Dün yaşananlardan sonra akşam gözüme uyku girmemişti bu yüzden uçakta uyumayı planlıyordum. Sabah bavullar ile otelden ayrılıp havaalanına doğru yola çıktım.
Kimlik ve pasaport kontrolleri ardından uçaktaki yerime yerleştim ve rahatlama hissiyle göz bandımı indirdim. Kulaklığımda slow bir müzik çalarken çabuk uyuyabilmek için her zaman yaptığım gibi koyun saymaya başladım.
Koyunlara odaklanmışken omzuma dokunan parmakla gözlerimi açtım ve gördüğüm suratla kulaklığımı çıkarmak zorunda kaldım. "Günaydın." dedi Max tüm neşesiyle beraber.
İçimden bir ha siktir çekerken sesli söylememek için kendime zor mukayyet olmuştum. "Günaydın." diye yanıt verdiğimde mutlu gözükmeye çalıştığım için muhtemelen patates gibiydim.
Allah'ın planları arasında bizi birbirimizden uzak tutmamak vardı anlaşılan. Her yarış sonrası kaybettiğinde sinir küpüne dönen bu adamın bugün bu kadar normal gözükmesi beni biraz korkutmuştu.
"Güzel bir haber mi aldın?" dedim ve yan tarafımda oturan adama doğru vücudumu biraz sola çevirdim. "Hayır. Her zamanki halim " derken oldukça ciddi gözüküyordu.
Hasta olabileceğinden şüpheleniyordum bu yüzden tekrar "Emin misin? Seni daha önce hiç bu kadar pozitif görmemiştim." diye sordum.
"Bazı sebeplerim vardır belki. Üst üste dördüncü şampiyonluğu almak mutluluk getirebilir fakat senin benden daha iyi bir araçla gerimde kalman büyük bir zafer elde ettiğim anlamına gelir." derken alttan alttan sırıtması beni korkutmayı başarmıştı. Sözleriyle beni sinir etmeyi tekrardan huy edinen adama bir süre öfkeyle baktım ve farkedilmemek için bir an önce önüme döndüm.
Dünki halinden eser kalmamış, her zaman olduğu gibi benimle uğraşmaktan keyif alan Max geri dönmüştü. Uçakla seyahat ederken göz bandım olmadan uyuyamazdım. Bu yüzden çantamın küçük gözüne bakınmaya başladım.
Yoktu, koymamış olma ihtimalim aklıma bile gelmiyordu fakat valizde kalmış olabilirdi. Max elinde tuttuğu siyah bandı sallarken "Ben kullanmayacağım. İster misin?" dediğinde şaşırdım.
Kabul etmek istiyordum ama aynı zamanda ona muhtaç olmak şu dünyadaki en istemeyeceğim şeylerden biri olduğu için reddetmeliydim.
"Senin elinin değdiği bandı kullanmak uyuyamamaktan daha kötü bir tercih olurdu." dedim ve uyumayı umarak gözlerimi kapattım.
Kahkaha attığını duyduğumda sinirlenmemek için elimden geleni yapıyordum. "Gururlu ve egolu aynı zamanda aptal." dedi sessizce. Duymadığımı düşünüyorsa yanlış düşünüyordu.
"Ulan sen ne karaktersiz bir herifsin." diye oturduğum yerden bir hışımla kalktım. Kılını kıpırdatmadan ne yapacağımı seyrediyordu.
"Seninle konuşma zahmetine bile girmememe rağmen geldiğinden beri laf atıyosun. Üstelik göz bandımı çalmışsın şerefsiz. Stres topuna mı benziyorum oradan bakıldığında?"
Ben ne kadar sinirliysem o da o kadar sakindi. Bu hali beni daha çok sinirlenidirirken üzerindeki polo yaka redbull tişörtünü iki elimle kavradım. Sırtıne koltuğa sertçe çarptığımda "Cevap versene lan. Korkuluk muyum ben? Ne izleyip duruyorsun?"
Elleriyle ellerimi ittirmeye bile kalkışmadı sadece bana odaklanmıştı. "Minnettar olması gereken birine göre fazla cüretkarsın." dediğinde yine o geceye atıfta bulunduğunu anlamıştım.
"Neden bahsediyorsun lan sen? Ben mi dedim beni eve götür diye. Bakıcı mısın sen? Minnettar olmak da pek bana göre değil. Bir daha o gece hakkında konuşacak olursan o dişlerini kırar seni konuşamayacak hale getiririm."
Tehditlerimi sıralarken kırılmış olabileceğini düşündüm fakat daha dikkatli baktığımda dudağının kenarında ufak bir sırıtış vardı. Yakasındaki ellerimi sertçe kendinden uzaklaştırdı ve lavabo olduğunu düşündüğüm yere ilerledi.
Cam kenarına kendimi attığımda az önceki yaşananlara bir süre anlam veremedim. Çabuk parlayan bir yapım olduğu herkes tarafında bilinse de bu kadar çabuk olması oldukça garipti.
Biraz sonra Max tekrar geldiğinde kafamı diğer yöne çevirip bulutları izlemeye karar verdim. İki kolun beni çevirmesiyle Max'la yüzyüze gelmiştim. "Bana bak kendini beğenmiş aptal herif. O kulüpte kalmaya devam etseydin bütün itibarını zedeleyecek kariyerini mahvedecektin. Seni ben kurtardım. Bunu isteyip istememen umrumda bile değil, eğer bir daha bana 'yapmasaydın ben mi istedim?' gibi şeyler dersen o çok sevdiğin Ferrari'ni kullanamayacak hale getiririm seni."
Az önceki tehditimin çok daha fazlasını işittiğimde tedirgin olmamak imkansızdı. Ne olduğunu bile bilmiyorum diye bağırmak istedim ama yapamadım. Beni serbest bıraktıktan sonra yerine geçip göz bandımı kafasından aşağı indirmişti.
Neden onda kalmasına izin verdim ki diye düşünürken geri almak için çok doğru bir zaman olduğunu düşündüm ve yanına ilerleyerek bandımı hızlıca kafasında çıkardım.
Tekrardan oturduğum koltuğa dönecekken ensemden tutulup aşağı çekilmiştim. "Artık benim." dedi ve elimdekini tekrar almaya yeltendi. Yeltendi diyorum çünkü elini ısırmak için doğru vakti bekleyip üzerine saldırmıştım.
Acıyla inleyerek elini çekmeye çalıştı ama ısırmaya devam edecektim. O da çareyi saçımı çekmekte bulmuştum. Bu sefer ikimizden de garip sesler yükselmeye başladı.
Bir süre böyle kalırken bir hostesin gelip "Beyefendi toplu alanda yaptığınız bu şey teşhirciliktir." diye bizi uyardığında sonunda ayrıldık.
Yanlış anlamışlardı hem de çok yanlış. Kadının arkasından seslenmek için geç kalmıştım bu yüzden diğer yolcular da yanlış anlamasın diye hızla yerime döndüm.
Biraz sonra uçağın yemek servisi başladığında bizi uyaran kadın da buradaydı. "Pardon!" dedim bakmasını umut ederek. Bana döndüğünde "Buyrun. Nasıl yardımcı olabilirim?" dedi.
"Siz az önce yanlış anladınız hanımefendi. Biz sadece tartışıyorduk. Öyle bir şey söz konusu bile değil." derken olabildiğince ikna edici olmaya çalıştım.
"Endişelenmenize gerek yok. Biz homofobikliğe karşı eylemler düzenleyen bir firmayız. Fakat uçağın içinde hele de böyle herkesin görebileceği bir yerde ilişkilere göz yumamıyoruz maalesef." dediğinde az önceki söylediklerimi dinlememiş gibiydi.
Etrafi kontrol ettikten sonra kullağıma yaklaşıp sessizce "Lavaboyu kullanabilirsiniz. Uzun yolculuklarda çoğu yolcu orayı tercih ediyor. Aslında yasak ama biz pek karışmıyoruz." deyip geri çekildi.
"Yok hanımefendi size söylediğim gibi aramızda bir şey yok beyefendiyle sadece işten tanışıyoruz." dedim bu sefer.
Fakat hostes kadın asla ikna olmuş gibi gözümüyordu ve gülümseyip kafasını sallayarak "Anladım ben sizi anladım." dedi ve konuşmama izin vermeden uzaklaştı.
Ben böyle enemies to lovers çiftlere bayılıyorum bu yüzden gidebildiği yere kadar kavga etsinler ondan sonra zaten helaya göndereceğim onları😉
ŞİMDİ OKUDUĞUN
O Gece
Humor"Tahmin et bakalım sence o gece evde kiminleydin?" dalga geçtiği her hareketinden belli oluyordu. Artık söylediklerini dinlememeyi tercih etmiştim çünkü çoğunu beni sinir etmek için yaptığını biliyordum. "O gece yanımda annen olabilir mi kardeşim? S...