20-

547 109 47
                                    




Telefonumda saatlerdir Minho'dan tek bir bildirim bile olmaması nedeniyle sinirle oflayarak telefonumu kapatıp yüz üstü yatağa uzanmıştım. O kadar sinir olmuştum ki... Kimdi o öyle de bana bir şey söylemeden kararlar alıp durabiliyordu? Üstüne üstlük, özür bile dilemiyordu. Güvenimi gerçekten sarsmıştı. O da abim de. Düzgün bir özür dilemeyi bile beceremiyorlardı bir de.

Minho'ya daha çok kırılmıştım aslında. Çocukça gelse de kendime engel olamıyordum. Onun tek bir sözü beni parçalara ayırmaya yetiyordu. Her şeyi kendi kafasınca hallettiğine göre bir daha benimle yakın olmayacağını düşünmüştüm kendi kendime.

Olanları arkadaşlarıma anlattığımda Hyunjin düşündüğüm şeylerin saçmalığından dem vururken diğerleri de ona katılmıştı. Hatta Minho'nun yine ne yapıp edip gönlümü alacağını da söylemişti. Ne kadar soğuk yapsam da ben de bunu istiyordum zaten.

Kimseden hiçbir şey beklemiyormuş gibi yatağımda uzanırken de bir şey bekliyordum aslında. Birisini. Çünkü içten içe onun beni rahat bırakmayacağını biliyordum.

Yine de beklediğimden hızlı oldu. Kapının çalınmasıyla irkilip yerimden doğruldum. Saate baktım, çok geç değildi ama bu saatte gelenin kim olduğunu anlamam uzun sürmedi. Kapıyı açmadan önce derin bir nefes aldım. Yüzümde hâlâ o inatçı ifade vardı. Çünkü kapıyı açtığımda nasıl bir Minho'yla karşılaşacağımı bilmiyordum. Belki bu sefer o da bana sinirli olurdu.

Kapıyı araladığımda tahmin ettiğim gibi Minho karşımdaydı. Ellerini cebine sokmuş, biraz eğilmiş bana bakıyordu. Yüzünde hafif bir pişmanlık vardı ama aynı zamanda o her zamanki kendine güvenen bakışını da kaybetmemişti.

"Felix." dedi usulca. Sesi yumuşak ama kararlıydı. Cevap vermedim, sadece gözlerimi devirdim ve kapıyı tamamen açıp ona geçmesi için yol verdim.

"Sağ ol ya." dedi yanımdan süzülürken. Hızlıca geçtiği için tüm kokusu rüzgarıyla birlikte yüzüme çarparken gözlerimi kırpıştırdım.

Evin içine girip oturma odasına geçti. Ben de arkasından onu izleyerek kanepeye oturdum. Tabi yine aramızda bir mesafe bırakmıştım, ama ne kadar uğraşsam da onu fark etmemek imkansızdı.

"Felix, dinler misin beni?" diye başladı. Kendi köşemde sessizce otururken onun dediklerini duymamazlıktan gelmek imkansızdı ama ona bunu hissettirmek istemiyordum.

Yavaşça ona döndüm ve ifadesizce bakmaya başladım. İçimde patlayan kızgınlık, onun yakınlığıyla karışıp yerini tuhaf bir sıcaklığa bırakıyordu. "Neden dinleyecekmişim ki?" dedim mızmız bir çocuk edasıyla.

"Bilmem genel kültür olsun diye."

"Çok ciddiyetsizsin biliyor musun?"

"Sen mi söylüyorsun bunu?"

Kaşlarımı çattım. "Neden söyleyemezmişim?"

O da aynı şekilde karşılık verdi. Böyle yaptığında o kadar tatlı gözükmüştü ki gözüme, bir an gülümseyecekmiş gibi oldum. "Çocuk gibi davranıyorsun da o yüzden."

Biraz uzaklaştım. Böyle şeyler söylediğinde nasıl tepki verdiğimi biliyordu. "Benimle konuşmak mı istiyorsun yoksa beni çocuk gibi olmakla suçlamak mı? Ayrıca bana sağırsın falan da demiştin mesajlaşırken hatırlatırım. Bir de yalancı demiştin."

Sakince elini kaldırıp yüzüme doğru getirdi. Zaten her zaman hafif şişkin olan göz altlarım bu sefer ağladığım için her zamankinden daha belirgindi. Neredeyse tüy gibi hafif bir şekilde başparmağıyla gözümün altına dokundu.

"Yalancıymışsın işte."

Yüzümü iki yana sallayıp elini ittirdim. "Git ya."

Aslında çok yakınımdaydı. Konuşurken aramızdaki mesafe giderek kapanıyordu ve ben farkında olmadan biraz daha ona yaklaşmıştım bile. Ne kadar ittirsem de.

"Biliyorum, seni üzdüm." dedi birden. Gözleri gözlerime kitlenmişti. "Ama bilmeni istiyorum ki seni ne kadar önemsediğimi ve ne olursa olsun seni hep yanımda istediğimi unutma."

O an kalbimin hızlandığını hissettim. Sözleriyle o kadar ciddiydi ki. Gözlerimin içine bakarken bana olan hisleri sanki her kelimesine yansıyordu. Şu ana kadar sürdürmeye çalıştığım gıcıklığım yerini ona karşı bir teslim olma hissine bırakıyordu.

Bir an sessizlik oldu. Sanki nefes almak bile zorlaştı. Aramızdaki bu yakınlık, Minho'nun bakışları, sesi, o tatlı ama bir o kadar da ciddi tavrı... Hepsi bir araya geldiğinde mantığım yerle bir olmuştu.

O an kendime engel olmak istemedim. Nefesimi tuttum ve bir anda ona doğru eğildim. Kalp atışları ne haldeydi bilmiyordum. Bana karşı hala aynı atmasını diledim.

Dudaklarım onun dudaklarına değdiğinde aramızda tuhaf bir elektrik vardı. Yumuşak dudakları benimkinin altında hareketsizce duruyordu. Öylesine hızlıydı ki, her şey bir saniyede olup bitmişti. Bir öpücükten ziyade ufak bir çarpışma gibiydi. Saniyelik bir dokunuş.

Minho'nun dudaklarımdan geri çekildiğini hissettiğimde içimde bir ağırlık çöktü. Ne yapmıştım? Çok mu ileri gitmiştim? O an kalbim gerginlikle o kadar hızlı atmaya başladı ki çok yanlış bir şey yaptığımı düşünerek yok olmayı diledim.

"Felix." dedi nefesini toparlamaya çalışarak. Ama bu sefer konuşmasını beklemiyordum. Ona baktım, yüzünde şaşkın bir ifadeyle gözlerini kocaman açmış bana bakıyordu.

Oradan kaçmayı düşündüm. Onun istemediğini düşünmek bile canımı yakıyordu. "Hyung," dedim telaşla. Şu saatten sonra ne hyunguydu ben de merak ediyordum açıkçası.

"Özür dilerim—" dedim, ama kelimeler daha ağzımdan çıkamadan Minho'nun dudakları benimkilerin üstüne kapandı.

Dudakları aniden benimkine değdi. Bu sefer kararlıydı, tereddütsüzdü. İçimde bir alev dalgası yükseldi, her şey bir anda anlamını kaybetti. Tüm o sinirim, kızgınlıklarım... Minho beni böyle öperken, dünyada başka hiçbir şey önemli değildi.

Kalbim deli gibi atarken kendimi tamamen ona bıraktım. O anda sadece onun sıcaklığını, yakınlığını hissedebiliyordum.

Dudakları, hafifçe titreyerek ama kararlı bir şekilde, benim dudaklarımı sardı. İlk öpüşmemize göre oldukça ileri gitmiş bir öpücüktü bu. Bir eliyle yüzümü kavradığında başımı geriye attım. Dili ağzımın sınırlarını zorlarken onun için biraz aralık bıraktım.

Parmakları yüzümde gezindikçe, tüm endişelerim ve korkularım yok oldu. Başımı geriye atarken dudaklarım Minho'nun dudaklarına uyum sağladı, nefesim onun nefesiyle birleşti ve kalbim hızlıca çırpmaya devam etti.

Kendimi hayal mi gerçek mi olduğunu ayırt edemediğim bu ana bırakırken sonunda Stayc'nin abisinin kollarındaydım.


Kendimi hayal mi gerçek mi olduğunu ayırt edemediğim bu ana bırakırken sonunda Stayc'nin abisinin kollarındaydım

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

sonunda öpüştüler memnun oldunuz mu evet hayır

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.




sonunda öpüştüler memnun oldunuz mu evet hayır

stayc's brother ☆ minlix ✓Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin