Burçin kapıdan gelen anahtar sesiyle uyanmıştı, alkol kokusu koridora kadar geliyordu. Kadın küfrederek içeri girdi, evde olduğunu bile unutmuştu herhalde.
"Abla, Lale abla... iyi misin?" Koşarak kadına yardım etti.
"Sarhoş değilim güzelim, ama sarhoşlar tarafından şampanyayla yıkandım. Bunun hoşuma gideceği gibi aptal bir fikre nereden kapıldılar bilmiyorum..." oflayarak kendini duşa attı.
Abiyesini çıkartıp leğene suya bastı, kendinden önce şampuanla onu yıkadı boncuklarına dikkat ederek. Kendi de yıkanıp çıktığında kahvaltı hazırlayan genci görüp gülümsedi. Burçin nedense kadını çok sevmişti, argo konuşuyor olsa bile ona karşı kibardı.
"Ayy, ablacım eline sağlık beee... havuç kemirmekten tavşana döndüm. Pinti piçler masaya bir bok söylemediler bu gece." Açlıktan bayılacak haldeydi kadın, ama iyi kazanmıştı.
Çantasını açıp, ekmeğini yerken paraları saymaya başladı. İri göğüslerine şükürler olsundu. Onlar sayesinde iyi kazanıyordu, bazen aylık altmış bini geçiyordu.
Şehir dışında okuyan kızı için bu paraya ihtiyacı vardı, o ilanı da yalnızlıktan delirmemek için vermişti. Neyse ki bu çocuk masum birine benziyordu, sevimliydi de..
"Sen ne okuyorsun fıstık..." Burçin kocaman gülümsedi, ileride mesleği olacak olan işe aşıktı.
"Mimarlık okuyorum... harika bir meslek değil mi?" Gencin hevesine gülümsedi.
"Evet harika, ana baba yok mu? Geldiğinden beri kimseyle konuştuğunu duymadım." Çocuğun gülen yüzü asılıverdi, alt dudağını ısırıp bıraktı.
"Annem cennette... babamla da küsüz, ama ablamla konuşuyorum." Sonuna doğru hafifçe gülümsemişti.
"Başın sağolsun, babayla niye küstün? Dövüyor muydu yoksa?" Buralarda sık karşılaşılırdı böyle şeylerle...
"Yoooo, sadece... iflas ettiği için okulumdan vazgeçmemi istedi. Ama bu benim hayalim, ben evler planlamak istiyorum. Hayalimden vazgeçemem, sırf artık paramız yok diye neden hayalimden de vazgeçeyim ki... sadece okurken çalışmam gerekecek."
Bıcır bıcır konuşan genç sayesinde gülümsedi, onu onaylayıp kafasını salladı. Hevesi gerçekten kırılmamalı ve okuluna bu şekilde devam etmeliydi bu genç adam.
"Ünlü olunca beni unutma ama, Lale abla diye bir kadının yanında kaldım okul boyunca diye hatırla." Gencin gözleri ışıldadı hemen, zaten daha ondokuz yaşındaydı. Ünlü bir mimar olduğunu hayal etmek kanını kaynatmıştı.
"Unutmam abla, unuturmuyum hiç." Konuşa konuşa karınlarını doyurmuş, birer de kahve içmişlerdi.
Böyle böyle okullar açılmış, Burçin her sabah minibüsle okula gidip gelmeye başlamıştı. Hafta sonları da kütüphaneye gidip çalışıyordu, iş de arıyordu bir yandan. Parası azalmaya başlamıştı, bir kafede iş buldu yine.
Burada bir türlü arkadaş edinememişti, aklına Turan geldi. Otobüsteki muavin genç...
"Alo, merhaba... rahatsız etmiyorum değil mi?" Turan tanıyamamıştı sesi.
"Buyur kardeşim, etmiyorsun rahatsız falan. Kimsin?" Burçin dudaklarını büzdü.
"Şey... Ankara otobüsünde tanışmıştık. Bana bir poşet eşya vermiştin hatta, onlar için de tekrardan teşekkürler." Turan hemen tanıdı genci, koynuna sokulan oğlana bakıp bir dakika işareti yaptı.
"Hatırladım, ne yapıyorsun ufaklık?" Burçin ofladı.
"Canım sıkıldı, arkadaş da bulamadım burada. Seni arayayım dedim, nasılsın? Yollarda mısın yine?" Turan gülüp cevapladı oğlanı.
"İki günlük molamdayım, manita yaptım. Takılıyoruz." Burçin sırıttı, sevinmişti onun adına.
"Gerçekten mi, adı ne?" Merak etmişti cidden, acaba nasıl biriydi.
"Şey... adı Mert..." sırıttı, fark etmişti zaten.
"Nasıl biri, yakışıklı mı? Tatlı mı yoksa?" Kıkır kıkır güldü sorusundan sonra, Turan iç çekti.
"Valla çok tatlı şerefsiz, mis gibi çiçek kokuyor. Benim gibi sırnaşık da..." Burçin gülünce genç adam sevgilisine baktı, ona dikkatle bakıyordu.
"Ve şimdi de beni dövecek gibi bakıyor, ben kaçtım ufaklık. Sonra yine konuşalım yada istersen yarın görüşelim." Burçin hemen kabul etti, çok sevinmişti.
O gün ilk kez gerçek bir arkadaşı olduğunu hissetti ve huzurla uykuya daldı.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Pavyon Gülü
Ficção GeralOkumak için kadın kılığında pavyonda çalışmaya başlayan Burçin Bir pavyon gülü uğruna birbirine giren iki ağır abi Kenan ve Mirza