"Kader deyip geçme. Bak ne diyor sırrın sahibi; biz her insanın kaderini, kendi çabasına bağlı kıldık."
~İsra suresi, 13. Ayet.
| Kader |
Karanlık duvarlarımın arasına sıkışmış gibi hissediyorum. Sessiz bir köşeye sinmiş, kendime çektiğim bacaklarımın arasına gömmüştüm kafamı. Suskunluk içinde attığım çığlıklarımı kimse duymazken, dudaklarım arasında feryat edecek en küçük hıçkırık dahi korkutuyor beni. Canım yanıyor. Sanki bir kor düşmüş kalbimin ortasına, cayır-cayır yakıyor beni. Ya geriye kalacak parçalarım? Küllerimin kimsesizlik içinde savrulacak olması daha da harlıyor ateşimi. Kimsenin o kapıyı açmasını istemeyen asi tarafım bas-bas bağırıyor ücra bir köşede. Ayağa kalk. Ayağa kalk ve savaş. Devam et. Aciz tarafım ele geçirmiş benliğimi, dudaklarıma pranga vurmuş, gözlerimi kapatmıştı. Gözlerimden usulca süzülen damlalar bağımsızca devam ediyordu. Ruhum dudaklarındaki alay dolu gülüşüyle aydınlattı odayı. Kibir dolu bakışları üzerimde geziniyor, savaş içinde olan benliklerimi küçümsemekten çekinmiyordu. Tek gerçeğin onda saklı olması, devam eden bu oyunun göz boyayan düzmeceliği alayını sakınmasını engelliyordu.
"Mola." Gözlerim daldığı manzaradan sürücü koltuğuna kaydı. Saatlerdir araba sürmenin getirdiği yorgunlukla kaba elleri omuzlarına masaj yaparken, yaptığı kısa açıklamanın sadece ortamdaki rahatsız edici sessizliği bozmak için olduğunun farkındaydım. İnmeyeceğimi biliyordu. Üç gündür süren araba yolculuğunda defalarca kez mola vermesine rağmen oturduğum koltuktan kalkmama tercihime ilk başta tepki gösterse de işe yaramadığını anladığında sessiz kalmayı seçmişti.
Arabadan inmesini beklerken, bana doğru çevrilen omuzlarının ardından sıkıntı dolu yüzü girdi görüş açıma. "Bu son mola. Oraya ulaşmadan önce biraz nefes al istersen." Gözleri üstümde dolaştı. "Kendine biraz çeki düzen ver." Özensizce topladığım saçlarım ve eşofman takımımın hoşuna gitmediği açıktı. Günler süren yolu en rahat atlatacak kıyafetleri seçmiştim.
Dudaklarım hafifçe kıvrıldı. Kendime çektiğim dizlerimi rahat bırakırken, üstümdeki örtüyü kenara attım. "Son mola?" Bu kadar yaklaşmış olmamızı beklemiyordum. İstemsizce hızlanan kalp atışlarımı dindirmeye çalıştım. Bazı gerçekleri kavramak, yüzleşmeden gerçekleşmiyordu.
Kafasını salladı ağır şekilde. "Son. İki saatlik yolumuz kaldı." Seyrelen binaları ve giderek ıssızlaşan yolları açıklıyordu bu. Böylesine izbe bir yer olacağını düşünmemiştim. Öfkesinin büyüklüğü mü, yoksa çaresizliğinin son noktası mıydı bizi buraya getiren emin olamıyorum. Kelimelerin yetersiz kaldığı bu noktada, yapmam gereken tek şey ayak uydurmaktı.
Arabanın kapısını açıp çıktığımda soğuk hava sertliğini haykırırcasına yüzüme vurmaktan çekinmemişti. Eşofman takımının ince kumaşı beni soğuktan korumakta başarısızdı. Alıştığım sıcaklıktan aniden keskin soğuğa geçmek, bedenime iyi gelmemişti. Derin bir nefes alırken, kollarımı birbirine dolayıp etrafta göz gezdirdim. İzbe bir yerdi. Küçük bir benzinliğin yanında bakımsız tuvalet kabinlerinden başka bir şey yoktu. Hiçbir insanla karşılaşmazken, o benim aksime kalın montuyla benzini dolduruyordu. Düşük ısıda bir yer olacağını biliyordum, ama içinde olduğum durum beklentilerimi aşıyordu. Fazla soğuktu. Önümüzde uzanan yolun yukarı çıktığını göz önüne alırsam, gittiğim yer buradan daha soğuk olacaktı. Bu durum benim için sorun teşkil etmiyordu. Soğuğu severdim. Bünyem alıştığı zaman zorlanmazdı.
Birkaç adım atarak bedenimin esnemesini sağladım. Uzun zamandır hareketsiz durmak kaslarımın ağrımasına sebebiyet vermişti. Bunun tek suçlusu kendimken, tek tedavi yönetimim biraz esnemekti. Kollarımı ters yönde çevirip, gerinme hareketleri yaparken, tenim soğuğu kendine hapsetmeye başlamıştı. Saçlarımı açıp düzelterek topladım bir kez daha. Dağınık olmaları uzun süre toplu kalmalarını engelliyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Zemheri
WerewolfSona gelmiş gibi hissediyordum. Sanki buraya geldiğim günden beri yaşanan bütün tuhaflıkların sonuydu. Öğrenmek istiyordum. Birçok şeyi hem de. Arkamdan kulaklarıma ilişen fısıltıların taşıdığı doğruları. O an karar verdim, bilmeden belki de geleceğ...