🦢Bunu söylemek kırıcıydı ama Milli Takım, pişmanlıktı. Semih, çok mutsuz ve öfkeliydi. Ağrısı olduğu için direkt kadrodan çıkarılmış ve üzüntüsü artık öfkeye vurmuştu.
Eve geldiğinde benimle tek kelime konuşmamıştı, onunla konuşmaya çalışmıştım ama ağzını açmamıştı. Onu anlıyordum, ona destek oluyordum ama onun bu tavrı... İçimde bir şeyler kırılmıştı çünkü ben ona böyle davranmazdım.
Üzerime giydiğim sportif kıyafetler ile, ayaklabılarımı giydim ve salonun kapısına yaslanıp ona baktım. Biraz yürüyüş yapacaktım, biraz uzak kalırsak belki beni kırdığını anlayabilirdi. Elindeki oyun konsoluna takılmıştı, bana bakmıyordu bile.
"Ben yürüyüşe çıkacağım." dediğimde bana yine bakmadı, sadece başını salladı. Sonra anlık kaşlarının çatıldığını gördüm, dışarıdaki kararmış havaya baktı ve, "Bu saatte mi?" dediğinde, derin bir nefes bıraktım.
"Saat henüz sekiz." dediğimde alayla güldü, "Peki," dediğinde, ofladım. Arkamı dönerek hızla evin çıkışına ilerledim, "Şşt," diye seslendiğini duydum ama görmezden geldim.
Yanıma geldiğinde yüzüne hayal kırıklığı ile baktım, "Benim sevgilim, sinirini benden çıkarmazdı." diyerek evin kapısını açtım, bir şey söylemesine fırsat vermeden kapıyı çarpıp çıktım.
İki saat boyunca yürüdüm, arada oturdum ve düşündüm. Aslında bu kadar uzun kalmamın sebebi, tamamen onu cezalandırmak istememdi. Beni aramıştı, yedi sefer. Sonunda açıp, birazdan geleceğimi söyleyerek telefonu kapatmıştım.
Eve girdiğimde çok şükür ki, anahtarım vardı. O içerideydi, ona görünmeden banyoya girip, hızlı bir duş aldım. Cilt bakımı, saç bakımı yaptım. Bunun sebebi, ondan uzak kalmak içindi.
En sonunda üzerimi giyinerek mutfağa ilerledim, kendime su doldururken, belime sarılan kollar ile nefesimi tuttum. "Benim sevgilim gelmiş, duşa girmiş ama ses bile çıkarmamış." dediğinde yutkundum. "Onu da mı ben yapacaktım?" diye sordum.
Burnunu omzuma yasladı, "Özür dilerim, bebeğim... Çok kötü hissettim, bütün gün. Riva'dan da, o tesisten de nefret ediyorum, bana hiç iyi gelmiyor ve ben seni üzdüğüm için kendimden nefret ediyorum." Sonlara doğru sesi titrediğinde ona baktım, gözleri dolu doluydu.
"Semih..." diye fısıldadım, "Özür dilerim." dedi, gözünden bir damla yaş taştı ve yanaklarına süzüldü.
İçimde bu sefer gerçekten bir şeyler parçalanırken, ona olan kırgınlığım tamamen silinmişti. "Saçmalama, Semih..." dediğimde, durduramadı kendini, arka arkaya yaşlar gözlerinden akarken hızla ona dönüp, onu boynuma çektim.
Belime sıkı sıkı sarıldı, "Seni çok seviyorum..." diye fısıldadığında, ensesine bir öpücük bıraktım. "Aşkım... Bende seni çok." dediğimde geri çekilip, gözünden akmış olan yaşları parmaklarımla sildim.
"Yatalım mı?" diye fısıldadığımda başını salladı. Odamıza geçtiğimizde, yatağımızda uzanan Rico'ya güldük. Yatağa girdiğimizde, Rico benim yastığıma yattı. Bende, Semih'in göğüsüne.
"Beşiktaş'ı o kadar çok seviyorum, Lara... Çok... Taraftarlar, kulüp, tarihi, tutkusu... O kadar farklı ki, bir an önce dönmek istiyorum." dediğinde gülümsedim.
"Seviyorsun, biliyorum ama eğer ki transfer işi olursa? Ne yapacaksın?" dediğimde yutkundu. "İstemiyorum. En azından bir şampiyonluk yaşayıp, öyle gitmek istiyorum. Bilmiyorum... O kadar çok seviyorum ki, Beşiktaş'ımı..." İyice göğüsüne sindim.
"Lütfen moralini bozma sevgilim, ben hep senin yanındayım. Tamam mı?" dediğimde yüzüne baktım, dudaklarıma sert bir öpücük kondurdu. "Senin için ölürüm, ölür!" diyerek, yüzümü sert sert öptü.
Güldüğümde, "Ulan keşke köpeğin olabilsem... Çok aşığım sana, yani öyle böyle değil, Lara. Köpek gibi köpek!"
Geçirdiğimiz aşk dolu birkaç saat sonrası, öylece uyuya kalmıştık. Mideme giren kramplar, uyanmama neden olmuştu. Dikleşip, biraz oturdum.
Ardından dayanamayacağımı hissederek, tuvalete gittim ve midemdeki boş suyu, boşalttım. Bok gibi hissederek, ağzımı temizlemiş ve tekrar uzanmıştım.
Neyin nesiydi?
🦢