GİRİŞ

652 36 21
                                    


~~
"Alo" dedi Ada omuzuyla kulağı arasındaki telefonu hem düşürmemeye çalışıp hemde çantasındaki saati bulmaya çalışırken.

"Alo, Ada nerdesin kızım ya kaç saat oldu" diyen sinanın sesi ilişti kulağına Ada'nın. Tam ağzını açıp bir şey söyliyecektiki arkadan gelen gür ve kızgınlık dolu bir 'Asker' nidasıyla telefonu kapatması gerektiğini anlamıştı.

Sinan ortaokuldan arkadaşıydı Adanın, çok yakın oldukları söylenemezdi aslında. Adayla Sinan okulun ilk başlarında çok yakın olmuşlardı fakat yedinci sınıfın başında tek bir kişiden çıkan bir dedikodu onların arkadaşlığını bitirmişti.

Sinanın Adaya aşık olduğu dedikodusu çıktığında Ada ilk başlarda inanmamıştı fakat günler birer birer akıp giderken sinanın gerçekten bir garip davrandığını, artık eski arkadaşlık ilişkilerinin aralarında olmadığını anladığı için uzaklaşma fikri cazip gelmişti Ada'ya.

Fakat artık doktordu Ada, atanmasıyla sinanın olduğu il'e düşen bir doktordu hemde. Burda ondan başka birini tanımadığı için el mahkum sinanın yardımına ihtiyacı olacaktı, biliyordu.

Az önce konuşurken arkadan gelen asker sesiyle irkildiğini açıklaması gerekirdi. Normalde hep başı dimdik yürüyüp ayaklarını yere sağlam basan biriydi Ada, hatta çoğu kişi onun bu özelliğini kıskandığı dahi oluyordu, bununda farkındaydı Ada. Ama küçüklükten beri ani seslerden, reflekslerden ve hareketlerden korkan biriydi.

Telefonu tekrar çaldığında sinan sanıyordu, askeriyeye kısa bir mesafe kalmıştı çünkü, her saat başı arayan kişi sinan olduğu için yine ne var sinan diye telefonu açacaktı ki ekranda yazan Babam ve yanındaki beyaz kalp işaretini görünce bir iki saniye duraksadı sonra ise dudağına büyük bir tebessüm kondurup telefonu açtı.

"Efendim baba" dedi neşeli sesiyle. "Kızım evden çıkınca ara demiştim neden aramadın" dedi babasının hafif telaşlı çıkan sesi.

Babası, hasanı seviyordu Ada. Onu hiç bir zaman tek bırakmamış hep arkasında durmuştu. Fakat bir yazılım mühendisi olduğu için işinin başında durması gerekiyordu hasanın, yoksa hakkari'ye, kızının yanınada seve seve geleceğini Biliyordu Ada.

"Kusura bakma baba işim başımdan aşkın, sinanla konuşuyorduk. Aramayı unuttum" dedim askeriye köşe başında görünürken, az bir mesafe kalmıştı.

"Tamam kızım, gittin mi sinanın yanına" dedi gür sesiyle hasan, Ama gür sesine alışıktı babasının Ada, "Şimdi gördüm askeriyeyi baba giricem" dedim telefonu kapatmaya hazırlanırken "Tamam kızım çıkınca bana haber ver olur mu" dedi Hasan, "Tamam babacım kocaman öpüyorum seni görüşürüz" diyip telefonu kapattı Ada.

Hızlı adımlarla askeriyeye doğru yürürken kolundaki siyah Bez çantasını koluna geçirip, üzerindeki kahverengi kazağını düzeltti. Güzel bir giyimi vardı Ada'nın. Altındaki kazağıyla birebir tonlarda olan pantolonu yakışmıştı, onların altına giydiği beyaz ayakkabı ise kıyafetlerine güzel bir hava katmıştı.

Askeriyenin önüne geldiğinde önce askeriyeyi gözden geçirdi. Çok sayıda banklar, banklarda oturan üniformalı askerler ve askeriye. Bu kadardı, çok büyük bir yer değildi ama şaşırmamıştı Ada, gelmeden önce araştırmasaydı belki şaşırabilirdi.

"Ada" diyen bir ses ile sağ tarafa çevirdi bakışlarını, Sinandan başka birinin burada onu tanıyor olması olası bir durum değildi zaten o yüzden şaşırmamıştı.

"Sinan" diyip kocaman bir gülümsemeyle sarıldım Sinana, sarılmamı geri çevirmeyip oda kollarını belime sardı biz böyle sarılıp yılların hasretini gidermeye çalışıyorken, burasının bir askeriye olduğu aklımızdan çıkmış olmalı ki 'Asker' diyen gür bir sesle ikimizde bakışlarımız arka tarafa çevirdik.

Ben Ve Sen Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin