Daha önce hiç yalnız başına hareket etmemişti. Yalnız başına kararlar alıp bu kararları uygulamak için kararlı adımlar atmamıştı. Hiç alıştığı şeyleri geride bırakıp bambaşka bir ortamda yeni şeylere yelken açmamıştı. Ama hayatında ilk kez daha sonra sıfır pişmanlıkla gülümseyerek hatırlayacağı anlar için her şeyini geride bırakıyordu.Felix elindeki valizi sürükleyerek daha önce hiç adım atmadığı sokaklarda dolaşıyordu. Her köşe, her sokak, ona yabancı ve aynı zamanda tanıdıktı. Buralardan ondan önce Minho geçtiği içindi herhalde.
Kalbi, adeta vücudunun her köşesine yayılmış bir enerjiyle çarpıyordu. Telefonundan açtığı harita uygulaması, Minho'nun evinin adresini gösteriyordu fakat her yeni caddede biraz daha kaybolmuş hissediyordu. "Bir adım daha," diye mırıldandı kendi kendine, valizinin tekerlekleri bozuk bir kaldırım taşına takıldığında hafifçe tökezleyerek.
Minho'ya haber vermeden, bir önceki gece onu uyuyacağım diye kandırdıktan sonra uçağa atlayıp buraya gelmişti.
Eğer kendi gelmeseydi sevgilisi hasta hasta gelip yorulacaktı. Zaten kavuşacaklardı, bir de ayağına gelmesine ne gerek vardı?
Defalarca kez kargoyla bir şeyler gönderdiği adrese sonunda vardığında tuttuğu nefesi bıraktı.
Aylardır onu görmemiş olmanın heyecanı ve ne yapacağını bilmemenin getirdiği gerginlikle zile bastı.
Minho bugün onu almaya geleceği için izinliydi. Bu yüzden evde olduğunu biliyordu. Uyanık olmasını diledi.
Birkaç saniye sonra kapı sorgusuz sualsiz açıldığında peşinde sürüklediği valizle içeri girdi. Asansöre binerken gergindi.
Yorgunluktan ve sokakta valiziyle cebelleşmesinin getirdiği uğraştan dolayı biraz dağılmıştı. Elinden geldiğince bozulmuş saçlarını düzeltmeye çalıştı.
Asansörün kapısı açıldığında kalbi göğüs kafesinden fırlayacakmış gibi atıyordu. Yavaş adımlarla çıkıp kapılara baktı. 8 numaralı kapının hala kapalı olduğunu gördüğünde sevgilisinin umursamazlığına göz devirdi.
Gidip birkaç kez tıkladı. İçeriden gelen "Kim o?" sesiyle gülümsedi. Cevap vermek yerine birkaç kez daha tıkladı.
Kapının arkasından gelen sinirli homurdanma daha çok gülmesine neden olurken hafifçe geri çekilip kapının açılmasını bekledi.
"Bekleyin açıyorum!" diye bağırdı Minho kapının arkasından. Aceleyle oraya buraya koşturuyordu. Muhtemelen üzerine düzgün bir şeyler geçirmeye çalışıyordu.
Tam da tahmin ettiği gibiydi. Kapıyı açarken bir yandan da diğer kolunu üzerine geçirdiği tişörtün içine sokmaya çalışıyordu.
Minho kapıyı açıp karşısında sarışını gördüğünde şaşkınlıkla gözleri kocaman açıldı.
Felix kollarını iki yana sarkıtmış gülümseyerek ona bakarken birkaç adım dışarı fırlayıp sevgilisine sımsıkı sarıldı. Giymeye çalıştığı tişörtün etekleri durması gereken yerde durmuyordu. Kollarının arasına hapsolmuş bir şekilde öylece kalakalan Felix kıkırdadı. "Ben geldim."
Buna karşılık sadece dudaklarına küçük bir öpücük kondurdu. Çünkü cevap veremeyecek kadar dili tutulmuştu. Birkaç dakika ona sarıldıktan sonra kolundan tutup içeri sürükledi. Hala bu anın gerçekliğini kavrayamamıştı.
"Minho?"
"Sen gerçek misin ya?" dedi hala şaşkın şaşkın bakarken. Koltuğa oturttuğu sevgilisinin karşısına dikilmiş onun güzel yüzünü izliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
stayc's brother ☆ minlix ✓
Fanfictionhyunjin'in en yakın arkadaşı felix ve abisi minho.