayak sesleri vardı.

Küçük çocuk arkasına bakarak koşmaya başladığında bileğinden çekilerek iki binanın arasındaki dar sokağa girdi. Bağırmak istesede sesi çıkmayınca hemen arkasında kendisini tutan siyah saçlı gence baktı.

"Korkma benim."

Hızlı nefes alışları rahatlamanın etkisiyle yavaşlamış ve hemen arkasındaki kendinden 6-7cm büyük olan gence sarılmıştı. Min Yoongi. Jeon Jungkookun yurttan abisi.

Jungkook yurda bırakıldığında daha kundakta bebekdi. Ailesini hiç tanımadı. Ne gidecek birisi nede kalacak yeri vardı. 20lerine gelmesine rağmen mecburen evi yerine gelen yetimhanede kalmaya devam ediyordu. Yoongi ile de burda tanışmışlardı. Jungkook 5 yaşındayken Yoongi annesi tarafından acimasızca terk edilmişti.

İçine kapanık bir halde olan Yoongi Jungkooku kardeşi gibi görmüş onu koruyup kollamıştı. Küçüklükleri bir arada geçen ikilinin arasında ciddi anlama güzel bir bağ vardır.

"Aysh nerede bu küçük sürtük?"

"Acaba kaçtımı?"

"Han Seajun bizi bitirecek."

Han Seojun Jungkook ile aynı yurtta kalan bir çocuk. Zor bir çocuktur. Yaramazdır,zorbadır,lafdan sözden anlamazdır. Kıskançtır. Bu yüzdendi Jungkooka olan zorbalığı. Daha önce 4-5 aile tarafından evlat edinilmişti ama hepsinde bir mukuat işleyip geri gelmişti. Kiminin evini ve banka hesabını soydu kiminin kızına yavşadı kiminin evine zarar verdi. Hep bu tür şikayetlerden geri getirilmişti yurda.

Jungkookun sevilmesine övülmesine katlanamazdı içinde ona olan nefreti yıllar önceye dayanırdı. İlk zorbalıklarına Jungkook 7 yaşında iken başladı küçük şeylerdi. En büyük yaptığı ayağına çelme takmaktı ama büyüdükce ne masumiyeti ne de acıması kaldı. Önce piskolojik şiddet sonrada fiziksel şiddette bulundu arada sarhoşken cinsel saldırıda bulunsada fazla ileri gitmemişti.

Şimdide Jungkook akşam işten yurda dönerken peşine arkadaşlarını takmış onun bugün aldığı maaşını çalmaya çalışmışlardı ama o kurtulmuştu. Yoongi hyungu onu kurtarmıştı.

"İyimisin Jungkook?"

Küçük başını hızlı sallayark iyi olduğunu belirtmişti. Korkmuştu ama şu an iyidi kendini fazlasıyla güvende hissediyordu.

"Sen beni nasıl buldun Hyung?"

"Aradım ama acmadın bende merak ettim seni almaya geldim o sırada sizi gördüm. Gel araba yakında daha fazla üşüme ocak ayındayız. Hasta olursun."

Küçük başinı sallayıp abisini takip etmeye başlamıştı. Hızlı adımlarla arabaya binen ikili hemen oradan uzaklaşmışlardı.

Yoongi küçük kardeşi üşümesin diye ona örtü vermiş üstüne bir de klimayı açmıştı.
(Please Make Me Love Life🥲)

Günün yorgunluğu ve üstünede arabanın sıcaklığı ile mayışan Jungkook geç olmadan uyunun derinlerine doğru sürüklenmeye başlamıştı bile...

★ ★ ★

"Kookie uyan haydi. Geldik."

Yoongi küçüğünü hafiften sarsarak uyandırmaya çalışıyordu. Jungkook ise tatlı uykusu bölündüğü için yüzünü buruşturmuş ve kaşlarını çatarak tatlı bir yüz ifadesi yapmıştı. Yoongi karşısındaki tatlılığa dayanamayarak yanağını hafiften ısırıp hemen bırakmıştı. Yanağındaki aci ile uykusundan sıyrılan Jungkook bağırmaya başlamıştı.

"Aaahgg canım acıdı!Hyung yaaağğ! Neden ısırıyorsun?! İzi kalıyoorrr!"

Yoongi açtığı kapıdan geri çekilerek çocuğun geçmesi için yer verdi.

"Napayım sende bu kadar tatlı olmamalısın."

Jungkook arabadan inereken bir yandan da yanağını ovuşturuyordu. İkili otoparktan yurda doğru ilerlerken yurdun girişinde duran Bayan Park sinirli ifadesi ile ikiliye bakıyordu. Üstlerindeki bakışın farkında olan ikili başlarını önlerine eymiş süt dökmüş kedi gibi beklemeye başlamışlardı. Bayan Park beyaz gömleği ve siyah uzun dar eteği ile topuklarını yere vura vura ikilinin yanına geldi.

Jungkook ve Yoongi kendilerine azar çekmesini beklerken hiç beklemedikleri şey oldu... İkiside aynı anda parmak uçlarına çıkarak bağırmaya başladılar çünkü bayan park 20 ve 25 yaşındaki iki gencin kulaklarını çekiyordu.

"Saat nerdeyse bir oldu ve siz daha yeni mi geliyorsunuz! Tanrı aşkına bu saate kadar ne işiniz vardı?! Yağmur yağıyor yollar tekin siz ne halt ediyorsunuz?!"

"A-ahh Anneee bırak a-cıyor!"

Evet anne... Jungkook kendisini büyüten kadına öz olmasa bile anne diyor onu kendi annesi yerine koyarak seviyordu. Bayan Parkta bu iki hergeleyi kendi çocuğu gibi sever yurtakki diğer çocuklardan farklı tutardı. Bu yüzdendi onlara bu kadar kızması.

"Siz iki zibidi asla uslanmicaksınız demi??"

Bayan Park sonunda çocukların kulaklarını bıraktığında ikiside derin bir nefes aldı. Ama Bayan Park şüphe dolu bakışlarını ikilidin ayırmıyordu?

"143 Numara Han Seojun. 156 Numara Kim Namseo. 298 Numara Lee Sehon?"

İkili birbirlerine korku dolu bakışlar atarken Bayan Park tekrardan söze girdi.

"Acaba geç kalmanızda bu üçlünün bir alakası var mı?"

İkili aynanda hayır cevabını verince Bayan Park anlamıştı olayları. Tabikide biliyorsu Han Seajunun bu huylarını ama o da onun evladı sayılmaz mıydı? Burdaki büyük küçük hepsi onun evladıydı. Ne kadar haylaz ve şerroo olsada onlarıda severdi Bayan Park.

"Anladım şimdi gidin odanıza uyuyun. Yarın önemli bir gün.."

"Neden önemli bir gün?"

"Yarın anlarsın. İyi geceler çocuklar.

"İyi geceler Anne."

"İyi geceler Bayan Park."

Yeni ficime hoş geldiniz. İlk bölüm ile karşınızdayım. Konusunu okudukca anlamanızı istiyorum... Umarım beğenirsiniz. İyi okumalar
✧◝(⁰▿⁰)◜✧

 ANGEL FALLING INTO HELL•TAEKOOKHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin